1. Bölüm: Yüceler Yücesi Cenâb-ı Hakk’ın Resûl-i Ekrem’in Şân ve Şerefini Yüceltmesi

1. Kısım: Allah Teâlâ’nın, Resûl-i Ekrem’i Övmesi ve Onun Kendi Katındaki Şân ve Şerefini Açıklaması

5. Fasıl: Allah Teâlâ'nın, Resûlünün Değerini Göstermek İçin Kendi Varlığını Gösteren Bazı Delillere Yemin Etmesi

Önceki Ders 31 Mayıs 2015
Sonraki Ders 9 Ağustos 2015

DERSİ PAYLAŞ:

Euzu billahi mineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin. Vessalatu vesselamu ala seyyidina Muhammedin Ve alihi ve sahbihi ecmain. Pek kıymetli kardeşlerim, Şifa-i Şerif dersimize başlıyoruz. Şifa-i Şerif kitabı, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin şanını, şerefini, Allah katındaki yüce değerini en güzel anlatan kitaptır. Bu kitabın müellifi, Kadı İyaz, Allah ona rahmet eylesin. Bundan aşağı yukarı 1000 yıl önce yaşamış, büyük bir İslam alimidir. İslam alimlerinin en ön sırasında yer alan büyüklerimizden biridir. Cenabı Hakk'ın Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimize ne büyük lütuflarda bulunduğunu, O'na hangi mucizeleri lutfettiğini bu kitaptan öğreniyoruz. Kainatın efendisi olan, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin yüce ahlakını biz bu kitaptan öğreniyoruz en güzel şekilde. Ve ona karşı görevlerimizi, tabii ki. Güzel kardeşlerim, biz Şifa-i Şerif'in birinci bölümündeyiz. Şifa-i Şerif'in birinci bölümü, yücelerden yüce olan Cenabı Hakk'ın Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, şan ve şerefini yüceltmesi babıdır. Bu bölüm, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin şanını, şerefini Allah Teâlâ'nın nasıl yücelttiğine dair bir bölümdür. Bu bölümün 5. faslında kalmıştık 2 ay kadar önce. Bu faslın adı şöyleydi. Allah Teala'nın, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin, değerini göstermek için kendi katındaki değerini göstermek için kendi varlığını gösteren bazı delillere yemin etmesi. Allah Teala'nın kendi zatını, varlığını gösteren bazı delillere yemin etmesi. Yani şunlara yemin ederim ki, sen böyle yüce bir peygambersin. Son dersimizde bu konuyla ilgili olarak Kalem suresinin bazı ayetlerin okumuştuk. Şimdi kaldığımız yerden devam edeceğiz inşallah. Kadı İyaz diyor ki; Bu Kalem suresinin, baş taraflarında Allah Teala Hazretleri, en büyük yeminlerinden birini yapıyor. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i, kafirlerin suçladığını, Onu yalanladığını, yalan söylüyorsun dediğini söylüyor. Fakat, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin kafirlerin suçladığı şeylerle hiçbir ilgisi bulunmadığını belirtiyor. Yan,i kafirler böyle böyle söylüyor ama Muhammed Aleyhisselam'ın onların bu iftiraları ile hiçbir alakası yoktur, buyuruyor. Ve Allah Teala Hazretleri, Sevgili Peygamberine tatlı bir üslupla hitap ederek şöyle buyuruyor: Rabb'inin nimeti sayesinde sen bir mecnun değilsin. Onlar sana deli diyorlar, mecnun diyorlar ama Rabb'in sana öyle bir lütufta bulundu ki, elhamdülillah, sen sapasağlam bir insansın. Zihni melekeleri yerinde bir kimsesin. Mecnun değilsin, buyuruyor. Böylece Habibine olan sevgisini Allah Teala dile getiriyor. Ve onun hedefini mutlaka gerçekleştireceğini belirtiyor. Sen, bir gün bu dini tam manası ile yayacaksın. Kafirler buna engel olamayacak, buyuruyor. Müellifimiz diyor ki; Allah Teala'nın Resulü Ekrem'ine olan bu hitabı, böyle hitap etmesi bu ayeti kerimede karşılıklı konuşmanın en zarif şeklidir. Yani, Allah Teala peygamberine son derece zarif bir ifade ile hitap ediyor. Sohbet edenlerin, karşılıklı sohbet edenlerin, diyor, en üstün üslubudur ve derecesidir. Allah Teala, peygamberine son derece nazik bir üslup kullanıyor. Sonra Allah Teala, Peygamberi Alişan efendimize, kendi katında, kendi nezdinde bitip tükenmeyen nimetler verdiğini, nimetler hazırladığını söylüyor. Ona, bitip tükenmeyen, arkası hiçbir zaman kesilmeyen, hesaba gelmeyen sevaplar vereceğini vaat ediyor. Ben sana neler hazırladım? Ben sana neler vereceğim Ey Habibi? Öyle büyük nimetler vereceğim ki, sana öyle lütufda bulunacağım ki, bunlar hiç bitmeyecek. Arkası kesilmeyecek. Bunu haber veriyor. Ve Kalem suresinin 3. ayeti kerimesinde Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i, minnet altında bırakmayan bir ifade ile şöyle buyuruyor: Ey Resulüm, senin için ardı arkası kesilmeyen, kesilmeyecek olan bir mükafat vardır. Sonra Allah Teala, Seyyidi Kainat Efendimizin ahlakını methediyor. Efendimizin, nasıl bir yüce ahlaka sahip olduğunu bizzat Allah Teala anlatıyor. Müellifimiz diyor ki, Kadı İyaz. Allah ona rahmet eylesin. Daha sonra, Allah Teala, Resulü Ekrem'ine lütfettiği nimetlerden bahsediyor. Peygamberine neler verdiğini anlatıyor. Ona verdiği güzellikleri övüyor Ayet-i kerimede. Peygamberine çok büyük şeyler verdiğini anlatmak için, sözünü cümlenin anlamını pekiştirecek şekilde, bir tekit ifadesiyle iyice güçlendirerek Kalem suresinin 4. ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor: Şüphesiz ki sen, Ey Habibim, Ey Resulüm pek yüce bir ahlaka sahipsin. Böyle söylüyor. Ey Resulum, sen, yüce bir ahlaka sahipsin. Sevgili kardeşlerim, Allah Teala daha evvel de belirttiğimiz gibi, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e verdiği güzellikleri anlatıyor. Bunları dile getiriyor. Bazı Alimler bu güzelliklerin, Fahri Cihan efendimizin kavminin kendisine yaptığı kötülüklerden dolayı sabır ve tahammül göstermesi olduğunu söylüyorlar. Kafirler ona çok büyük eziyetler yaptı, biliyorsunuz. Ağır hakaretler yaptı. Buna karşılık, resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ne yaptı? Tahammül etti. Onun bu tutumunu, bu davranışını Allah Teala takdir ediyor, beğeniyor. Sana yakışan budur. Böyle davranman lazımdı. Kafirler sana, dolayısıyla senin ümmetine hakaret etseler, onların sabretmesi, tahammül göstermesi gerekir. demeye de getiriyor Allah Teala Hazretleri. Bize de bir mesaj veriyor. Öyledir Sevgili kardeşlerim. Nitekim Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz kendisine kötülük yapan kâfirlere, beddua etmesi istendiği halde beddua etmemiştir. Tam tersine, Allah'ım kavmimi doğru yola ilet, Çünkü onlar bilmiyorlar, cahiller, buyurmuştur. Biliyorsunuz, Uhud Savaşı'nda kafirler, attıkları bir taşla Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin mübarek yüzünü yaraladılar. Dişini kırdılar. O kırık diş hala Topkapı Sarayı'nda bulunuyor. Ashab-ı Kiram dayanamadı. Ya Resulallah ne olur bir beddua et de, Allah Teala şunları mahvetsin dediler. Efendimiz hayır, dedi. Ben beddua etmek için gönderilmedim. Ben rahmet peygamberiyim. Onun üzerine ne dedi? Ya Rabbi sen kavmimi affet. Çünkü onlar bilmiyorlar, cahiller onlar, buyurdu. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sahip olduğu büyük ahlakı, Allah Teala övüyor, methediyor dedik. Nedir bu Allah Teala'nın methettiği o büyük ahlak? Bazı alimlere göre, ayetteki büyük ahlak, Kur'an-ı Kerim'dir. Bazı alimler demişlerdir ki; bu İslam'dır. Allahu Teala İslam'ı methediyor. Kimine göre, resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in güzel huylarıdır. Allah Teala onu övüyor. Bazı alimler de bu ayette, Allah Teala'nın, Peygamber Efendimize Ey Resul'üm, senin tek hedefin var o da Allah'dır. Sen, Allah'a yönel, Ona yaklaşmaya gayret et, demektir demişler. Bu, Efendimizin ahlakını öven ayeti kerimenin manasına. Şimdi bir Vasıti diye bir tasavvuf büyüğü var. Ebubekir El-Vasıti. Hicri, 4. asırda yaşamış bir alim. Onun yorumunu müellifimiz nakledecek. Ebubekir El-Vasiti diyor ki; Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Cenabı Hakk'ın kendisine ihsan ettiği nimetleri pek güzel bir şekilde kabul etmiştir. Bundan dolayı da, Allah Teala onu methetmiştir, övmüştür, diyor. Resulü Ekrem'in bu tutumu sebebiyle, Allah Teâlâ'nın onu diğer varlıklara üstün tuttuğunu haber veriyor. Allah Teala'nın kendisine lütfettiği nimetleri pek güzel bir şekilde, pek güzel bir üslup ile kabul ettiği için Peygamber Efendimiz, onlara teşekkürünü, şükranını dile getirdiği için Allah Teala Hazretleri, onu methediyor, demiş bazı alimler. Çünkü, Allah Teala, diyor bu Ebu Bekir El-Vasıti, Resulü Kibriya efendimizi böyle bir üstün ahlak ile yaratmıştır. Kadı İyaz, Allah Teala'yı methüsena ederek diyor ki, O Allah, Celle celalü, her türlü kusurdan münezzehtir. O Allah ki, latiftir. Yarattıklarının ihtiyacını bilir ve onu karşılar. O Allah'ın cömertliği ve ihsanı her varlığı kuşatmıştır. O Allah muhsindir. Kullarına bol bol sevap verendir. O Allah hamiddir. Hertürlü hamde lâyık olandır. O Allah hayra giden yolu kullarına, müminlere kolaylaştırandır. O Allah, kullarını hayra giden yola iletendir. O Allah, kendi yolunda gidenleri öven ve ödüllendirendir, diye Allah Teala Hazretlerini daha doğrusu, Onun yüce vasıflarını methediyor, dile getiriyor Kadı İyaz, müellifimiz. Ve sözüne devam ederek Kadı İyaz diyor ki; her kusurdan münezzeh olan, her kusurdan arınmış olan Allah Teala'nın, lütuf ve ihsanı son derece boldur. Kullarına olan lütufları, ikramları, ihsanları son derece boldur. Nimetleri herkesi tamamen kuşatmıştır. Öyle değil mi sevgili kardeşlerim? Sahip olduğumuz nimetleri bir düşünün. Neler lütfetmiş bize, neler lütfetmiş? Bakınız konuşuyoruz, birbirimize bakıyoruz, görüyoruz. Güzellikleri görüyoruz. Elhamdülillah buraya gelmişiz. Rabbimizin nimetini, lütfunu niyaz ediyoruz. Ikramını bekliyoruz. Yarabbi, bize cennetini, cemalini nasip eyle diyoruz. Resulü Ekrem'ine Firdevs cennetinde komşu eyle bizi diyoruz. Ne güzel şeyler bunlar sevgili kardeşlerim. Elhamdülillah Elhamdülillah. Ibadetlerimizi yapıyoruz. Elhamdülillah ne güzel. Bunlardan mahrum olan kardeşlerimiz ne büyük mahrumiyet içerisindedir değil mi? Bunu dikkate almak lazım. Allah Teala bu ifadelerle, Resulünü övmüş, sonra da düşmanlarını Ona karşı sarf ettikleri saygısızca sözler dolayısıyla cezalandırılacağını vaat buyurmuştur. Sana hakaret edenleri ben cezalandıracağım, buyurmuş. Bu suretle Resulü Ekrem'ini teselli etmiştir. Sen üzülme, sen üzülme. Seni üzen, sana hakaret eden o insanları ben cezalandıracağım, buyurmuştur. Bakınız Allah Teala Hazretleri, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in düşmanlarını şu ayeti kerimeler ile tehdit etmiştir. Ey Resul'üm, yakında sen de göreceksin, onlar da görecek. Akıldan yoksun olan sen mi, yoksa onlar mıymış? Göreceksiniz. Sen de göreceksin, onlar da görecek. Sen mi akılsız mışsın, yoksa onlar mı akılsızmış? Senin Rabb'in, kendi yolundan sapanları çok iyi bilir. Doğru yolda olanları da en iyi bilen odur, buyuruyor Allah Teala. Asıl sapık onlardır. Yoldan çıkmış onlardır. Bu durumu en iyi bilen de Allah'tır. Ben bilirim diyor, Allah Teala Hazretleri. Böylece, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemi, üzülme sen, kafirlerin hakaretlerine aldırma sen, diye teselli buyuruyor. Allah Teala, Resulü Ekrem'ini önce övdü. Ardından da onun üstünlüğünü ortaya koydu. Peygamberinin üstünlüğünü ortaya koydu. Ve onu kizzat kendisi savundu. Düşmanlarına karşı, peygamberini kendisi savundu. Ve böylece düşmanlarını yendi. Onların akılsız, idraksiz, anlayışsız insanlar olduğunu söyledi. Ve o düşmanların kötü huylarını bir bir saymaya başladı. Onlar böyle adamlardır, buyurdu. Onların ayıplarını bir bir ortaya dökmeye başladı. Ve Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin düşmanlarında bulunan on kadar fenalığı zikretti Ayet-i kerimede. Allah Teala Kalem suresinin 8 ile 15. ayetlerinde bakınız nasıl buyuruyor? Düşmanlarının kötü özelliklerini, Peygamber aleyhissalâtü vesselamı yeren, ona hakaret eden adamların ne ahlaksız, ne kötü adamlar olduğunu bizzat Allah Teala Kuran'ı Kerim'de şöyle ifade ediyor: Ey Resulüm, buyuruyor Allah Teala. Sen Hakkı yalanlayanlara itaat etme. Ben, sana hakkı gönderdim, Kur'an-ı Kerim'i gönderdim. Onlar Kur'an-ı Kerim'i yalanlıyorlar. Sen onlara aldırma, itaat etme. Onlar senin kendilerine yumuşak davranmanı isterler. O takdirde, onlar da sana yumuşak davranacaklarını söylerler. Taviz koparmak istiyorlar. Ey Muhammed, sen bize yumuşak davran, Biz de sana yumuşak davranalım, diyorlar. Diyor Allah Teala Hazretleri. Uyma sen, çok yemin eden kimseye. Demek ki o kafirler yalan söylerken bir de yalanlarını yeminle pekiştiriyorlar. Şöyle yemin ederler onu. O yemin, çok yemin edenlere aldırmayın. Aşağılık adama aldırma. Durmadan başkasını çekiştirip söz taşıyana bakma sen. Hayra engel olana, haddini aşana, çok Günahkar olana, uyma. Kaba ve katı kalpli olan üstelik birde soysuz olan o kimselere uyma. Malları, oğulları var. Onlar varlıklılar, zenginler, arkaları var diye onlara uyma. Ona, ayetlerimiz okunduğunda bunlar eskilerin efsaneleridir, derler. Kafirler, sana böyle söylerler. Yani bizim Kur'an'ımıza, bizim kitabımıza inanmazlar. Sen de onların sözlerine değer verme. Sahip oldukları ve insanların bir takım, dünyaya değer veren insanların önemsediği, imrendiği birtakım özelliklerine sen imrenme, aldırma. Cenabı Hakk, Kalem suresinin 16. ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor. Biz onun, o kâfirin burnunu yere sürteceğiz. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e hakaret eden kâfirlerden bahisde Allah Teala öyle söylüyor. Biz onun, onların burunlarını yere sürteceğiz. Allah Teala, bu kesin tehdit ifadesi ile Peygamber düşmanlarının kötülüklerini, kötü özelliklerini sayıp dökmeyi bitirdi. Artık onların yapacağı bir fenalık kalmadığını söyledi. Ve onların korkunç akıbetlerinin gelip çattığını haber verdi. Müellifimiz diyor ki, bu ifadelerde Allah Teala Hazretleri, Resulünü Peygamber aleyhisselatu Vesselam'ın kendisini savunmasından daha iyi bir şekilde savundu. Peygamber Efendimiz, kendisini savunsaydı, bu kadar mükemmel savunamazdı. Onu Allah Teala savundu. Ve çok mükemmel bir şekilde savundu. Allah Teala'nın, Resulü Ekrem'in i desteklemesi Peygamber Aleyhisselamın düşmanlarını kendi başına yenmesinden daha iyi bir sonuç verdi. Ve sevgili peygamberinin şeref divanındaki yerini daha bir güçlendirdi, Daha bir sağlamlaştırdı Allah Teala. Resulü Ekrem'ini övdü, methetti. Efendim, onun yüceliğinden söz etti. Onun, kendi katındaki yüce değerini ortaya koydu. Sevgili kardeşlerim ,bu 5. fasılı da böylece bitirmiş olduk. Şimdi, yine Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in yüceliğinden bahseden 6. fasla geçiyoruz. Bu faslın neye dair olduğunu müellifimiz şöyle ifade ediyor: Bu fasılda, Allah Teala'nın Peygamber aleyhisselama beslediği şefkati okuyacağız. Allah Teala'nın, Resulü Ekrem'e verdiği değeri okuyacağız. Allahu Teala Resulünü, nasıl bir merhametle ve şefkatle seviyor? Ve Ona nasıl bir değer veriyor, bunu göreceğiz. Kale Teala, Allah Teala Hazretleri Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurdu: Allah Teala'nın, Peygamber Efendimize olan şefkatini, merhametini çok güzel yansıtan ayeti kerimelerden biridir bu. Allah Teala, bu Taha suresinin birinci ve ikinci Ayet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor: Taha diyor. Biz, Kur'an'ı sana güçlük çekesin diye indirmedik. Taha'nın, Efendimizi adlarından biri olduğunu geniş geniş okuyacağız inşallah. Ileride. Biz Kur'an'ı sana güçlük çekesin diye indirmedik. Taha ne? Ne demek? Ne anlama geliyor? Taha, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin isimlerinden biridir. Yani, Muhammed, Ahmet, Mustafa nasıl bir isimse Taha da Efendimizin isimlerindendir. Bazı alimlere göre Taha, efendimizin değil de Cenab-ı Hakk'ın isimlerindendir. Bazı alimlere göre de Allah Teala, Taha derken, Efendimiz Sallallahu Aleyhi Veselleme, ey erkek adam, diye hitap ediyor. Çünkü Taha diyorlar, bazıları racül manasına gelir. Ey yiğit adam, ey erkek adam diye hitap ediyor. Efendimizin yiğitliğinden söz ediyor. Vekil Ya insan, Bazı alimler de demişlerdir ki; Taha demek, ey insan demektir. Bazı alimlere göre de, Taha, hurufu mukattaadandır. Yani manasını bizim bilmediğimiz, sadece Allah Teala Hazretlerinin bildiği bir manaya geliyor. Biraz önce kendisinden bahsettiğimiz tasavvuf büyüklerinden, Hicri 4. asırda yaşamış olan Vasıti, Taha'ya bir mânâ veriyor kendine göre. Diyor ki, ta harfi ile Esmaül Hüsna'dan, Tahir İsmi şerifi kastedilmiştir. Allahu Teala, Ta derken, Efendimize Tahir diyor, temiz. Afedersiniz, kendisinden bahsediyor Tahir diyor, temiz diyor. Ha harfi ile de Taha'daki, Hadi, hidayet veren doğru yola ileten, yol gösteren anlamında efendim, Hadi ismi şerifine işarettir, diyorlar. Ve böylece Allah Teala, Resulü Ekrem'ine kendi ismini vererek hani Efendimize kendine ait olan Rahman ve Rahim ismi ile de hitap etmişti ya. Taha diye hitap etmiştir. Ey Tahir demiştir, Efendimizi Allah Teala. Ey insanlara doğru yolu gösteren, doğru yolu öğreten diye hitap etmiştir. Bu Taha'nın ne anlama geldiğini görüyorsunuz, alimler, anlamaya çalışmışlar. Çeşitli görüşler ileri sürmüşler. Bazı alimler de şöyle demişler: Ta demek, ayağını yere basmak fiilinden, ki vat diyoruz ona, bir emir, emirdir. Yani ayağını yere bas demektir. Anlatacağım. Ha harfi de Ta Ha derken, ha harfi de yeryüzünden kinayedir. Yani ayağını yere bas demektir. Buna göre Taha demek, Ey Resul'üm gece namaz kılarken, gece namazı kılarken ayağının birini kaldırıp, öteki ayağının üstüne ağırlığını verme. İki ayağını birden yere bas. Yalnız bir ayağının üzerinde durarak kKendini yorma demektir, diyorlar. Nitekim, Allah Teala Hazretleri Kur'an-ı Kerim'de Taha suresinin ikinci ayeti kerimesinde Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e hitaben, Biz bu Kur'an'ı sana güçlük çekesin diye indirmedik Ey Habibim, buyuruyor. Nitekim, diyorlar, bu ayet de bunu gösteriyor. Yani çok namaz kılıyorsun. Ayağın biri ağrıyor. O kadar uzun süre ayakta duruyor ki. Efendim. Ağırlığını birine veriyor, sonra ötekine veriyor. Allah Teala Hazretleri, onun bu eziyeti çektiğini görünce, Diyor ki, iki ayağını birden yere bas. Öyle kendine eziyet etme. Anlatacağım şimdi sevgili kardeşlerim. Bildiğiniz bir husus ama. Taha'nın sebebi nüzulüne, niçin indiğine temasla müellifimiz Kadı İyaz diyor ki; Peygamberi Zişan Efendimiz, gece namazı kılmak için uykusunu böler, kalkardı. Gecenin üçte biri geçince kalkardı. Ayakları şişinceye kadar ibadet ederdi. Bu ayeti kerime işte bunun üzerine nazil oldu. Ona, kendini o kadar yormaması söylendi. Hatırlarsınız, Hz. Ayşe çok üzülüyordu. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin uzun süre gece namazı kılmak için ayakta kalması, ayakları şişinceye kadar ibadet etmesinden dolayı çok üzülüyordu. Diyordu ki, Ya Resulullah, Allah Teala senin şayet olacaksa, olmuşsa, yok ya, gelmiş geçmiş günahlarını bağışladığını söylüyor zaten. Kendine neden bu kadar eziyet ediyorsun? dediği vakit Efendimiz ona ne cevap vermişti? Ayşe, Allah Teala'nın bana olan bu lütuflarına karşı şükreden bir kul olmayayım mı? Madem ki o bana böylesine lütufta bulunmuş, bağışladım senin vaki olacak günahlarını bile diyor Allah Teala. Böyle bir nimet karşısında, ben teşekkürümü belli etmeyeyim mi? diyor. Demek ki, o lütuflar karşısında, Efendimiz aleyhissalatu vesselam adeta eziliyor, elinden gelenin azamisini yapıyor. Şimdi müellifimiz güzel kardeşlerim, konumuzla ilgili olarak bir hadisi şerif zikredecek. Şifayı Şerif'in üslubundan biliyorsunuz, alışkınız. Müellifimiz hadisleri senediyle zikreder genellikle. Bunu da her yerde yapmaz. Bereket bazı yerlerde yapıyor. Şimdi bize okuyacağımız Hadis-i Şerifi senedi ile zikrediyor. Senet ne demek? Bir hadisi kitabına alan müellifin o hadisi Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e varıncaya kadar kim kimden rivayet etti? Yani ben filan hocamdan bu hadisi aldım. O falan hocasından aldı. O hoca falan hocasından derken böyle efendimize kadar varan bir silsile, senet silsilesi zikrediliyor. Ben o kısmı süratli okuyacağım. Okumasanız diyeceksiniz ama, Şifa-i Şerifin her kısmı şifadır. Okuyalım biz de onu. Kulaklarımız da o şifa ile dolsun. Tabiin ravilerinden Rebi bin Enes şöyle diyor; Bu tabiin alemi diyor ki; Resulü Ekrem namaz kılarken, kıyamda ayakta dururken vücudunun ağırlığını bir ayağına verir, ötekini kaldırırdı. Bunun üzerine Allah Teala, Taha Suresini indirdi. Taha derken, Ey Muhammed ayağını yere bas ağırlığını yere ver, dedi. Biz, Ey Muhammed, biz bu Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye indirmedik. Onu Allah'tan korkan kimselere bir öğüt olsun diye indirdik. Müminler, o Kur'an'dan öğüt alsın, diye indirdik. O Kur'an, yeri ve yüce gökleri yaratan tarafından parça parça indirilmiştir, buyuruluyor. Evet sevgili kardeşlerim, Bu hadis-i şerifte de gördüğümüz gibi, Allah Teala Hazretleri, Peygamber Efendimize, çok ibadet etmesi sebebiyle, kendini yorma bu kadar. Kendine bu kadar eziyet etme Ey Habibim diye ikazda bulundu. Yukarıdan beri zikrettiğimiz ayeti kerimelerde ve hadis-i şeriflerde Allah Teala Server'i Kainat efendimize verdiği değeri görüyoruz. Ve güzel muameleyi açıkça görüyoruz. Müellifimiz diyor ki; Kadı İyaz, Allah ona rahmet eylesin. Yahut Allah Teâlâ'nın, onun adına yemin ettiğini söylersek, o takdirde bu altıncı faslın beşinci faslın devamı olduğunu söylemiş oluruz. Yani bu altıncı fasılda da, Allah Teala'nın, Resulü Ekrem'inin kendi katındaki değerini ortaya koyduğunu söylemiş oluruz, diyor. Sevgili kardeşlerim, Allah Teala'nın Resulü Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e olan şefkatini ve merhametini gösteren ayeti kerimelerden biri Kehf suresinin şu altıncı ayeti kerimesidir. Allah Teala buyuruyor ki Efendimize, Ey Habibim, Ey Resulüm, o kafirler bu Kur'an-ı Kerim'e inanmıyorlar diye arkalarından üzülüyorsun. Neredeyse kendini helak edeceksin. Bu kadar üzülme. Biliyorsunuz, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem istiyordu ki herkes müslüman olsun. Herkes kurtulsun. Allah Teâlâ'nın bütün kulları kurtulsun. Onda öyle bir insan sevgisi vardı ki, yani cehenneme kimse gitmesin. Bu kafirler, o cahiller, bu bilmeyenler Kur'an-ı Kerim'in değerini anlasınlar, ona inansınlar, kurtulsunlar, cennete gitsinler, diye arzu ediyordu. Onlar inanmayınca da kendisine hakaret etseler bile onlarla namına üzülüyordu. Allah Teala, onun bu kadar çok üzülmesi üzerine kendini bu derece mahvetme diyor. Üzülme bu kadar diyor, Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Veselleme. Neredeyse kendini helak edeceksin. Bu doğru değil diyor. Allah Allah. Bu ne şefkat? Rasulüne bu ne merhamet sevgili kardeşlerim? Allah Teâlâ'nın, Resulullah Efendimize olan sevgisi ne büyük sevgiymiş? Bu ayette Allah Teala, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e şöyle seslenmektedir: Kafirler, Kur'an-ı Kerim'e iman etmiyorlar diye onlara kızıyorsun. Öfkeleniyorsun. Neticede aşırı derecede üzülüyorsun. Ve neredeyse kendini öldürecek gibi oluyorsun. Böyle diyor Allah Teala. Efendimiz sallallahu aleyhi ve selleme. Yapma, böyle yapma diyor. Allah Teala'nın, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e olan şefkatini ve ona verdiği değeri gösteren ayeti kerimelerden biri Şuara Suresinin 3. ayeti kerimesidir. Burada kainatın Rabbi, kainatın efendisine, Sallallahu aleyhi vesellem, şöyle buyuruyor: Onlar iman etmiyorlar diye kendini neredeyse helak edeceksin. Yapma böyle diyor. Demek ki, Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, insanların getirdiği Kuranı Kerime iman etmemesine, kendilerini cehenneme atmasına o kadar üzülüyor ki, Allah Teala onu teselli etme ihtiyacı duyuyor. Ve bu ayeti kerimeleri indiriyor sevgili kardeşlerim. Bir yanda Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin eşsiz merhametini görüyoruz. O bir tarafta Allah Teala Hazretlerinin, Habibi Ekrem'ine olan sevgisini, şefkatini ve merhametini bütün muazzamlığı ile görüyoruz. Bir önceki ayeti kerimenin devamı olan, Şuara Suresinin 4. ayetinde Allah Teala şöyle buyuruyor: Şayet biz dilesek, şayet biz isteyecek olsak, onlara gökten bir mucize indiririz. Onlar da buna boyun eğmek zorunda kalırlar. Eğer biz onların iman etmesini isteyecek olsak, öyle bir mucize indiririz ki gökten, yapacakları hiçbir şey kalmaz. Mecburen iman ederler. İster istemez iman ederler ama indiremiyoruz diyor Allah Teala Hazretleri. Madem ki biz indirmiyoruz, böyle bir şey yapmıyoruz o halde çok üzülme. Hicr suresinin 94 ila 97. ayeti kerimeleri Cenabı Mevla'nın, Kainatın Efendisine Efendimiz aleyhisselatu vesselama duyduğu, beslediği şefkat ve merhameti ortaya koymaktadır. Şöyle buyuruyor Allah Teala okuduğum ayet-i kerimede, sana emredileni açıkça söyle. Müşriklere aldırma. Elbette biz seninle alay eden o müşriklerin hakkından geliriz. Biz onların hakkından geliriz. Bu ayetin devamı olan 96. ve 97. ayeti kerimelerde Hİcr Suresinin, 96-97 ayet-i kerimelerin de Allah Teala şöyle buyuruyor: Ey Habibim, o kafirler Allah'tan başka bir ilah daha kabul eden kimselerdir. Onlar Allah'tan başka bir ilah daha kabul ederler. Onlar putperesttirler. Ama onlar yakında başlarına gelecekleri öğrenecekler. Onların söyledikleri sözler yüzünden senin canının sıkıldığın elbette biliyoruz. Bakınız, kaç yerde Allah Teala Hazretleri, Peygamber Efendimize, böyle uyarılarda bulunuyor. Çok üzülüyorsun, canın sıkılıyor. Bunu biliyoruz. Ama üzme kendini diyor Allah Teala Hazretleri. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Selleme, Allah Teala sadece kendi zamanındaki kafirlerin kendisiyle alay etmediğini, bu huyun bütün kafirlerin adeti olduğunu belirterek buyuruyor ki; elbette senden önce de birçok peygamberlerle alay edilmişti. Sadece seninle alay edilmedi. Bütün peygamberlerler. Bütün eygamberlerle alay ettiler, o devirdeki kafirler. Fakat alay ettikleri gerçek ,alay edenleri dört bir yandan kuşatıp mahvetmiştir. Alay ettiler ama, Allah Teala da onları mahvetti. Endülüslü kıraat alimi var, Ebu Bekir Mekki Bin el Ebi-Talip. Hicri 5. yüzyılda yaşamış bir alim. Diyor ki, Allah Teala, bu ayetleri indirmek suretiyle, Resulü Eklemini teselli etmiştir. Ve böylece onun, müşriklerden gördüğü sıkıntıları, eziyetleri hafifletmiştir. Allah Teala Hazretleri, Peygamberine, sallallahu aleyhi vesellem, şöyle bildirmiştir: Bundan sonra, Allah'ın Resulü ile kim alay ederse daha önceki peygamberler ile alay edenlerin başına ne gelmişse onların da başına aynı şeyler gelecektir. Böyle buyuruyor. Bu ayetlerden bu mânâ çıkar diyor bu Mekki bin Ebi Talip. Allah Teala'nın, Fatır Suresinin 4. ayeti kerimesinde ve okuduğunuz bu ayeti kerimelerde, Peygamber Efendimize şöyle hitap ediyor, böyle teselli veriyor, Allah Teala Hazretleri. Aziz Allah Celle Şanu. Eğer o kafirler, seni yalanlıyorlarsa, şunu bilesin ki senden, önceki peygamberlerle de o devirdeki kafirler aynı şekilde alay etmiş ve onları yalanlamışlardır. Sevgili kardeşlerim, bu fasıl bitmek üzere. İnşallah ezan bitene kadar, müsaade edin. Adetimiz ezanla bitirmektir dersimizi ama şunları da okuyayım. Efendimize, Allah Teala Hazretleri buyuruyor ki; senden öncede Ey Resulüm, gelen peygamberlere, o devrin insanları sihirbaz demişlerdi, deli demişlerdi. Sana da aynı şeyi söylüyorlar, aldırma. Ey Resulum, senden evvelki Peygamberlerle o devrin insanları alay etmiş, onlara hakaret etmişler. Onlara yalancı demişlerdi, sihirbaz demişlerdi. Sana da diyorla. Aldırma. Bu ilk defa senin başına gelmiyor. Zariyat suresinin 54. ayeti kerimesinde, Resulü Ekrem'ine- Onlar, doğru yola gelmiyorlar diye sen kınamazsın. Ben seni kınamam. Üzülme diyor Peygamber Efendimize. Ve şu ayet-i kerimede Allah Teala, Tur suresinin 48. ayeti kerimesi. Efendimizi teselli ediyor. Ey Resul'üm, Rabb'inin hükmü gelinceye kadar sabret. Çünkü, sen bizim gözetimimiz altındası. Biz seni muhafaza edeceğiz o kâfirlerden. Sen üzülme. Allah Teala, bir kısmını okuduğumuz bir kısmını okumadığımız birçok ayeti kerimede, peygamberine sabrı tavsiye ediyor. Onu koruyacağını belirterek, Efendimiz Sallallahu Aleyhi veSellem'i teselli ediyor. Sevgili kardeşlerim gördüğünüz gibi, Allah Teala Hazretleri, Peygamber Efendimize çok büyük bir şefkat besliyor. Merhamet besliyor. Onun üzülmesini istemiyor. Yorulmasını istemiyor. Onun için kendini yorma diye, teselli ediyor Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellemi. Demek ki, Allah Teala Hazretleri Resulullah'ı çok seviyor. Yüce Rabbim o Resulullah'ın hürmetine bizlerin günahlarını bağışlasın. Bizleri salih kullarından eylesin. Memleketimize getirmek istedikleri kötülükleri Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem efendimizin hürmetine üzerimizden def eylesin. Bizlere, dinimize memleketimize, milletimize kötülük düşünenleri bertaraf eylesin. Kötülüklerini kendi aleyhlerine çevirsin. Ve hepimizi Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şefaatına nail eylesin. Amin, Elhamdülillahi Rabbil alemin, El-Fatih

BU DERSE AİT KISA VİDEOLAR