1. Bölüm: Yüceler Yücesi Cenâb-ı Hakk’ın Resûl-i Ekrem’in Şân ve Şerefini Yüceltmesi

1. Kısım: Allah Teâlâ’nın, Resûl-i Ekrem’i Övmesi ve Onun Kendi Katındaki Şân ve Şerefini Açıklaması

5. Fasıl: Allah Teâlâ'nın, Resûlünün Değerini Göstermek İçin Kendi Varlığını Gösteren Bazı Delillere Yemin Etmesi

Önceki Ders 24 Mayıs 2015
Sonraki Ders 2 Ağustos 2015

DERSİ PAYLAŞ:

Euzu billahi mineşşeytanirracim, Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin. Essalatu vesselamu ala seyyidina Muhammedin. Ve alihi ve sahbihi ecmain. Pek kıymetli kardeşlerim, Şifa-i Şerif dersimize başlıyoruz. Henüz kitabımızın birinci bölümündeyiz. Bu bölümde Allah Teala'nın Resulü Ekrem Sallallahu Aleyhi veSellem Efendimizin kadrini, kıymetini yüceltmesi, Onun değerinden bahsetmesi konusu üzerindeyiz. Bu bölümün 7. faslına geldik. 7. faslımızın adını okuyorum. Şifa i Şerif'in müellifi Kadı İyaz, Allah ona rahmet eylesin. Bu bahsinı adını söyle koymuş: Allah Teala'nın, yüce kitabında, Kur'an-ı Kerim'de Resul-i Ekrem, sallallahu aleyhi vesellemin yüce değerini ve diğer peygamberlere olan üstünlüğünü bildirmesi. Demek ki, Allah Teala Resulü Ekrem Efendimizin hem yüce değerini bildiriyor, hem de onun diğer peygamberlere olan üstünlüğünü dile getiriyor. Müellifimiz bununla ilgili ayeti kerimeler nakledecek ve ulemanın görüşlerini bize verecek. Önce, Ali İmran suresinin 81. ayeti kenimesini müellifimiz buraya alıyor. Ve diyor ki ;Allah Teala şöyle buyurmuştur: Hani, Allah Teala Peygamberlerden söz almıştı. Ve onlara şöyle demişti: Ruhlar aleminde. Elest bezminde. Henüz Hz. Adem yaratılmadan çok çok önce. Peygamberlerden söz alıyor. Ve onlara şöyle diyor: Bu Kur'an-ı Kerim'in ifadesi. Allah Teala anlatıyor bize. Buyuruyor ki; peygamberlerin ruhlarına hitaben Allah Teala Hazretleri. Ben size kitap ve hikmet verdikten sonra, size verdiğim bu bilgileri tasdik eden, doğrulayan bir peygamber size geldiği vakit, ileride, benim size öğrettiğim bilgileri tasdik eden, doğrulayan evet yani, bunlaı Allah Teala tarafından gönderilmiştir diyen, bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka inanacaksınız ve kendisine kesinlikle yardım edeceksiniz. Yani, bir peygamber kendisinden sonra gelen bir Peygamberin zamanına yetişirse, o peygamberin getirdiği esasların kendisine bildirilen esasları teyit ettiğini desteklediğini gördüğünde o peygambere yardım edecek. Ümmetine diyecek ki, bu Allah Teala tarafından gönderilmiş bir peygamberdir. Ben de ona yardım edeceğim, siz de yardım edeceksiniz diyecek. Böylece Allah Teala, peygamberlerden söz alacak aldı yani Elest bezminde. Sonra onlara şöyle sordu: Bu ahdi, bu sözleşmeyi kabul ediyor musunuz? Ey peygamberler. Bir peygambere yetiştirdiğiniz takdirde, yardım edeceksiniz ona ve ona inanacaksınız, onu destekleyeceksiniz, tamam mı? Onlar da kabul ettik Yarabbi demişler. Söz veriyoruz. Bunun üzerine Allah Celle Celalü, peygamberlere şöyle buyurdu: O halde şahit olun, şunu bilin ki, ben de sizinle birlikte şahit olanlardanım. Demek ki, Allah Teala Hazretleri, bu ayeti kerimede beyan edildiğine göre her peygamber, kendinden sonraki peygamberin zamanına yetişecek olursa ona yardım edecek, ümmetine de diyecek ki, siz böyle bir peygambere yetişirseniz dikkat buyurun, burası çok önemli. Ümmetine diyecek ki siz benden sonra gelecek bir peygambere yetişirseniz, ona iman edin ve ona yardım edin. Böyle vasiyet edecek ümmetine. Aşağıda bu ayeti kerimeyi açıklamaya devam edeceğiz. Yalnız burada şu kadarını söyleyelim ki sevgili kardeşlerim, Allahu Teala, Hz. Musa'dan Hazreti İsa'ya yetişecek olursa mesela yetişecek olursa şayet ona yardım edeceğine dair söz alıyor. Hz. İsa'dan da, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yardım edeceğine dair ve ümmetine Peygamber aleyhisselatu Vesselam'a iman etmelerine dair nasihatte bulunacağına, söz alacağına dair, efendim, ondan söz alıyor. Onlar da ümmetlerine aynı şekilde söz veriyorlar. Yani onlardan söz alıyorlar daha doğrusu. Şu halde sevgili kardeşlerim, Hz. Musa demiştir ki, ey ümmetim, Yahudilere hitaben benden sonra gelecek Peygambere, İsa'ya Aleyhisselam, iman edeceksiniz. Hz.İsa da ümmetine dedi ki, yani hıristiyanlara benden sonra, işte, Kur'an-ı Kerim'de anlatılıyor ya, Ahmet adında bir peygamber gelecek. Ona inanacaksınız. Ve ona yardım edeceksiniz. Tamam mı? diye söz alıyor. Bunu nereden öğreniyoruz? Kur'an-ı Kerim'den öğreniyoruz. Şimdi alimlerimiz, bu ayeti nasıl izah etmişler ona bakalım. Kale Ebu Hasan El-Kabisi, Maliki Fakihi Ebu Hasan El Kabisi, vefatı Hicri 403'dür. Yani Hicri 4. yüzyılda yaşamıştır. 5. yüzyılda vefat etmiş. Şöyle diyor, Bu zat, hadiste, fıkıhta ve eğitim tarihinde eserleri olan bir âlimdir Şöyle diyor, Allah Teala, Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e hiçbir peygambere vermediği bir üstünlük vermiştir. Allah Teala Hazretleri, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e hiçbir peygambere vermediği derecede bir üstünlük vermiştir. Ve onu, bu ayette sözü edilen üstünlükler ile başka peygamberlerden ayırmıştır. Peki, başka alimler bu konuda ne diyorlar? Diğer tefsir alimleri dediler ki; Müfessirler ne demişler? Okuduğumuz bu Ali İmran Suresi'nin 81. Ayet-i kerimesini tefsir ederken, Şöyle demişler: Allah Teala vahiy yoluyla peygamberleri ile bir sözleşme yapmıştır. Allah Teala peygamberleri ile vahiy yoluyla bir sözleşmeye yapmıştır. Artık bu ruhlar aleminde değil peygamber olarak gönderdikten sonra onlardan bir söz almış. Gönderdiği bütün peygamberlere, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sıfatlarını bildirmiş. Benim Habibim, Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi veSellem yüzü şöyle, gözü böyle, davranışları şöyle. Bir insandır, bir peygamberdir. Şayet onun zamanına yetiştirirseniz, kendisine mutlaka iman edeceksiniz, tamam mı? diye o peygamberlerden söz almıştır. Müfessirler böyle söylüyorlar. Bu ayeti kerimeyi izah ederken, böyle söylüyorlar. Şimdi, güzel kardeşlerim, denebilir ki, diyebilirsiniz ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem henüz ortada yokken, bir peygamber olarak gönderilmemişken onun hakkında böyle bir söz nasıl alınabilir? Olur mu yani böyle bir şey? diyor bazıları. O zaman size şu hadis-i Şerifi hatırlatmam gerekiyor. Resulü Ekrem, Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e, Ashab-ı Kiram sordular. Dediler ki, Ya Resulallah senin peygamberliğin ne zaman kesinleşti? Sen ne zaman peygamber oldun Ya Resulallah? Diye sordular. Allah'ın elçisi de şöyle buyurdu: Adem, ruh ile ceset arasındayken ben peygamber idim. Sorabilirsiniz diyorum, nitekim zamanımızda bazıları diyorlar ki; hatta hadis hocası geçinen bazı insanlar, bu, sahih bir hadis değil, böyle bir hadis yok daha doğrusu. Sahih değil, sahihi bırakın, uydurma bu hadis diyor. Bu hadis nerede var? Süneni Tırmizi'de var. Menakıp 1. babda. Ahmet bin Hanbel'in Müsnedinde var. 5. cilt 59. sayfada. Hadisleri tenkit etmesiyle bilinen, onun içinde tenkid edilen bir alim var. Elbani. Elbani, arnavut demek yani. Allah rahmet eylesin, vefat etti. Çok eseri var. Dediğim gibi, çok tenkit edilmiş. Yani, sahih hadislere sen zayıf diyorsun diye tenkid edilmiş. Bu zat diyor ki; bu hadis sahihtir. O halde kardeşlerim, insanlar bilmeden konuşuyorlar. Hadis sahasında hoca bile olsa gerekli araştırmayı yapacak kudrette olmadığı için, aklıyla konuşuyor bazılarının dediği gibi. Olur mu yahu? Peygamber aleyhisselatu vesselam daha ortada yokken Allah Teala, onun hakkında diğer peygamberlerden nasıl söz alır? Olur mu böyle şey? Olmaz. Neye göre olmaz? Aklıma göre olmaz diyor. Aklınla bin yaşa. Ne diyelim, Kardeş, Resulullah sallallahu aleyhi vesellem için, Allah Teala Kuran'ı Kerim'in de Vema erselnake İlla rahmeten lil Alemin, buyuruyor mu? Biz seniaAlemlere rahmet olarak gönderdik buyuruyor mu? Alemlere rahmet olarak gönderilmiş başka peygamber var mı? Mesela, Peygamber Efendimizin dedesi Hz. İbrahim için böyle bir şey var mı? Yok. Büyük peygamberlerden Hz. Musa için böyle bir şey söylüyor mu Allah Teala? Söylemiyor. Kim için söylüyor? Resûl-i Ekrem Efendimiz için. Alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamber için. Diğer peygamberlerden böyle söz alması, Allah Teala'nın tuhaf bir şey, garip bir şey. Alemlere rahmet olarak gönderdim. Bir hadis var o da şöyledir; Ben ilk yaratılan Peygamberim. Fakat en son gönderilenim buyuruyor Peygamber Efendimiz. Ilk yaratılan peygamber. Devir olarak, zaman olarak en son gönderilmiş. Bazı alimlere göre, Allah Teala bütün peygamberlerden şu konuda söz almıştır. Onlar, O peygamberler Peygamber Efendimiz'in özelliklerini kavimlerine anlatacaklar. Bir peygamber gelecek. Adı Muhammed. onun özellikleri şunlardır diye sayacaklar. O peygamberlerin kavimlerinden de söyle söz almıştır. Onlarda Efendimiz'in özellikleri kendilerinden sonra Efendimizin özelliklerini kendilerinden sonra gelecek nesillere aktaracaklar. Yani herkes bir sonraki herkes kendi ümmetine, her peygamber kendi ümmetine ve her peygamber yetişirse kendinden sonrakine efendim, Peygamber Efendimizden bahsedecek. Onun, ona inanmak gerektiğini söyleyecek ve ona destek olmak gerektiğini söyleyecek. Okuduğumuz Ayet-i kerimede Sümme caekum, ifadesi var. Ali İmran suresinin, okuduğumuz 81. ayetini Okuduk ya yukarıda. Orada şöyle buyuruluyor: Size gönderdiğim kitabı, kabul edip tasdik eden bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka inanacaksınız ve kendisine yardım edeceksiniz. Böyle bir söz alıyordu Allah Teala Peygamberlerden. İşte bu ayette Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zamanında yaşayan ehli kitaba hitap edilmektedir. Yani Yahudilere ve Hristiyanlara. Efendimizin zamanındaki Yahudilere ve hıristiyanlara hitap edilmektedir. Kadı İyaz, burada Hazreti Ali'nin konumuzla ilgili bir sözünü naklediyor. Hz Ali söyle diyor: Ali Bin Ebi Talip Radıyallahu anh ve kerremallahu veche, şöyle demiştir: Hz. Ali ne diyor? Allah Teala, Hz. Peygamberden itibaren gönderdiği bütün peygamberlerden şöyle bir taahhüt almıştır. Şöyle bir söz almıştır, onlarla sözleşme yapmıştır Allah Teala. Şayet yaşadıkları süre içinde, Muhammed Aleyhisselam Allah'ın elçisi olarak görevlendirilecek olursa, Muhammed Aleyhisselam sizin yaşadığınız zamanla gelirse peygamber olarak, gelirse, Ona mutlaka iman edeceksiniz. Ve yardım edeceksiniz. Ayrıca kavimlerinden de, kavminizden de söz alacaksınız. Diye onlardan taahhüt almıştır. Kim diyor bunu? Hz. Ali diyor. Hz.Ali böyle bir şeyi bilebilir mi? Peygamberlerin kendi kavimlerinden söz aldığına dair bir şey bilebilir mi? Bilemez kendiliğinden. O halde bunu kimden duymuştur? Peygamber Efendimizden duymuştur. Hadis ıstılahında Hz. Ali gibi bir sahabinin sözüne mevkuf hadis denir. Mevkuf hadis. Ama bu hadiste olduğu gibi, o sahabenin söyleyemeyeceği bir söz onun ağzından çıkmışsa, buna da hükmen merfu denir. Çünkü merfu, Peygamber aleyhisselatu Vesselam'ın sözü demektir. Hz. Ali bunu söyleyemeyeceğine, Peygamber Efendimizden duymuş olacağına göre, hükmen merfu diyoruz biz bu söze. Şimdi şöyle sorabilirsiniz sevgili kardeşlerim. Tekrar ediyorum. Hazreti Ali, bu sözü nereden duymuştur? Böyle bir şey söyleyebilir mi? Hayır söyleyemez. O halde kimden duymuştur? Peygamber Efendimizden duymuştur. Bu söz, Peygamber Efendimizin hadisi hükmündedir. Hz.Ali söylüyor ama merfu hadis hükmündedir. Hazreti Ali'nin söylediği bu sözün bir benzeri Peygamber aleyhisselamın çeşitli yönlerden üstünlüğünden söz eden, Ayetlerin tefsirinde geçmiştir. Ve tabiin müfessirlerinden Süddi, Ve Katade bunu rivayet etmiştir. Biri, Hicri 115 tarihinde, biri hücre 117 tarihinde vefat etmiş iki büyük tabiin müfessiridir. Süddi ve Katali. Allah Teala'nın, peygamberlerden aldığı misaka, yani taahhüde yani onlarla yaptığı sözleşmeye dair başka ayetler de vardır sevgili kardeşlerim. Birbirlerini tasdik edecekler. Birbirlerinin birbirini ümmetlerine müjdeleyecekler peygamberler diye. Allah Teala söz almıştır peygamberlerden. Bunlardan biri Ahzap Suresinin 7. ayetidir. Şimdi Onu okuyalım. Allahu Teala, bu ayeti kerimede buyuruyor ki; Deminki okuduğumuz Ali İmran suresindeki ayeti kerimeyi teyid eden, destekleyen bir ayet bu Ahzap Suresinin 7. ayeti. Biz vaktiyle peygamberlerden söz almıştık. Allah Teala, birkaç yerde Peygamberlerden aldığı bu ahdi, sözü zikrediyor. Senden, Peygamber Efendimize böyle hitap ediyor: Senden de söz almıştık. Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan, Meryem oğlu İsa'dan onların hepsinden sağlam bir söz almıştık. Diyor Allah Teala. Yani kendilerinden sonra bir peygamber gelecek olursa, onu destekleyecekler diye herkesten söz almıştır. Nisa suresinin, 163. ayetinde Allah Teala şöyle buyuruyor: Allah Teala, bu ayeti kerimede buyuruyor ki, biz Nuh'a, Nuh'tan sonraki peygamberlere, İbrahim'e, İsmail'e, ishak'a. Biliyorsunuz bunlar arka arkaya gelmiş baba oğul peygamberler. Hz. İbrahim ve onun iki oğlu efendim, Hazreti İsmail, Hazreti İshak peygamberlerdir ve onun oğlu Yakup. Yakup soyundan gelen peygamberlere, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a Vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik, Davud'a da Zeburu verdik buyuruyor Allah Teala Hazretleri. Bu ayetin devamında, Nisa suresinin 164. ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor: Bundan sonra, kana kıssalarını anlattığımız, Peygamberlere ve kıssalarını sana anlatmadığımız peygamberlere de vahyettik. Kur'an-ı Kerim'de kaç peygamber geçiyor? işte 25 peygamber geçiyor. Peki, kaç peygamber gönderildi? 124.000 peygamber gönderildi. Bunu nereden öğreniyoruz? Efendimizin hadisinden öğreniyoruz. İşte biz, sana anlatmadığımız o peygamberlere de vahyettik. Bu durumu vahyettik, bildirdik. Allah, Musa ile de bizzat kelami ile konuştu, buyuruyor Allah Teala Hazretleri. Evet sevgili kardeşlerim. Demek ki bu misak çok önemli. Bu taahhüt, bu söz alma işi çok önemli bir husus. Allah Teala bunu muhtelif ayeti kerimelerde dile getiriyor. Bu ayetin devamı olan bir ayet daha var. Nisa suresinin 163. ayetini okuduk. 164. ayeti kerimesini okuduk. Şimdi 165. ayeti kerimeyi okuyalım. Onun devamı. Biz peygamberleri, müjdeleyici ve uyarıcı Elçiler olarak gönderdik. Ki peygamberler geldikten sonra, artık insanların Allah'a karşı bir bahaneleri kalmasın. Allah, karşı konulmaz bir kudret sahibi ve her şeyi yerli yerince yapandır. Devamında da şöyle buyuruyor Allah-u Teala . Kafirler, şahitlik etmese bile, böyle buyuruyor Allah Teala. Kafirler, söylemese, şahit şahitlik etmese bile, Allah, sana indirdiği Kur'an ile senin peygamberliğine şahitlik ediyor. Çünkü Allah, Onu bilerek indirmiştir. Melekler de şahitlik ediyor. Zaten şahit olarak Allah yeter. Senin peygamber olduğuna. Kur'an-ı Kerim'i sana indirdiğimize melekler de şahitlik ediyor, zaten Allah'ın şahitlik etmesi, yani bunları bildirmesi yeter. Başka bir şeye gerek yok. Demek ki sevgili kardeşlerim, bütün bu ayeti kerimelerde Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin geleceği haber veriliyor. Hazreti Ömer'in de bir ağıtı vardır, bir mersiyesi vardır. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi vesellem vefat ettiğinde, söylemişti. O da bu hususu dile getiriyor. O mersiyesinde, ağıtında, bu okuduğumuz ayeti kerimelerde geçen hususu Hz. Ömer dile getiriyor. Müellifimiz diyor ki; Kadı İyaz Allah ona rahmet eylesin. Rivayet edildiğine göre, Hz. Ömer, Fahri Alem Sallallahu aleyhi vesellem vefat ettiği zaman şöyle ağladı. Peygamber Efendimize şöyle diyerek ağladı. Ey Allah'ın Resulü, anam babam sana feda olsun. Sana canım feda olsun. Anam babam sana feda olsun Ey Allah'ın elçisi. Senin, Allah katında değerin çok üstündür. Böyle ağlıyor Hazreti Ömer. Şu ayet de bunu göstermektedir. Biraz önce okuduğumuz ayeti kerimeyi okuyor. Biz vaktiyle peygamberlerden söz almıştık. Senden, Nuh'tan, İbrahim'den Musa'dan, Meryemoğlu İsa'dan, onların hepsinden tam bir söz almıştık buyuruyor Allah Teala Hazretleri. Allah Teala seni son peygamber olarak gönderdi, böyle diyor. Hz. Ömer Allah Teala seni son peygamber olarak gönderdi. Ama bu ayette senin adını peygamberlerin en başında zikretti. Senden söz aldık diye bahsediyor. Halbuki peygamber aleyhisselatu vesselam en sonra gelmiş, Ama Peygamber Efendimize değer verdiği için senden söz aldık diye başlıyor. Allah Teala, seni Son peygamber olarak gönderdi ama bu ayette senin adını peygamberlerin en başında zikretti. Bu durum senin Allah katındaki yüce mertebe ne göstermektedir. Hz. Ömer sözüne şöyle devam ediyor: Anam babam, canım sana feda olsun ya Resulallah. Hz. Ömer ağlamasına devam ederek diyor ki; Anam babam sana feda olsun Ey Allah'ın elçisi. Allah katında senin Değerinin yüce olduğunu şu ayeti kerimeden öğreniyoruz. işte okuduğumuz ayeti kerime. cehennemlikler, cehennemin tabakaları arasında azap görürken şöyle diyecekler, şöyle diyerek ağlayacaklar. Bunu Ahzap suresinin 66. ayeti kerimesinden öğreniyoruz. Efendim, Yazıklar olsun bize. Keşke Allah'a itaat etseydik, keşke peygambere itaat etseydik diyecekler. Cehennem ehli, cehennemde yanarken ateşin o elim azabını görürken, ah diyecekler, Keşke Allah'a inansaydık. keşke peygamber Aleyhisselam'a inansaydık, itaat etseydik diyecekler. Böylece onlar, senin yolundan gitmediklerine pişman olacaklar diyor. Hazreti Ömer böyle diyor ve ağlıyor. Müellifimiz bu Hz. Ömer'in bu sözünü de almak istemiş buraya. Ayet-i kerimeleri desteklediği için. Efendim, bir sahabi olarak Onun böyle ağladığını bize anlatmak için Onun sözünü alıyor. Tabiin müfessirlerinden Katade bin Diame Es-Sedüsi var. Hicri 117 tarihinde vefat etmiş. Yani Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemden efendim, 110 sene sonra, hatta 108 sene sonra vefat etmiş. Demiş ki Katade, Nebiyyi Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz öyle buyurmuştur: Ben peygamberler arasında ilk yaratılanım ve peygamber olarak en son gönderilenim buyurmuştur. Katade bunu naklediyor. Bu hadisi şerifi naklediyor. Peygamber aleyhisselatu vesselam, böyle demiştir. Ben Peygamber olarak Peygamberler arasında ilk yaratılanım ama peygamber olarak en son gönderilenim. Ve minke diye başlıyor ya ayeti kerime. Önce senden söz aldık filan. Taa Nuh Aleyhisselam'dan önce Peygamber Efendimizden söz ediyor. Onun ismini daha önce zikrediyor. Neden? Nuh Aleyhisselam'dan önce zikretmiş? Katâde onu izah ediyor. Diyor ki sözüne devamla, işte bundan dolayı Kainatın Efendisi Ahzap Suresinin 7. ayeti kerimesinde, Nuh Aleyhisselam'dan ve diger peygamberden önce zikredilmiştir. Çünkü, Peygamberler arasında ilk yaratılan odur. Peygamber olarak ilk yaratılan Peygamber aleyhisselatu vesselam olduğu için ayet-i kerimede Allah Teala da onun adını hepsinden önce zikrediyorb Yani, ve minke, senden söz aldık diye. Demek ki sevgili kardeşlerim, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Allah katında böylesine yüce bir insan. Onun ruhu, bütün peygamberlerden önce yaratılmıştır. Onun için Allah Teala Hazretleri, peygamberlerden söz ederken önce Efendimizin isminden bahsediyor. Allah Teala, alemlere rahmet olarak yarattığı ve bütün peygamberlere üstün tuttuğu, bir peygamberinden, Habibi Ekrem'inden bahsediyor. Kales Semerkandiyü, müfessir ve Hanefi Fakihi Ebül Leys Es-Semerkandi var. Vefatı 373 yani 973 tarihinde vefat etmiş. Demeki bundan 1000 yıldan daha fazla bir zaman önce yaşamış ve vefat etmiş bir alim Ebul Leys Es-Semerkandi. Şöyle diyor Ebul Leys Es- Semerkandi, Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem peygamberlerin sonuncusudur. En son gelen peygamberdir. Böyle olduğu halde, bu ayett, e yani Ahzap Suresinin 7.ayeti kerimesinde hepsinden önce zikredilmiştir. Neden? Çünkü o diğer peygamberlerden üstündür de onun için. Diğer peygamberlerden üstün olduğu için önce onun adı verilmişti,r diyor Ebu'l Leys Es-Semerkandi. Müellifimiz diyor ki, Kadı İyaz. Bu ayetin manası şudur: Allah Teala, ruhlar aleminde yani bezmi elest dediğimiz, elest meclisinde, Bütün insanların zürriyetini, Hazreti Adem'in belinden zerreler halinde çıkardı. Atomlar halinde çıkardı. Ve Araf suresinin 7. ayetinde belirtildiği üzere, onlara Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Diye sordu. Onlar da, evet Nabbimizsin Ya Rabbi, diye cevap verdiler. Elest Bezmi dediğimiz bu ya. İşte o sırada, diğer peygamberlerden de Allah Teala bir söz aldı. O söz neydi? Server'i Enbiyayı peygamber olarak kabul edeceklerdi. Peygamberler Allah Teala ya böyle söz verdiler. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselam benim Habibimdir. Ben onu peygamber olarak göndereceğim. Ona iman edin. Hepsinden söz alıyor. Zamanımıza yetişirse ,işte, O'na inanın. Ümmetinize de ona inanmalarından bahsedin. Şu halde, Tevrat'ta da Peygamber Efendimiz hakkında bu söz vardı, İncil de de vardı. Ama Yahudi hahamları ve Hristiyan papazları Efendimiz hakkındaki bu tavsiyeyi kitaplarından çıkardılar. Allah Teala, Bakara suresinin 253. ayeti kerimesinde şöyle buyurdu: Bu peygamberlere, birbirinden farklı üstünlükler verdik. Onlardan bir kısmı ile Allah doğrudan konuştu. Bir kısmının da derecelerini yükseltti. Biz Meryem oğlu İsa'ya, apaçık mucizeler verdik. Byle buyuruyor Allah Teala. İsa'ya apaçık mucizeler verdik ve onu, Ruhu'l-Kudüs ile yani Cebrail Aleyhisselam ile güçlendirdik. Şayet Allah dileseydi, isteseydi, o peygamberlerden sonra gelen insanlar kendilerine bu kadar açık deliller gelmişken, birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat onlar anlaşmazlığa düştüler. Onlar ihtilafa düştüler. Ihtilafa düşüncede her şeyi bozdular. Kadı İyaz, müfessirlerin bu ayeti nasıl açıkladıklarını şöyle izah ediyor sevgili kardeşlerim. Müfessirler şöyle demişlerdir. Allah Teala, Bakara suresinin 253. ayeti kerimesinde şu ifadeyi kullanıyor. Bir kısmının da derecelerini yükseltti. Allah Teala yükseltti. Bu ifade ile Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i kastetmiştir. Müfessirler böyle söylüyorlar. Derecesi yükseltilen peygamber kimdir? Muhammed Aleyhisselam. Müfessirler böyle demişler. Çünkü O, Muhammed Aleyhisselam, bütün insanlara gönderilmiştir. Araplara da gönderilmiştir, Arap olmayanlara da gönderilmiştir. Diğer Peygamberlere ganimet helal kılınmamıştı, ama ona helal kılındı. Ganimet neydi? Savaşlarda düşmandan alınan esirler, değil mi efendim? O demektir. Yani müslüman olmayan kimselerden alınan mal ve esire ganimet diyoruz. Ganimetler daha evvel diğer peygamberlere haram kılınmıştı, ganimet alamazlardı. Ama Peygamber Efendimize helal kılındı. İlk defa. Efendimizin pek çok üstünlükleri var da, onlardan bazısını zikrediyor. Peygamber Aleyhisselatu Vesselamın eliyle pek çok mucize meydana gelmiştir. Inkâr edenler varsın etsinler. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem pekçok mucize göstermiştir. Diğer peygamberlere, güzel vasıf olarak olağanüstü üstünlükler olarak olarak, olağanüstü hadise gösterme kabilinden ne verilmişse, mutlaka bunların bir benzeri de Muhammed aleyhissalâtü vesselama verilmiştir. Hz. Musa'ya hangi özelliği verdiyse Muhammed aleyhissalâtü vesselama da o özelliği vermiştir. Hz. İsa'ya hangi özelliği vermişse, Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme de aynı özelliği vermiş, aynı mucizeleri ona da göstermiştir. Bazı müfessirler şöyle demişlerdir. Fahri Cihan efendimize verilen üstünlüklerden biri şudur: Allah Teala, kitabı keriminde, diğer peygamberlere adlarıyla hitap etmiştir. Ya İbrahim, ya Nuh, ya Musa diye hitap etmiştir. Vekale. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelince Muhammed Sallallahu aleyhi ve selleme adıyla Ya Muhammed hiç geçmez. Kur'an-ı Kerim'de. Ey Nebi, Ey Resul Allah Teala'nın ona verdiği değeri gösterir. Müfessir ve fakihi Ebu'l leys Es-Semerkandi, Safat suresinin 83. ayeti kerimesinde geçen bir ifadeyi İbnüs Sahip El-Kelbi'den naklediyor. Ayet söyle: İbrahim de onun izinden gidenlerdendi. İbrahim de onun izinden gidenlerdendi. Kimin izinden gidenlerdendi İbrahim? Bu ayeti kerimeyi tefsir ederken bu, İbnüs Sahip el-Kelbi, bir görüşü naklediyor, şöyle diyor: Bu ayette ki onun zamiriyle, efendim, Ve min şi atihi diyor ya, Ve min şiatihi derken oradaki zamir ile Muhammed kastedilmiştir. İbrahim de onun izinden gidenlerdendir. Yani, dede, büyük dede kimin izinden gidenlerdendi? Muhammed aleyhissalatu vesselam izinden gidenlerdendi. Çünkü, en önce yaratılmış peygamber o ya. Bunun anlamı, yani ibrahim'de Muhammed'in milletindendi ne demek? Yani onun dini ve yolu üzerindeydi demektir. Muhammed aleyhissalatu vesselamın, dini. yolu üzeri, yani hepsi, bütün peygamberlere gelen dinin adı neydi sevgili kardeşlerim? İslam. Hz. Nuh'a hangi din geldi? İslam? Hz. Adem'e hangi din geldi? İslam. Hz. İsa'ya? O da İslam. Hazreti Musa ya? O da İslam. Ama tutmuşlar, musevilik demişler, Hristiyanlık demişler. Onların aslı ne? İslâm. Hepsini aynı din gelmiştir. Bir, boru düşünün ki, efendim, Irak'tan çıkmış. Ceyhan'a doğru geliyor. Petrol akıtıyor değil mi? Muhtelif yerlerde Peygamberlerde o musluklar gibi. Aç. Irak'ta yakın yerdeki musluğu, aynı petrol. Bilmem, 100 kilometre, 1000 kilometre sonra bir daha aç. Aynı bu muslukları peygamberlere benzetecek olursak, onların getirdiği o borulardan akan petrol İslam, İslam dini. Başka din değil yani. Efendim, Bazı müfessirler ise, Atladım galiba. Bunun anlamı yani, İbrahim de Muhammed'in milletindendi, Onun dini ve yolu üzerindeydi. Arap dili ve tefsir alimi Ferrah, ki Hicri 207 Miladi 822 tarihinde vefat etmiş. Bir dil alimidir. O da bu görüştedir. Bu bilgiyi, kıraat alimi Mekki bin Ebi Talip'ten Talip vermiştir. Efendim, yani ferranın, bu görüşte olduğunu Kıraat alimi Mekki bin ebi Talip nakletmiştir. Bazı müfessirler ise İbrahim de onun yüzünden gidenlerdi, ayetindeki veminşi atihi, Onun zamiri ile Nuh Aleyhisselam'ın kastedildiğini söylemişlerdir. Yani ayetin manasının İbrahim de, Nuh'un izinden gidenlerdendi. Demek olduğunu söylemiş bazı kimseler. Demek ki bazı kimseler de diyorlar ki, hayır oradaki zamir, efendim, İbrahim Aleyhisselam Muhammed aleyhissalâtü vesselâm'a gidiyor. İbrahim de Muhammed'in milletindendi manasına geldiğini söylemişlerdir. Sevgili kardeşlerim, biz buralarda neyi görüyoruz? Elhamdülillah. Bu 7. fasılda bugün bitti çok şükür. Önümüzdeki ders yeni bir fasla başlayacağız. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin, yüceliğini, üstünlüğünü görüyoruz. Allah Teâlâ'nın onu diğer peygamberlere üstün tuttuğunu görüyoruz. Biz işte böyle bir Peygamberin Ümmetiyiz, elhamdülillah. Allah Teala bizi, Nuh aleyhisselatu Vesselam'ın ümmeti yapabilirdi. O tufanı görebilirdik. Gemiye binenlerden olurduk inşallah. Binenlerden olmayabilirdik de Allah göstermesin. Hz. Nuh'un oğlu binmedi nitekim. Hz. İbrahim'in zamanında gelebilirdik. Hz. Musa'nın, Hz. İsa'nın zamanında gelebilirdik. Ama Allah Teala, tuttu bizi, Muhammed aleyhissalatu vesselam ümmet yaptı. Bize verdiği şerefi, değeri lütfen düşünün. Üzerinde dikkatle düşünün. Yarabbi ben, değersiz bir kulunum ama sen bana öyle bir lütufta bulundu, öyle bir iyilik yaptın ki Yarabbi Habibim dediğin, alemlere rahmet olarak gönderdim dediğin Peygambere ümmet yaptın. Ona gönderdiğin en büyük kitap, şimdi benim elimde, okuyorum. Elhamdülillah. Güzel kardeşlerim. Bunu Allah Teala söyledi herhalde, Söyletti. Kur'an-ı Kerim'i okumayı bilmeyen kardeşimiz varsa, lütfen en kısa zamanda öğrensin. Ve desin ki Yarabbi, hiçbir peygambere gönderdiğin kitap daha sonra devam etmemiştir. Yok olmuş, kaybolmuş gitmiştir. Yahudilerin elinde Tevrat var gibi ama kaçta kaçı tevratın acaba. Beşte biri mi, onda biri mi? Vardı. Çünkü her devirde bozmuşlar. Güya incil bugün geldi ama, kaçta kaçı Allah Teala'nın gönderdiği ayeti kerimedir. Içlerinde acaba, Allah Teala'nın gönderdiği ayet var mı? Olabilir. Olabilir, ama o kadar bozmuşlar ki, böyle konuşmak mecburiyetinde kalıyoruz. Ama bizim Kur'an-ı Kerimimiz, tek noktası değişmeden günümüze kadar gelmiştir. Kuranı Kerimi elinize alın ve deyin ki, Yarabbi senin bu kitabın bir noktası değişmeden geldi ve senin kelamını, ben, hem elimde tutuyorum hem okuyorum. Hem de mealini okuyorum ve bana ne dediğini anlıyorum. Yarabbi, sen bana ne büyük lütufta bulundun? Böyle diyelim güzel kardeşlerim Bbu büyük lütfu hep hatırlayalım. Muhammed ümmetinden olmanın şerefini tadalım. Kitabı Kerimimizi elimize alarak, okuyarak, onun manasını anlayarak yani mealinden okuyarak, vaktiniz varsa tefsirinden okuyarak. Ve efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin hadisi şerifleri bildiğiniz gibi Kur'an-ı Kerim'in tefsiridir. O hadis-i şerifleri okuyarak da Kur'an-ı Kerim'in tefsirini okumuş olursunuz. Evinizde, eşinizle, çocuklarınızla birlikte mutlaka haftada birkaç gün, hiç değilse 3 gün, olmazsa bir gün, Riyazussalihini açın.Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin hadisi şeriflerini okuyun ve böylece Kur'an-ı Kerim'in tefsirini de okumuş olursunuz. Ama Kur'an-ı Kerim'i her gün okuyun. Kur'an-ı Kerim'den hergün bir cüz okumak en idealidir. Okuyamazsınız yarım cüz, on sayfa okuyun. Okuyamazsınız, hizip dediğimiz beş sayfa okumaya gayret edin. Ama bir sayfadan daha az okumayın. Mutlaka her gün Kur'an-ı Kerim'i okuyun. Allah Teala ile böylece irtibat kurmaya gayret edin. Yüce Rabbim hepimizden razı olsun. Hepimizi salih kullarından eylesin. Hepimizin ahlakımızı güzelleştirsin. Sıkıntı içinde bulunan bütün kardeşlerimize Rabbim yardım eylesin. Hasreten Filistin'de Suriye'de, Mısır'da, Irak'ta, Doğu Türkistan'da, Arakan'da, dünyanın başka yerlerinde kafirlerin zulmü, zalimlerin zulmü altında inleyen kardeşlerimize Rabb'im muin ve muzahir olsun. Amin, velhamdülillahi rabbil alemin Yarabbi Bizide Resulü'nün şefaatına nail eyle. Amine velhamdülillahi Rabbil alemin. El Fatiha.

BU DERSE AİT KISA VİDEOLAR