Euzu billahi mineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin. Vessalatu Vesselamu ala seyyidina Muhammedin. Ve alihi ve sahbihi ecmain. Pek kıymetli kardeşlerim, Şifa-i Şerif dersimize başlıyoruz. Şifa-i Şerif'te ikinci bölümü okuyoruz. 2. bölümün 3. faslındayız. Geçen dersimizde, Resûl-i Ekrem Efendimizin bedeni özelliklerini okumaya başlamıştık. Ve Ashab-ı kiramın, Efendimiz hakkındaki kanaatlerini tek tek okumaya başlayacaktık. Şimdi, başlıyoruz. Bakalım hangi sahabi Efendimiz hakkında neler söylemiş? Onun hilyesini, bedeni özelliklerini ve güzelliklerini nasıl anlatmışlar? Onları göreceğiz. Ashab-ı kiramdan, Bera bin Azib Radıyallahu Anh, Sera bin Azip Hazretleri diyor ki; Ben Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i kırmızı bir elbise içinde görmüştüm. Kırmızı. Daha evvelde görüşmüştük yani sırf kırmızı değil de, kırmızı çubukları olan elbiseye Araplar kırmızı elbise diyorlar. Çünkü Efendimiz kırmızı elbise giymeyi doğru bulmuyor. Yani kırmızı elbise kadınların kıyafetidir. buyuruyor. Ben Resulullah efendimizi diyor kırmızı renkli bir elbise içinde gördüm. Mübarek saçları da kulak yumuşağını geçiyordu. O sırada baktım. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Bizim gibi sık traş olmazdı. Uzun zaman geçtikten sonra tıraş olurdu. Mübarek saçları da kulak yumuşağını geçiyordu. Ben elbisesi böyle olan saçı bu durumda olan kimseler arasında iki cihan güneşi Efendimiz'den daha güzel birini görmedim. Yani kırmızı elbise giymiş, saçları kulak yumuşağını geçmiş olan insanlar arasında, Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem'den daha güzel birini görmedim, diyor. Şimdi, Ebu Hureyre Hazretlerine kulak verelim. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e, hayatının son 3 yılında hizmet eden, daha doğrusu Efendimizin hayatının son 3 yılında müslüman olan ve ondan hiç ayrılmayan Ebu Hureyre Hazretleri, ben hayatımda Fahri Cihan Efendimizden daha güzel bir insan görmedim. Şimdiye kadar ondan daha güzelini görmedim. Sanki güneş onun mübarek yüzünde akıp giderdi. Yani Onun mübarek yüzü sanki güneşin yörüngesi, güneş orada akıp giderdi. O tebessüm ettiği vakit, güneşin duvara çarpan aksi, Onun inci dişlerine yansırdı. Yani dişlerinin pırıl pırıl olduğu görülürdü. Güneş duvara yansıdığı vakit, çarptığı vakit. Güneşin aksi daha doğrusu duvara çarptığı vakit, Onun inci dişlerine yansırdı. Mübarek dişleri pırıl pırıl gözükürdü, diyor. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i tanıyan bütün insanlar, onun güzelliklerinden bahsederler. Şimdi de Cabir Bin Semüre Hazretlerine kulak verelim. Adamın biri, Cabir bin Semüra Hazretlerine soruyor, diyor ki; Resulü Ekrem'in yüzünün parlak olduğundan bahsediyorsunuz. Bu kılıç gibi mi parlaktı? Hani kılıç malum olduğu üzere, kınından çıktığı vakit pırıl pırıl parlar. Onun yüzü de diyor böyle miydi acaba? O da diyor ki, hayır hayır öyle değildi diyor. Onun mübarek yüzü kılıç gibi değil, güneş ve ay gibi parlardı. Resulü Ekrem'in mübarek yüzü kılıç ve ay gibi parlardı. Ve Hazreti Cabir sözüne şöyle devam ediyor. Resûl-i Ekrem, sallallahu aleyhi ve sellemin mübarek yüzü değirmice idi. Yani hafif yuvarlakça idi. Sivri, yuvarlakça idi. diyor. Efendimizi tanıtan Efendimiz'in güzelliğini tanıtan kişiler arasında bir de bir hanım var. Ümmü Mabed. Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem, geçen dersimde de söz etmiştim. Ya bir önceki ders veya daha önceki ders. Hicret sırasında yiyecekleri tükeniyor. Bir çadır görüyorlar çölde. Oraya gidiyorlar. Ümmü Mabet denilen hanımla karşılaşıyorlar. Yiyecek istiyorlar.Ümmü Mabet yok yiyeceğimiz diyor. Efendimiz orada bir koyun görüyor. Işte koyun var ya diyor, bunun sütünü sağalım da sütünden içelim diyor. O da diyor ki bunun sürü çoktan çekildi. Bu hasta bir koyun, sütü yok diyor. Efendimiz hele sen bir kap ver bakalım. Buyuruyor. Kabı eline alıyor ve başlıyor sağmaya. Kap doluyor, içiyorlar. Bir daha sağıyor. Bunu siz için, ev halkına içirin. İşte o Ümmü Mabet. Çok güzelde vasf edermiş ,tavsif edermiş insanları. Efendimizi, daha sonra mesela kocası geldiği vakit ona anlatıyor. Bilahare soranlara anlatıyor. Diyor ki; Diyor ki, Allah'ın Resulü, uzaktan bakıldığında, insanların en güzeliydi. Şöyle uzaktan baktığın vakit çok güzel bir siması vardı. İnsanların en güzeli olduğu kanaatine varırdınız. Ve insanların en sevimlisiydi aynı zamanda. Hani güzel olur da, sevimlilik hissi olmayabilir. Soğuk bir güzellik olabilir. Öyle değil. Hem güzel, hem sevimli. Yakından bakıldığında ise insanları en tatlısıydı. Uzaktan bakıldığında insanların en sevimlisi, en güzeli. Yakından bakıldığında da insanların en tatlısı yani, insanın içi kaynıyor, kalbi ona meyil ediyor. Öyle bir tatlılık hasıl oluyor. Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e. Müellifimiz Kadı İyaz bu sahabilerin görüşlerini anlattıktan sonra diyor ki, Şifayı Şerif'in bazı nüshalarında bu ifade var. Hepsinde yok. Insanlar, Rasulullah'ın güzel vasıflarını andığı sürece Onu anmayı unutanlar da unuttukları sürece, Allah'ı Salat-ü selâmı onun üzerine olsun. Ananlar onu andığı sürece. Onu anmayı unutanlar da, unuttukları sürece. Ne kadar güzel değil mi? Yani devamlı surette. Her zaman. Allah'ın Salat-ü selâmı ona olsun. Daha doğrusu Allah ona Salat-ü selâm eylesin. Bir de İbni Ebi Hale var. Onu da biliyorsunuz. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin, üvey oğlu. Yani Hz. Hatice'den olma. Efendimizin evliliğinden önce, Efendimizle evlenmeden önce. Hz. Hatice'nin iki evliliği var. O evliliklerin birinden olma. İbni Ebi Hale. Efendimizi en güzel tasvir ve tavsif,tasvir eden, tavsif eden adam. Çok güzel niteliyor Efendimizi. Onun rivayet ettiği uzunca bir hadis var. İnşallah onu okuyacağız. Böyle anlatıyor. İbni Ebi Hale. Onun mübarek yüzü diyor, ayın 14'ü gibi parlardı. O kadar güzeldi ki, Resulü Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yüzü , ayın ondördü gibi parlardı. Ne güzel, ne güzel anlatıyor. Efendimizi en güzel anlatanlardan biri de Hazreti Ali'dir. İbni Ebi Hale, çocukluk, yaşından itibaren. Hz. Ali aynı şekilde, 10 yaşından itibaren Efendimizin yanında büyümüştür. O yaşlarda insan daha iyi tespitler yapabiliyor. Yani öğrendiğini daha iyi öğreniyor ve naklediyor. Hz. Ali Radıyallahu Anh, ve kerremallahu veche. Bir defasında, Resûl-i Ekrem efendimizi anlatırken sözünün sonunda şöyle demiştir: Bir kimse diyor, Fahri Alem Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimizi ilk defa görüyorsa, Resulü Kibriya'nın gönüllerdeki etkisi sebebiyle, o şahsın içinde önce bir ürperti hasıl olurdu. Efendimizin heybeti dolayısıyla o insanın Içinde bir ürperti hasıl olurdu. Ama onun yanında bir süre kalıp da kendisini iyice tanıyınca, ona iyice ısınınca, onu derin bir muhabbetle severdi. Derin bir muhabbetle severdi. Evet. Allah Teala onun mübarek yüzüne böyle bir özellik lutfetmiş. Onu ilk gören önce ürperti duyuyor. İçinde bir ürperti hissediyor. Fakat bir süre sonra, Onun yanında kaldıkça, Ona karşı gönlü meylediyor, içinde bir muhabbet hasıl oluyor. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellemi tavsif eden kimse kimseler, daha doğrusu efendimizi tavsif edenler, sözlerini şöyle bitirirlerdi. Allah kabul etsin, tamam. Amin, Allah razı olsun. Rusulü Ekrem efendimizi anlatan kimseler Sözlerini şöyle bitiriyorlar. Sizin anlayacağınız diyorlar, Anlatıyorlar, anlatıyorlar da, sözlerinin sonunda kısacası sizin anlayacağınız ben onu görmeden önce de gördükten sonra da kendisinin bir eşini benzerini görmedim. Allah'ın salat-ü selâmı ona olsun, böyle söylüyorlar. Ne anlatayım artık diyorlar yani. Ben ondan önce de öyle bir güzel görmedim, Onu tanıdıktan sonra da öyle bir güzel görmedim. Yüce Rabbim, bizlere de Firdevs cennetinde onu görmeyi nasip eylesin inşallah. Onun sohbetinde bulunmayı, onu doya doya dinlemeyi, gözlerimizi mah cemali ile doldurmayı hepimize nasip eylesin inşallah. Bu bahsin sonuna yaklaşıyoruz. Kadı İyaz Hazretleri diyor ki; bu bahsi bitirirken, Sultan-ı Enbiyanın sıfatlarını anlatan ve çok bilinen meşhur hadisi şerifler vardır. efendim. Biz bu hadislerin hepsini zikrederek sözü fazla uzatmayacağız diyor. Çok hadis var. Bu konuda bunların hepsini zikrederek sözü uzatmayacağız. Kadı İyaz diyor ki; Seyyidi Kainat Efendimizi tanıtan pek çok hadisi şerif var. Biz onların arasından konuyu özlü bir şekilde yeteri kadarını derledik, toparladık. Bu bahsi derli toplu bir şekilde dile getiren Hint İbni Ebi Hale'nin rivayetini kastediyor. Onun rivayetiyle, Hz. Ali'nin rivayetini zikretmek suretiyle bu konuyu inşallah tamamlayacağız, diyor. O, zzun bir hadistir. Yani bir derste bitmeyecek kadar uzun bir Hadis. İnşallah onu ileride okuyacağız. Bu bahis bitti güzel kardeşlerim. Efendimizin güzelliğini vasfeden hadisi şerifleri burada bitiriyoruz. Yeni bir fasla, yeni bir bahse başlıyoruz. Şimdi hangi bahsi okuyacakmışız? Fahri Alem Efendimizin mübarek teninin güzel kokusu. Teri ve Teri ve kanı bahislerini okuyacağız inşallah. Efendimizin güzel kokusunu yine Ashab-ı kiramdan duyup öğreneceğiz. Teri nasıl kokarmış? Kanı nasılmış? Kanının özelliği. Kanının özelliği, bu da çok enteresan bir şeydir. Onları okuyacağız inşallah. Allah bu güzel hadisleri derleyip toparlayan Kadı İyaz'dan da razı olsun. Gönlümüzü şad ediyor. Efendimizi tanımak bir bahtiyarlıktır bir sevgili kardeşlerim. Göremedik onu. Keşke görebilseydik. Göremedik ama Şifa-i Şerif öyle bir kitap ki, Efendimizi anlatan hadisi şerifleri derlemiş, toparlamış. Kim ne söylemiş onları tespit etmiş. ve bize anlatıyor. Efendimizi ve onun özelliklerini görmüş gibi öğreniyoruz, elhamdülillah. Ve diyor ki Kadı İyaz, Seyyidi Kainat Efendimizin vücudunun temiz olması, mübarek bedeninin ve terinin güzel kokması, vücudunun her türlü kirden ve her türlü çirkinlikten arınması gibi haller, Cenabı Hakk'ın, Onun dışında kimseye vermediği özelliklerin bir kısmıdır. Bu saydığımız şeyler. sadece onda vardır. Yani vücudunun temiz olması, bedeninin, terinin güzel kokması, mübarek vücudunun her türlü çirkinlikten, kirden azade olması özellikleri sadece onda vardır. Allah Teala bu özelliği başkasına vermemiştir. Allah Teala Hazretleri ona, bu maddi güzellikleri vermekle kalmadı. Daha sonra ona, dini ve manevi güzellikler verdi. Böylece doğuştan getirilen 10 özellik vermek suretiyle Ona lütuflarda bulundu. Sevgili kardeşlerim, bu 10 özelliği Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem bize de tavsiye ediyor. Siz de bunları yapın, diyor. Bu 10 özellik inşallah göreceğiz. Ama ben şimdiden size hatırlatayım. Aslında siz bunları hep biliyorsunuz. yani, bıyıkların kırılması efendim, sakal bırakmak. Misvak kullanmak veya diş fırçası, kullanmak.Tırnakları kesmek. Parmaklıkların boğumlarını temizlemek. Koltuk altı kıllarını gidermek. Mahrem yerlerin, avret yerlerinin temizliğini yapmak. Abdest bozduktan sonra taharetlenmek, istinca. Allah Teala Hazretleri, bunları Peygamber Efendimize emretmiştir. Zaten bunların önemli bir kısmı eski peygamberlerin hepsinin yaptığı adetlerdi. Efendimiz bunları kendisi uygulamış mi bize de tavsiye etmiştir. Onu da okuyacağız inşallah. Bunları da göreceğiz diyor müellifimiz. Fahri Cihan, Aleyhi Salavutür Rahman Efendimiz bir hadisi şerifinde şöyle buyurdu. Din, temizlik üzerine kurulmuştur, buyuruyor Efendimiz. Bu güzel din, İslam dini temizlik üzerine kurulmuştur. Bizim dinimiz temizlik dinidir. Sevgili kardeşlerim, fıkıh kitapları, ki bize dinimizi öğreten kitaplardır. Dinimizi nasıl yaşayacağımızı öğreten kitaplardır. Taharet bahsi ile başlar. Taharet bahsi, bablara göre tertip edilen şeyler de öyle. Hadis kitapları da öyle. Bir kısmı, kitabül imanla başlar. Kitabül ilimle devam eder, ondan sonra taharet bahsinden girerler ve devam ederler. Çünkü bu din temizlik dinidir. Şimdi bir takım hadisler okuyacağız. Kadı İyaz'ın bir adetini çok iyi biliyorsunuz. Bir konuya başlarken, ilk hadiste senedini verir. Ondan sonra devam etmez, biz sıkılmayalım diye. Her hadiste senet zikretmez. Ama şunu bilin ki, ey güzel okuyucu, ey güzel dinleyici bu hadislerin hepsinin senedi var. Yani ben bu hadisi kimden duydum? demek istiyor yani. 544 de vefat etti. Hicri 6. asırda Vefat etmiş biriyim. Ama ben bunu bir hocamdan duydum, o hocam bir hocasından duydu. O hoca bir hocasından duydu, Efendimize varıncaya kadar. Buna hadisin senedi diyoruz, ondan sonra hadisin metni geliyor. Yani söz kısmı geliyor. Burada ilk hadisin senedini şöyle zikrediyor: Ilk defa kendi kocasının adını söyleyerek, Ben bu hocamdan duydum ama sadece ondan duymadım bu hadisi. Daha çok hocamdan duydum. Hocalarımın hepsi şöyle demişlerdir. Imam Müslim'e geldik. Yani 500'lerden başladık. 262'de vefat etmiştir İmam Müslim. Oraya geldik daha üçüncü asırdayız. Efendimizin hizmetkarı, Enes İbni Malik Radıyallahu Anh'a geldik. Şimdi Enes ne demiş? Hz. Enes ne demiş bakalım. Efendimizin kokusunu anlatırken o kadar güzel anlatıyor ki, Enes İbni Malik. Ben hayatımda, Seyyidi Kainat Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin kokusundan daha güzel, ne bir amber kokladım, ne de başka bir şey kokladım. Yani, hangi kokuyu zikir ederseniz edin, onun güzel kokusuyla hiçbiri mukayese edilmez. Ben hayatımda o güzel koku kadar, onun bedeninin kokusu kadar bir koku Sahihi Müslim de bu rivayeti almış. Cabir bin Semura Hazretleri, bir çocukluk hatırasını anlatıyor. Bir defasında diyor Resulü Zişan Efendimiz benim yanağımı okşamıştı diyor. Efendimizin görünce çocuklar sıraya dizilirlerdi, ona selam verirlerdi. Efendimiz de onların yanaklarını okşar, hatırlarını sorardı. Onlara ilgi gösterirdi. Ne güzel demek ki çocuklara böyle ilgi göstereceğiz, onları seveceğiz. Onları güzel müslüman yapmanın yolu bu sevgili kardeşlerim. Onlar bizi sevsin. bizim yaşayışımızı sevsin, sözlerimizi tavsiyelerinizi sevsin. Bu açıdan onlara iltifat göstereceğiz. Evet yanağımı okşadı dedikten sonra diyor ki; Efendimiz Aleyhisselam'ın mübarek eli öyle güzel kokuyordu ki yanağını okşarken, hissettiği eli, sanki mübarek elini attarın, yani güzel koku satan adamın sepetine daldırmış da Efendim, o kokular eline sinmiş gibi. böyle güzel idi diyor. böyle bir koku hissettim diyor. Sanki Mübarek elini güzel koku satan adamın sepetine sepette satarlarmış eskiden, o güzel kokular eline silmiş gibi. öyle hissettim diyor. Bir başka sahabi de, Efendimizin güzel kokusunu şöyle anlatıyor: Mübarek eline ister güzel bir koku sürsün, isterse sürmesin fark etmez. Bir kimse onunla tokalaşsa, Efendimizin mübarek elini tutsa bir kimse ogün akşama kadar o güzel kokusunu hep hissederdi. Akşama kadar, elini kokladığı vakit, eli mis gibi kokardı, kendi eli. Halbuki tokalaşmış onunla. Nasıl bir güzel bir koku ki, Ona dokunan insan o kokuyu uzun süre unutamıyor. Akşama kadar diyor onun elinden o koku çıkmazdı diyor. Allah Allah. Yarabbi bütün güzellikleri ona vermişsin, ona lütfetmişsin demek ki. Elhamdülillah. Bizim böyle güzel bir peygamberimiz var güzel kardeşlerim. Hala anlatıyor. Müellifimiz Kadı İyaz, Fahri Kainat Efendimiz mübarek elini bir çocuğun başına koysa, o çocuğun başını okşasa, o çocuk,başına dokunan Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin mübarek eli sebebiyle, elinin güzel kokusu sebebiyle, diğer çocuklardan farkedilirdi. Bu çocuğa peygamber eli dokunmuş. Hangi çocuğa dokunduysa, o çocuğun bahtiyarlığı yani, vücuduna sinen peygamber kokusu derhal fark edilirdi. Efendimiz, Sallallahu aleyhi ve sellem bu çocuğu okşamış denirdi Bir olay anlatılıyor. Bu olayı da biliyorsunuz. Çok hoş bir şey tabii ki sevgili kardeşlerim. Ashabı Kiramın hanım sahabilerin Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in güzel kokusuna verdikleri değeri anlatan bir hadisi şerif. Bir gün Efendimiz, Seyyidi Kainat Efendimiz, Enes İbni Maliklerin evinde kaylule yapmıştı, yani öğle uykusuna yatmıştı. Efendimiz öğle uykusunu hiç ihmal etmezdi. Malum, işte o bölgeler Mekke-Medine çok sıcak, sıcak insanı yorar. Uykuya yatınca biraz dinlenir insan, canlanır. Efendimiz de bunu hiç ihmal etmezdi ve tavsiye ederdi. Kendilerine ilgi duyduğu yakınları varsa, tekrar evine de uzaksa efendim, onların evinde kaylule yapardı. Enes Radıyallahu Anh'ın annesi Ümmü Süleym ile Efendimiz arasında bir süt akrabalığı var. Süt akrabalığı biliyorsunuz, nesep bakımından akrabalıkla fark etmez, çünkü süt kardeşinizle evlenemezsin ömür boyu. O sizin kardeşiniz. Gerek Ümmü Süleym, gerek onun ablası, Ümmü Hakim. Onların evinde Efendimiz kaylule yapardı. Yatmış Efendimiz bir gün, yattığı yer de, meşin bir şey, yatak. Yatağın yüzü meşin. Meşin yakar ne de olsa. Meşin yatak üzerine yatmış ve terlemiş. Mübarek yüzünde domur domur terler hasıl olmuş. Ümmü Seleme Efendimiz'in yattığı mübarek yüzünün domur domur terlediğini görünce güzel koku şişesini getirmiş, ve Efendimizin mübarek yüzünden biriken ter tamlalarını o şişeye toplamaya başlamış. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, şişenin mübarek yüzüne temasıyla uyanmış. Ümmü Süleym ne yapıyorsun demiş. Ümmü Süleym de diyor ki, Ya Resulullah diyor, Biz onu güzel koku şişemize katıyoruz, onu vücudumuza sürünüyoruz. Ondan daha güzel koku olur mu? onun için ben o servet zayi olmasın istedim ve güzel koku şişemi aldım, diyor. Sevgili kardeşlerim işte, Efendimiz böyle güzel teri de böyle güzel kokuyor. Biz İmam Buhari'nin, Sahihi Buharisini biliriz. Onun daha başka eserleri de var. Bir de Et Tarikül Kebiri var. efendim. Orada hadis rivayet eden ravileri tanıtmıştır. O ravileri tanıtırken onların bazı rivayetlerinden de misaller vermiştir. 9 cilt. 9. cildi fihrist olmak üzere Hindistan'da basılmıştır bu eser ilk defa. Günümüze gelmiştir.İstifade ediyoruz Elhamdülillah çok değerli bir eser. Oradaki bir rivayetten söz ediyor müellifimiz. Orada Cabir bin Abdullah Radiyallahu Anh'ın bir rivayeti var. Demiş ki Cabir, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir sokaktan geçse, Medine'nin sokaklarından herhangi birinden geçse, ardından da bir adamla sokağa girse, oradan geçse. O sokağa sinen Resulullah'ın kokusu sebebiyle ha, buradan Efendimiz geçmişti derdi, diyor. Onun mübarek kokusu, o kadar güzel bir koku ki, etrafa da etki yapıyor, siniyor. Oradan geçen adam, o koku sebebiyle, Efendimizin diyor oradan geçtiğini bilirdi. Böyle güzel kokuyor Efendimiz. Biz bu kelimeyi, rahuye diye okuruz. Hadis ilmi ile meşgul olanlar, u kelimeyi rahuye diye okurlar. Arap edebiyatı ve diğer ilimlerle uğraşanlar rahaveyk diye okurlar İshak Bin Rahuye deriz biz ona. Ki İmam Buhari'nin hocasıdır. İmam Buhari'nin hocasıdır İshak Bin Rahuye. Bir gün derste demişki, içinizde şu sahih hadisleri biriniz toplasanız iyi olur. Onu bu tavsiyesi üzerine İmam Buhari Allah her ikisinden de razı olsun. Sahihini meydana getiriyor. Sahih hadisleri, önemli olanlarını en sahih olanlarını daha doğrusu kitabında bu hocasının tavsiyesi üzerine meydana getiriyor. İshak Bin Rahuye şöyle demiştir. Resulü Ekrem'in ardından o sokaktan geçen kimsenin hissettiği kokudan bahsediyoruz ya, bu koku diyor Fahri Cihan efendimizin kullandığı güzel bir kokudan kaynaklanmazdı. Süründüğü kokudan kaynaklanmazdı. Onun mübarek tabii kokusu sebebiyle o koku duvara, geçtiği sokağa sinerdi diyor. Süründüğo koku değil, Onun vücudunun ürettiği tabii koku etrafa sierdi. İmam Şafii'nin ünlü bir talebesi var. Fıkıhta müştehid. Yani çok büyük bir alim. Aynı zamanda zahid. Sofi. Yani dünyaya değer vermeyen adama zahid denir. Mütevazi yaşayan bir insanmış. Müzeni, İmam Müzeni. Cabir bin Abdullah radıyallahu anh'ın şöyle dediğini nakletmiştir bu Müzeni.Cabir Radiyallahu Anh, Cabir Bin Abdullah Radiyallahu Anh Efendimiz vefat ettiğinde 20 yaşında bir delikanlıydı. Bu anlattığı olay daha önce meydana gelmiş, çocukken meydana gelmiş bir olay, onu anlatıyor. Diyor ki; Bir gün Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem beni terkisine bindirmişti. Anadolulular benim ne demek istediğimi anlarlar da, bazıları ben böyle konuştuğumda, ne demek hocam terkisine bindi. Yani bindiği atın veya neyse eşek olabilir, katır olabilir, arkasına arka tarafına bindirmişti. Buna Anadolu'da terkisine bindirmek denir. Ben diyor, çocukken Efendimizin böyle bir adeti vardı. Çocuklar efendimizin bindiği binitin önüne veya arkasına binmekten çok mutluluk duyarlardı. Çocukluğunuzu hatırlayım. Ben de çok severdim böyle şeyleri. Hep anlatırlar. Ama bir Nurettin Dedemiz vardı. Ama, hiç görmezdi. Ama o eşeğine biner, efendim, ben de onu görünce kör dede eşek, kör dede eşek dermişim. Efendim, o da beni eşeğine bindirir, gezdirirdi. Hatırlıyorum hayal meyal. Çocuklar da efendimizin terkisine binmeyi arzu ederlermiş. Efendim, Erdafun Nebi diye kitaplar var. Peygamberimizin terkisine binen çocuklar. Kimleri bindirmişse, yaşı büyük de olabilir, çünküi bazen bir yere gidiyorlar. Altlarında da bir katır var. İki kişi binebilir Efendim, Efendimizle ilgili herşeyi derleniş toparlamış bizim ecdadımız, elhamdülillah. Resulullah'ın terkisine binen kimseler, diye kitaplar meydana getirmişler. Diyor ki beni terkisine bindirmişti. Pek duyulmadık, pek bilinmedik bir olay anlatıyor Cabir Hazretleri. Diyor ki, Efendimizin arkasına binmiş, terkisine binmiş, o sırada Efendimizin sırtında bulunan peygamberlik mührü var ya. efendim. Hatemün Nübüvve Ediyoruz ona değil mi, Hatemin Nübüvve. Peygamberlik mührü. O mührü ağzıma aldım diyor. Demek ki Efendimizin gömleğinden görünüyormuş o. Onu ağzıma aldım. Ağzımda öyle bir koku hissettim ki, bu koku miskten de güzeldi, diyor. Evet. Efendimiz çocukların peygamberlik mührüne dokunmalarına hiç ses çıkarmazdı. Hatta bazen, çocuklar böyle dolaşırlardı orada, göreyim dokunayım diye, babaları da gel buraya filan diye onları azarlardı, yapma, Peygamberi üzme. Efendimiz ise bırak, bırak dokunsun çocuk derdi. Çocuğu kırmazdı, çocukları kırmazdı. İşte Peygamber ahlakı bu, sevgili kardeşlerim için çocuklara çok merhametli davranalım, sevgi gösterelim. Buna da ses çıkartmamış. Cabir'e de ses çıkartmamış. Ağzına alıyor, Peygamberlik mührünü. Bu ne? Peygamberlik mührü dediiğimiz. Etten bir ben. Ben. Et, mübarek etler birikmiş oraya. Küçük küçük benler birikmiş. Ondan peygamberlik mührü dediğimiz şey hasıl olmuş. İşte onu okuyacağız inşallah. Herkes onu bir şeye benzetiyor. Şuna benzerdi, buna benzerdi. Düğmeye benzerdi, çadırın düğmesine, keklik yumurtasına benzerdi. Herkes bir şeye benzetirdi. Kadı İyaz diyor ki, Allah ona rahmet eylesin. Server'i Enbiya sallallahu aleyhi ve sellemin hayatına ve şemailine dair rivayetlerle meşgul olan bir kimse şöyle demiştir. Peygamber Efendimiz, abdest bozmak istediği vakit, diyor Yer yarılır, Onun büyük veya küçük abdestini yer yutardı, diyor. Efendimizin mübarek bedeni o kadar farklı bir beden ki, küçük abdestini veya büyük abdestini yaptığı vakit, yer yarılır ve onu içine alırdı, diyor. O sırada etrafa güzel bir koku yayılırdı. Bazılarının aklına bu yatmıyor. Olur mu böyle şey canım diyorlar, O insan değil miydi diyorlar. Amenna, insandı. Hiç şüphemiz yok tabi de ama farklı bir insandı. Evet, bu kabil rivayetler var. Bakın, bir başka rivayet, aynı konuda, Katibin Vakidi diye diye bilinen bir siyer alimi var. Biz onu İbni Sad diye biliyoruz. Muhammed İbni Sad. Çok meşhur bir tarihçidir. 230 tarihinde vefat etmiştir. Yani İmam Buhari 256 da vefat etdiyor, İmam Müslim 262'de vefat ediyor. Bu 230'da vefat ediyor. Ahmet Bin Hanbel 242'de vefat ediyor. Erken tarihli. İbni Sad bu konuda Hz. Aişe'den senedi ile birlikte şöyle bir hadis rivayet ediyor. Annemiz, Hz, Aişe annemiz, Resulü Kibriya Aleyhi Ekmelüt Tahaya Efendimiz Hazretlerine şöyle dedi: Bir tesbitine anlatıyor Hz. Aişe. Ya Resulallah demiş, sen abdest bozduktan sonra herhangi bir atık kalıntısı görülmüyor. Senden sonra biz de oraya gidiyoruz ama bir şey görülmüyor. Bunun sebebi nedir? Diye sormuş Hz. Aişe annemiz. Aişe, şu sorduğun şeye bak. Şu gerçeği bilmiyor musun ki demiş, Peygamberlerin vücudundan çıkan atıkları yer yutar. Bunu bilmiyor musun? Onun için onların vücudundan çıkan şeyler görülmez. Böyle buyurmuş. Müellifimiz diyor ki; Esasen diyor Kadı İyaz, İbni Sad'ın rivayet ettiği bu haber, Muhammed İbni Sad'ın. Et-Tarikul Kebir'inde rivayet ettiği bu haber, muhadisler arasında o kadar meşhur ve yaygın değildir. Bu anlattığımız rivayet. Bununla beraber bazı alimler Peygamber Efendimizin vücudundan çıkan idrarın da, büyük abdestin de temiz olduğunu söylemişler. Bazı alimler böyle söylemişlerdir. Efendim, Ama muhadisler arasında, hadis alimleri arasında bu o kadar yaygın değildir. Çok rivayet edilmiş bir şey değildir, diyor. Nitekim, Şafii alimlerinden bazısı bu görüştedir. Şâfiî fakihi ve Nizamiye Medresesinin ilk hocalarından olan Ebu Nasr İbnü Sabbağ var. 477 tarihinde vefat etmiş Hicri tabi. Miladi 1084 tarihinde vefat etmiş. 1000 sene önce vefat etmiş. Eş-Şamil adlı eserinde bu bilgiyi vermiş. Bu zat. Nizamiye Medresesinin ilk hocalarından olan bu zat, İbnü Sabbağ, Eş-Şamil adlı eserinde bu bilgiyi nakletmiştir, diyor. Bu konuda başka bir eser zikrediyor Müellifimiz. Diyor ki,Maliki alimlerinden Ebubekir İbni Sabık var. Bu bilgiyi Maliki fıkhına dair kaleme aldığı El Bedi adlı eserinde zikretmiştir. İbni Sabık, bu eserinde Maliki fıkhında bulunmayıp da, Şafii fıkhında bulunan bazı meselelere yer vermiştir. Maliki farkında olmayan ama Şafii fıkhında olan meseleleri bu kitabında zikretmiştir. İbni Sabık bu eserinde Peygamber Efendimizin vücudundan çıkan atıkların demiz olduğunu söyleyen alimlerin de temiz olmadığını söyleyen alimlerin de görüşlerini zikretmiştir. Bazıları itiraz ediyor. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin vücudundan çıkan şey temiz olsaydı, Hazreti Aişe annemiz, Efendimizin menisinden elbisesine bulaşan şeyi yıkar mıydı? Efendimizin, istinca yaptığını, büyük abdestten sonra istinca yaptığını biliyoruz. Temiz olsaydı istinca yapar mıydı demişler. Böyle itirazda itirazlarda da bulunmuşlar. Onu da müellifimiz buraya almış. Allah hepsinden razı olsun. Hepsi dinimizi güzel bir şekilde nakletmek için bu titizlikleri göstermişlerdir. Maliki Fakihi İbni Sabık, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin vücudundan çıkan atıkların temiz olduğuna misal olarak, şu gerçeği de dile getirmiştir. Resulü Ekrem'de kerih görülen yani temiz sayılmayan bir şey bulunmazdı. Onda, onun vücudunda insanların kerih gördüğü, çirkin gördüğü efendim, bir şey bulunmazdı. Diye de üçünün bu istikamette olduğunu söylüyor. Yani onun vücudundan çıkan atıkların temiz olduğu görüşünü söylüyor. Müellifimiz bu konuda bir şey daha zikretmiş. Hz. Ali'nin Efendimizin mübarek vücudunu naşını, yıkayan Hz. Ali'ydi ya. Onunla ilgili bir rivayet naklediyor. Demiş ki Hazreti Ali, Vefatından sonra Peygamber Efendimizi ben yıkadım. Efendimizin vasiyeti öyle. Beni Ali yıkasın, buyuruyor. Biliyorsunuz veya cenaze yıkanırken onun yanında bulunan insanlar bilirler, insan ölüp de vücudu gevşeyince, vücudundan bir şeyler çıkar. Arka tarafından filan. Bir şeyler çıkar, onu yıkayan adam da, onu temizler, suyla Aziz Allah Celle Şanuhu. Efendimizi yıkadım. Bu sırada şuna dikkat ettim. Acaba herhangi bir mevtanın vücudundan çıkan bir atık ondan da çıkacak mı diye kendi kendime sordum. Fakat çıkmadığını gördüm. Bunun üzerine şöyle dedim diyor. Ya Resulallah, sen hayatında da güzeldin, vefatında da güzelsin. Hayatında da tertemizdin, güzeldin. Vefatında da aynı şekilde tertemizsin, güzelsin. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem vefat ettikten sonra, Hani Hz, Ebubekir geliyor, Mübarek yüzünü açıyor. ve o öpüyor ya Peygamber Efendimizin mübarek yüzlerini. O zaman bir şey söylüyordu. Ya Resulallah, sen hayatında da güzeldin, vefatında da güzelsin. Aynı şeyi Hz. Ebubekir de söylemiş. Hz. Ali de söylemiş. Biri başka şeye geçeceğiz. Önümüzdeki derste artık onu okuyalım. Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellemin kanını emen sahabiler var. Sahabiler var, inşallah onu önümüzdeki der, önümüzdeki ders sevgili kardeşlerim, bayramın 4. güne denk geliyor. Inşallah ondan sonra. Yani önümüzdeki pazardan sonraki pazara bir araya gelirsek inşallah bu okumaya devam edeceğiz. Ne güzel. Çok hoş bahislere geldik artık. Son derece zevk alıyoruz, Efendimizi daha bir yakından tanıyoruz. Onun güzelliğini daha iyi görüyoruz. Yüce Rabbim, Onun o mübarek yüzünü, Onun emsali bulunmayan yüzünü, Firdevs cennetinde görmeyi hepimize nasip eylesin. Onun sohbetlerini doya doya dinlemeyi orada hepimize nasibi müyesser eylesin ve hepimizi onun şefaatine nail eylesin. Amin, Elhamdülillahi rabbil alemin, El Fatiha.
Süre: 00:01:42
Süre: 00:01:38
Süre: 00:01:06
Süre: 00:03:41
Süre: 00:01:13
Süre: 00:02:10
Süre: 00:01:06
Süre: 00:01:11
Süre: 00:26:11
Süre: 00:02:04
Süre: 00:01:19
Süre: 00:03:55
Süre: 00:02:04
Süre: 00:00:46
Süre: 00:00:56
Süre: 00:04:42
Süre: 00:03:05