Elhamdülillahi rabbil alemin. Vessalatü vesselamü ala seyyidina Muhammedin ve alihi ve sahbihi ecmain. Pek kıymetli kardeşlerim, Şifa-i Şerif dersimize başlıyoruz. Geçen dersimizde Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin nezafetinden, temizliğinden bahsediyorduk. Konumuzu bitirememiştik. Şimdi kaldığımız yerden devam edeceğiz. Faslum fi nezafetihi diye başlıyor dersimiz. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin vücudundan çıkan bazı atıkların temiz olduğu konusundaki görüşleri, rivayetleri okuyorduk. Şurada kalmıştık: Peygamber Efendimizin, sallallahu aleyhi ve sellem, mübarek vücudunun temizliğini gösteren hususlardan biri de şudur: Derslerimizde sık sık geçen, en çok hadis rivayet eden bir sahabi vardı. Ebu Said El Hudri. Ebu Said, El Hudri'nin babasından bahsedeceğiz. Malik Bin Sina. Allah ondan razı olsun. Bu sahabi, Uhud gazvesinde bulundu ve biliyosunuz Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem, Uhud Savaşı'nda yaralanmıştı. Mübarek vücudundan kan aktı. Bu Malik Bin Sinan Hazretleri de, Efendimizin mübarek vücudundan akan kanı emdi ve onu yuttu. Yani, temizlemek için orayı. Ve Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bunun karşısında ne yaptı? Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bu Malik Bin Sina'nın kendi kanını emdiğini, mübarek kanını emdiğini görünce, hoş gördü, bir şey söylemedi. Ve hatta şöyle buyurdu: Len tuhibehun nar. Artık onu cehennem ateşi yakmaz, buyurdu. Artık, onu cehennem ateşi yanlam, Malik Bin Sinan El Ensari eE Hudri bu savaşları Uhud Savaşı'nda şehit düşmüştür. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellemin mübarek kanının temiz olduğunu gösteren bir başka misal veriyor. müellifimiz Kadı İyaz, Allah ondan razı olsun. Diyor ki; yani şunu anlatıyor burada bize, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gün hacamat oluyordu. Yani kan aldırıyordu. O sırada Abdullah Bin Zübeyr yanına geldi. Abdullah bin Zübeyr, Medine'ye hicret ettikten sonra doğan ilk çocuk. Muhaciri'nin ilk çocuğu. Hz. Ebubekir'in de torunu. Annesi Hazreti Esma. Yani, Hz. Ayşe'nin ablası Esma. Onun oğlu. Abdullah ibni Zübeyr, Efendimizin yanına geldi. Peygamber Efendimiz, Ona, Abdullah'a aldırdığı kanı verdi. Abdullah dedi, bu kanı al, kimsenin görmediği bir yere dök, dedi. Böyle bir talimat verdi. Sonra, Abdullah kanı aldı, götürdü, içti, döndü, geldi. Çabuk gelince Efendimiz, ne oldu Abdullah dedi? Döktüm dedi Ya Resulallah, buyurduğunuz gibi hiç kimsenin görmeyeceği bir yere döktüm, dedi. Yoksa içtin mi dedi Efendimiz. Evet içtim ya Resulallah. Fekale Aleyhisselam. Bunun üzerine Efendimiz ona şöyle buyurdu: Insanların, sana yapacağı şeylerden dolayı, vay senin haline. Senin onlara yapacağın şeylerden dolayı da, vay onların haline, buyurdu. Yani, sen benim kanımı içtin, vücudun çok dayanıklı olacak. Bir takımr insanlarla aranda mücadele olacak. Vay onların haline ve vay senin haline, buyurdu. Ne oldu? Muaviye Radıyallahu Anh, biliyorsunuz vefat etmeden önce oğlu Yezid'i yerine halife tayin etti. Abdullah ibni Zübeyr, ona biat etmedi. Yezit, Abdullah'ın biat etmesi için çok baskı yaptı, etmedi. Sonra, Emevilere isyan etti Abdullah. Ve Mekke, Medine ve civarını kendine bağladı, halifeliğini ilan etti. Efendim. Onlara karşılık ben halifeliyim, dedi. Ve 7 yıl onları uğraştırdı. Onları sokmadı Medine'ye ,Mekke'ye sokmadı. Önce onlar Medine'yi aldılar. Sonra Mekke'ye geldiler. Mancınıklarla dövdüler Mekke'yi, Kabe'yi yıktılar. İşte o sırada Abdullah Bin Zübeyr de şehit oldu. Gerçekten de Efendimizin buyurduğu gibi, öldüremediler onu kolay kolay. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, Abdullah ibni Zübey'in kanını emmesini yadırgamadı. Yani niye emdin diye onu hesaba çekmedi. Bu olay bize neyi gösteriyor. Resulü Ekrem Sallallahü Aleyhi ve Sellem Efendimizin, mübarek vücudundan çıkan şeylerin temiz olduğunu Söyleyenlerin görüşünü tasdik ediyor. Efendimiz Sallallahu aleyhi Vesellemin mübarek vücudundan çıkan şeylerin temiz olduğunu gösteren bir başka olay daha vardır. Bu nedir? Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin idrarını içen kadın olayı var. Efendim, Bereke. Atlı, Hanım Sahabi hakkında anlatılıyor bu. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, ona buyurdu ki artık bundan sonra bir daha karnın ağrımaz. Evet. Şimdi bu olay nasıl oldu? Hatırlayacaksınız ama. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yattığı sedirin altına ağaçtan bir kap konuyordu. Efendimiz sıkıştığı vakit o idrarını o kaba yapıyordu. Tekrar sedirin altına koyuyordu. Bu Bereke Hanım, Efendimizin hizmetkarlarından. Bunun Ümmü Eymen olduğu da söyleniyor. Bir gün kalkmış susuz. luk çekmiş, efendim susamış iyice. Sağ sola elini atarken bir kap gelmiş. Bu galiba su kabı demiş ve içmiş. Su zannederek içmiş. Efendimiz de onun anlattğıı bu olayı duyunca gülüyor. Eh, bundan sonra artık karnın ağrımaz senin buyuruyor. Şimdi, Efendimizin kanını, Efendimiz'in idrarını içen kimselerin kimselere Efendimiz bir şey söyledi mi? Evet. Diyor ki Kadı İyaz Hazretleri, Sultanı Enbiya efendimi kanını ve idrarını içen kimselere, efendim, ağzınızı yıkayın buyurmamıştır. Madem içtiniz, ağzınızı yıkayım buyurmamıştır. Ve onlara sakın bundan sonra bir daha böyle bir şey yapmayın diye de tembihde bulunmamıştır. Bu da, Vücudundan çıkan şeylerin temiz olduğunu gösterir, Diyor Kadı İyaz. Ses gitti mi? Ömer? Evet. Efendimiz'in idrarını içen kadın, yani Bereke hakkındaki hadis sahihtir. Bu hadis sapasağlam bir hadistir. Güvenilir bir hadistir. Darekutni diye bir alim var. Hadis alimi. Efendim, Günümüzde hadisleri tenkit etmeye malkan kişilerin tutamağı olan bir alim. İmam Buhari'yi, İmam Müslim'i ravileri açısından tenkid ettiği olmuştur. Yani şu raviyide şöyle bir kusur var diye. Hadiin metnini tenkit etmemiş de, ravileri tenkit ettiği olmuştur. Darekutni, Buhari ve Müslim'i bu hadisi niye kitaplarınıza almadınız diye tenkid etmiştir. Bu sahih bir hadistir. Yani Efendimiz'in idrarını içen kadın olayı sahih bir olaydır. Bunu da kitabınıza almanız gerekirdi. Çünkü çok sahih bir olaydır, diyor. Onları sahihlerine almadıkları için tenkid etmiştir. Resulü Ekrem'in idrarını içen kadının adı Bereke'dir. Sahabeler arasında birkaç Bereke var. Acaba bu hanım hangisidir diye ihtilaf edilmiştir. Şu mudur, bu mudur diye. Bu Bereke'nin, Peygamber Efendimizin hizmetkarı olan Ümmü Eymen olduğu da söylenmiştir. Onun adı da Bereke. Ümmü Eymen onun künyesi. Demin anlattığım olayı söylüyor. Bereke Radıyallahu Anha. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellemin diyor, geceleyin yattığı sedirin altına ağaçtan yapılmış bir kap konurdu. O da küçük abdestini bu kaba yapardı. Efendimiz bir gece bu kaba abdestini, küçük abdestini bozdu. Sonra bu kapta idrar göremedi. Sabahleyin kalktı, ona baktı, yani döktürmek için, götürüm dökün diye. Idrar göremeyince, hizmetkârı Bereke'ye buyurdu ki; bu kabın içindeki şeyi ne yaptın Bereke? Bereke de ona şu cevabı veriyor. Diyor ki, Ya Rasulallah, geceleyin susamıştım. O kabın içinde ne olduğunu bilmiyordum. Onu su zannettim içtim. Evet. Hakim var. Hadis kitabı ile El-Müstedrek adlı hadis kitabı ile meşhur bir zattır. O da yani şu hadisler sahihtir, Buhari, Müslim bunları kitabına alması gerekirdi. Niye almamışlar diye birtakım hadisleri tespit etmiş. O zat bu. Ses gitti değil mi? Ömer ses gitti. Evet. Evet, Hakim'in El-Müstedrek'indeki rivayetten öğrendiğimize göre, Ses yok. Biraz var ama işte. Evet. Peygamberi Zişan Efendimiz, bu sözleri duyunca azı dişleri görününceye kadar gülmüş, sonra da Bereke'ye artık, bundan sonra senin karnın ağrımaz buyurmuş. Bu Bereke'nin rivayet ettiği bu hadisi tabiin neslinden olan, tefsi,r hadis, fıkıh ve kıraat alimi var. İbni Cüreyc. Hicri 150 tarihinde vefat etmiş bir alim. O ve başka muhaddisler, bu hadisi rivayet etmişlerdir. Müellifimiz Kadı İyaz, bize bir bilgi daha veriyor kıymetli kardeşlerim. Ve diyor ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem doğduğunda, sünnet edilmişti. Ve göbeği kesilmişti, diyor. Efendimiz, doğduğu vakit hem sünnet edilmiş olarak, göbeği kesilmiş olarak, doğuyor. Bu konuda başka rivayetler de var. Bu rivayetlerden birine göre, Efendimiz, süt annesinin yanındayken Efendimizin kalbini yarıp, kalbini temizleyen, göğsünü temizleyen Melek, aynı zamanda sünnet de etmiştir onu, Böyle bir rivayet de var. Bir başka rivayete göre ise, Efendimiz doğduktan 1 hafta sonra, onu dedesi Abdulmuttalip sünnet ettirmiştir. Böyle bir rivayet de var. Demek ki, bu konuda muhtelif rivayetler var. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem'in annesi Hazreti Amine'nin şöyle dediği rivayet ediliyor. Ben onu, oğlumu Muhammed Aleyhisselam'ı, dünyaya getirdiğimde, vücudunda kan ve kir izi yoktu, diyor. Vücudunda hiçbir kan izi, kir izi yoktu. O tertemiz bir şekilde doğdu, diyor. Evet böyle diyor. Ben onu dünyaya getirdiğimde, vücudunda kan ve kir izi yoktu diyor. Yani o tertemiz bir şekilde doğru diyor. Şimdi bir başka husus. Bir başka husus. Bunu da bize annemiz Hazreti Aişe Radıyallahu Anha anlatıyor. Hz. Aişe annemiz buyuruyor ki; Ben Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin avret mahallini, mahrem yerini hiç görmedim. Ümmeti Muhammed'i kurtaran, Efendimizin şu hadisi şerifidir. Yani, bu hadisi şerif, okuyacağım hadisi şerif olmasaydı, ümmeti Muhammed'in işi de gerçekten zordu. Efendimiz buyuruyor ki; karın ve cariyen dışında avret mahallini hiç kimseye gösterme. Yani demek ki insanın avret mahallini, eşi görebilir. Efendimiz, bunda bir sakınca olmadığını söylüyor. Ebu Davud'un Sünen'inde, hammam bahsinde bu hadisi şerif rivayet edilmiş. Daha evve okuduk. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, benim avrat mihallemi gören Kimsenin gözü kör olur, buyuruyor. Onun için kendisi, hanımlarına da bu edebi öğretmek için onlara bakmıyor. Onlar da onun avret mahalline bakmıyorlar. Hz. Ali şöyle bir hadis rivayet ediyor. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, kendisini benden başka kimsenin yıkamamasını vasiyet etti diyor. Sadece benim yıkamamı vasiyet etti. Sonra da şöyle buyurdu diyor: Benim mahrem yerimi kim görürse onun gözü kör olur. Onun için, ona da tembih ediyor ki, şöyle yap, böyle yıka diye tembih ediyor. Tabiin müfessirlerinden İkrime El Berberi var, bu hadisi o rivayet ediyor. O Abdullah ibni Abbas radıyallahu anhumanın şöyle dediğini duymuş: Bize naklediyor. Demiş ki; İbn Abbas, bir gün Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem uyuyordu. Mübarek ağzından uyurke,n puf puf diye sesler çıktı. Uykuya dalan insanın ağzından öyle sesler çıkar ya. Pufff tarzında, onun da ağzından öyle sesler çıktı. duyuldu. Sonra kalktı ve abdest almadan namaz kıldı diyor. Efendimiz bunu nasıl açıklamıştı? Benim gözlerim uyusa da kalbim uyumaz. Yani abdestimin bozulup bozulmadığını ben bilirim, buyurmuştu. Tabiin müfessiri İkrime El Berberi, bu hali şöyle izah ediyor. Peygamber Efendimiz uyuduktan sonra abdest almadı. Çünkü o Allah tarafından korunmuştur. Yani benim gözüm uyusa da kalbim uyumaz derken, Allah Teala Hazretlerinin abdestinin bozulup bozulmadığını kendine bildirdiğini, abdestinin bozulmasına meydan vermediğini Allah Teala'nın gösteriyor o söz. Gördüğümüz gibi sevgili kardeşlerim, Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem farklı bir insan. O da bir insan değil miydi? diyorlar. Evet bir insandı hiç şüphe yok. Kendisi de söylüyor. Kur'anı Kerim de söylüyor. Od a bir insan ama farklı bir insan. Elmas da bir taştır ama herhangi bir taşa benzemez değil mi efendim. Onun gibi Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem de bir insan ama hiçbir insana benzemez, farklı bir insan. Allah Teala'nın övüp de yarattığı, özel surette yarattığı bir insan. Şimdi farklı bir bahse geçiyoruz güzel kardeşlerim. Bunu da bitiremeyeceğiz bu bahsi de.Şimdilik böyle bir bahsi bitirip ötekine başlayarak gideceğiz ister istemez. Çünkü zamanımız sınırlı, efendim. Bu fasılda Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellemin aklının mükemmel olduğunu okuyacağız. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin aklının farklı bir akıl olduğunu okuyacağız. Zekâsının çok üstün olduğunu göreceğiz. Zeki ama farklı bir zeka. Duyularının çok kuvvetli olduğunu göreceğiz. Görme duyusunun, işitme duyusunun ve diğer duyularının. Dilinin, fasih yani konuşmasının çok düzgün olduğunu göreceğiz. Hareketlerinin mutedil, yani ölçülü olduğunu göreceğiz. Sallallahu Aleyhi Vesellem. Kadı İyaz diyor ki; Efendimiz Aleyhisselamın mükemmel bir akla, sahip olduğuna, onun üstün zekaya sahip olduğuna gelince. Ayrıca kuvvetli duyulara sahip olduğuna gelince, düzgün ve kusursuz konuştuği bahsini ele alacağız. Buna gelince hareketlerinin pek ölçülü olduğu bahsine gelince, dış görünüşünün son derece güzel olduğu bahsine gelince, Seyyidi Kainat Efendimiz, insanların en akıllısı ve en zekisiydi. Bu konuda hiçbir şüphe yoktur, diyor müellifimiz. Şimdi göreceğiz, misalleri ile göreceğiz. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu hususlarda diğer insanlarla mukayese edilemeyecek derecede ileri olduğunu, okuyacağız, göreceğiz. Diyor ki müellifimiz, bir kimse şu hususu bir düşünse, herhangi bir insan şunu düşünse. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin emsalsiz şemaili, yani görünümü ile üstün ahlakı ile insanların görünen ve görünmeyen yanlarını, ve işlerini mükemmel anlayışıyla nasıl kavradığını bir görse. Bir insan Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin mükemmel anlayışıyla, insanların çözülmeyi bekleyen bir takım işlerini nasıl kavrayıp çözdüğünü görse. Insanların hem avamının, halk tabakasının, hem havasının yani toplumun ileri gelen tabakalarının mükemmel bir şekilde Onun tarafından nasıl yönetildiğini bir görse, Bir kimse diyor, müellifimiz, Kainatın Efendisi'nin bütün bu saydığımız işleri toplumda hiçbir eğitim almadan yaptığını bir düşünse. Bir okuldan mezun olmamış. Herhangi bir kimseden bu konuda bir eğitim almamış. Bunu bir düşünse. Bir tecrübesi olmadan, Hatta hiçbir kitap okumadan. Çünkü Efendimiz ümmiydi biliyorsunuz. Bu işleri asıl yaptığını bir insan bir düşünse, diyor. Yaptığı o başarılı işleri bir okulda okumadan veya bir kitap okumadan nasıl yaptığını bir zihninde canlandırsa. Bunları bir düşünse, işte o zaman, Fahri Cihan Efendimizin, Sallallahu Aleyhi Vesellem, ne muazzam bir akla sahip olduğunu görür. Onun, ne üstün bir anlayışa ve kavrayışa sahip olduğunu kesin surette anlar, diyor. Bu işler, onun yaptığı bu işler bir eğitimden geçmeden, birinden efendim, okumadan, bir kitaptan öğrenmeden bu işleri nasıl böyle başarıyla yapıyor diye bir insan Bir düşünse, efendim, anlar ki Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem pek üstün bir akla sahiptir, pek mükemmel bir kavrayışa sahiptir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin saydığımız bütün bu meziyetlere sahip olduğunu anlamak için, daha başka bir şey söylemeye hacet yoktur. Tabiin alimlerinden Vehb İbni Münebbih var. Önde gelen alimlerdendir. Hicri 100 tarihinde vefat etmiş, yani Efendimizden 90 sene sonra vefat etmiş bir alim. Bu zat, ehli kitabın eserlerinden yaptığı nakillerle tatınır. Bir tarihçidir aynı zamanda. Şöyle diyor, Vehbi İbni Münebbih. Ben şimdiye kadar, 71 Kitap okudum diyor. Ehli kitabın yani Hristiyanların alimleri tarafından yazılmış olan kitapları ve başka kitapları okudum. Bu 71 kitapta şunu gördüm. Sultanı Enbiya efendimiz en akıllı insandı ve en üstün görüşlü insandı. Bu kitaplarda bundan bahsediliyor, yani bir peygamber gelecek. Onun şu şu meziyetleri var diye onu tanıtacak, ki doğrudur. Nitekim Efendimiz, Sallallahu Aleyhi Vesellemin de belirttiği gibi onlar, Peygamber Efendimizi kendi çocuklarından daha iyi tanırdı. Efendimizin vasıflarını, özelliklerini çok iyi bilirler. Yani bir peygamber gelecek. Kaşı şöyle, gözü böyle, sözü böyle, sohbeti böyle. Vücut yapısı söyledi biliyorlar ve Efendimizi çocukluğunda gören papazlar hemen tanıyorlar. Ama İnanmıyorlar o ayrı bir şey. İman ayrı bir iş çünkü. İman Allah'ın bir lütfudur. Çeşitli misallerini gördük. Yahudilerin önde gelen alimlerinden biri, kardeşiyle beraber efendimizi denemeye geliyor. Sorular soruyor. Cevaplar alıyor. Sonra evlerine gidiyorlar. Kardeşi soruyor; Abi, bu o mu? Beklenen peygamber mi? Evet diyor, O. Inanacak mıyız? Hayır, diyor. Ona inanmayacağız. Ona düşman olmaya devam edeceğiz, diyor. Anlamışsın ya, o beklediğimiz peygamber. Ama onlar bekliyordu ki İsrailoğullarından çıkacak. Yahudilerin arasından çıkacak bir peygamber. Arapların arasından çıkınca onlar bozuldular bu işe. Bir başka rivayette de, bu tabiin alimi, Vehb İbni Münebbih'in şöyle dediği belirtiliyor. Bu, İbni Vehb diyor ki, Vehb İbni Münebbih, Vehb İbni Münebbih, ben okuduğum bu kitaplarda şunu gördüm diyor. Allahü Teala'nın, Peygamber Aleyhisselam'a verdiği akılla Allah Teala'nın ilk yarattığı insandan, en son yaratacağı insana varıncaya kadar, yani Hazreti Adem'den dünyanın en sonunda yaratılacak insana varıncaya kadar hepsine Allah Teala'nın verdiği akıllar ile Efendimizin aklı mukayese edilecek olsa, Efendimizin aklının yanında bütün insanların akılları dünyadaki kumların yanında bir tek kum tanesi gibi kalır. Efendimizin aklının, zekâsının, anlayış ve kavrayışının yanında bütün yaratılmış veya yaratılacak insanların akılları mukayese edilecek olsa Dünyadaki kumların yanında bir tek kum tanesi kadar basit kalır onların akılları demiş Vehb İbni Münebbih. Bir de tabiinlerin meşhur müfessiri var. Tefsir alimi. Mücahit bin Cebr. Bu da 103 tarihinde vefat etmiş. Efendimizden 93 sene sonra vefat etmiş. Efendimizden, vefatından bir süre sonra doğmuş birçok Ashab-ı Kiram ile görüşmüş. Mücahit diyor ki; Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem, namaza kalktığında, namaza durduğunda arkasında da cemaat namaza durduğunda, önündeki bir şeyi nasıl görüyorsa arkasındakileri de aynı şekilde görürdü. Önündeki herhangi bir şeyi nasıl görüyorsa, Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, veya önündeki cemaati nasıl görüyorsa, arkasında bulunan cemaati de aynı şekilde görürdü, diyor. Kuranı Kerim'deki, Allah Teala'nın şu ayeti kerimesi de böyle imza edilmiştir. Şuara Suresinin 219. ayeti kerimesidir bu. Bu ayet de anlattığımız manada tefsir edilmiştir. Yani sen cemaatle namaz kılarken, eğilip doğruldum zaman gözümle cemaati takip edişini Allah teala görmektedir. Ve tegallübeke fis sacidin ayeti kerimesini böyle açıklamış müfessirler. Evet. Allah Teala ona böyle bir özellik vermiş. Efendimizin neyi, nasıl gördüğüne dair çeşitli rivayetler okuyacağız. İmam Malik'in, Maliki mezhebinin imamı İmam Malik'in, El-Muvatta diye bir hadis kitabı vardır. Çok meşhur bir hadis kitabıdır. Çok değerli bir kitaptır. Efendim. Bu kitap, Sahih-i Buhari, Sahihi Müslim yazılmadan önce yazılmış bir kitaptır. İmam Şafi, tabii erken vefat etmiş bir alim. Sahihi Buhari, Sahihi Müslim'i görmemiş. İmam Malik'in bu El-Muvatta adlı kitabını okumuştur. Talebesidir çünkü, İmam Şafi, İmam Malik'in talebesidir. Diyor ki, Kur'an-ı Kerim'den sonra en sahih kitap Muvatta'dır. Daha sonra alimler demişlerdir ki, haklıdır. Çünkü o Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim'i igörmemiştir. Ve İslam alimlerinin büyük çoğunluğu şu hususta fikir birliği, görüş birliği etmişlerdir ki, Kur'an-ı Kerim'den sonra en sahih kitap Sahih-i Buhari'Dir. Ondan sonra Sahih-i Müslim'dir. Evet. Peki Muvatta'dan bahsettik. İmam Maliki Muvatta'ında şöyle bir hadis varmış. Efendimiz buyurmuş ki; Ben sizi arkamdan da görürüm, buyuruyor. Ben sizi, arkamdan da görürüm. Gözümü dönüp, yönümü dönüp size bakmasam bile ben sizi görürüm. Bu hadisin bir benzeri daha vardır. O da, Enes İbni Malik tarafından rivayet edilmiş olup Sahihayindedir.Yani Sahihayn ne demek sevgili kardeşlerim? İki sahih kitap demektir. Sahihi Buhari ve Sahihi Müslim. Bunları öğrenelim ve unutmayalım. Kur'an-ı Kerim'den sonra güveneceğimiz en sahih iki hadis kitabı, hangileri imiş? Sahihayn imiş. Sahihayn ne demek? İki sahih kitabı demek. Yani Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim. Bu hadisin bir benzeri de oradaymış. Nasılmış oradaki rivayeti acaba? Bu hadisin aynı manada bir benzeri var. Bunu Hz. Aişe rivayet etmiştir ve şöyle demiştirb Fahri Alem Efendimizin arkasında bulunan insanları görmesi, Allah Teala'nın ona verdiği büyük bir lütuftur, diyor Hazreti Aişe. Bu lütuf, onun gerçek peygamber olduğunu gösterir diyor. Evet, Amenna, öyledir. Allah Teala hiç kimseye vermediği özellikleri ve güzellikleri ona vermiştir. Bu, arkasındaki cemaati önündeymiş gibi görmesi özelliği de bunlardan biridir. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, konumuzla ilgili bir başka rivayette de şöyle buyurmuştur. Ben önümden nasıl görüyorsam, arkamdan da aynı şekilde görürüm, buyurdu. Başka misaller göreceğiz, eski bilgilerinizi de yenileyeceğiz. Endülüslü bir alim var sevgili kardeşlerim. Vaki bin Mahlet. Çok meşhur bir alim. Biliyorsunuz, elimizdeki hadis kitapları içerisinde en çok hadis ihtiva eden kitap hangisidir? Ahmed bin Hanbel'in Müsnedi'dir. 30 bine yakın hadis ihtiva eder. Vaki Bin Mahled'in de müsnedi var, ama maalesef günümüze geldiğini bilmiyoruz. Belki geldi bir yerlerdedir. Ama elimizde değil yani. Yani biri kütüphanede olduğunu bilmiyoruz. Bu alim çok meşhur bir alim. Peygamber Efendimizin hadisleri toplamak için, Endülüslü dedim. Doğu İslam dünyasına gidiyor, 34 yıl hadis öğreniyor. Ben vaktiyle anlatmıştım Şifa dersinde yine. 34 yıl. Belli bir zaman sonra gidiyor Endülüs'e. Öğrendikleri hadisleri orada rivayet ediyor. Sonra tekrar dönüyor, gitmediği yerlere gidiyor. Ahmet Bin Hanbel ile ilgili şeyini anlatmıştım size. Ahmet Bin Hanbel'e hapis cezası verilmişti, devrin halifesi. Dışarı çıkmayacaksın. Hadis okutmayacaksın diye onu cezalandırmıştı. bu zat geliyor ve Ahmet bin Hanbel'e diyor ki, ben sizden hadis öğrenmek için ta Endülüs'ten geldim. Ahmet Bin Hanbel diyor ki, benim hadis okutmam yasak. Sana okursam beni de seni de cezalandırılırlar. Ama diyor, ben başkaları gibi değilim ki. Taa Dünyanın öbür ucundan geldim. Öyleyse diyor her gün, kapıya gel sadaka istiyormuş gibi, dilenciymiş gibi. Dilenci kıyafetinde gel. Ben sana her gün üç hadisrivayet edeyim, diyor. Daha fazla olmaz. Böyle bir insan bu Baki bin Mahled. Topladığı hadisleri böyle toplamış bir insan. Evet. Baki bin Mahled, bu sözünü ettiğimiz eserinde Hz. Aişe'den şöyle bir hadis rivayet etmiş. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem diyor Hz. Aişe, Efendimizin en iyi bilen insan. Aydınlıkta nasıl görürse karanlıkta da aynen öyle görürdü, diyor. Aydınlıkta nasıl görürse, karanlıkta da aynı netlikte görürdü, diyor. Resulü Kibriya Aleyhi Ekmelüt Tahaya Efendimiz Hazretlerinin, melekleri ve şeytanı gördüğüne dair çeşitli rivayetler var diyor müellifimiz. Hani hatırlarsınız, Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem bir gün şeytanı yakaladım diyor, efendim, Ben namaz kılarken bana musallat olmuştu. Ben de tuttum yakasından. Istedim ki, mesciddeki bir direğe bağlayayım, Ertesi gün ashab-ı Kiram da onu görsün. Fakat Süleyman Aleyhisselam'ın duasını hatırladım. Demişti ki diyor, Yarabbi bana öyle bir nimet verki, kimseye nasip olmasın. Nitekim Süleyman Aleyhisselam biliyorsunuz şeytanlarla görüşür ve onları çalıştırırdı. Cinlerle. Şeytan cindir zaten. Efendim, Onlara saraylar, köşkler yaptırırdı ve başka emirler verirdi, yaptırırdı. Bunu hatırladım diyor. Süleyman Aleyhisselam mademki böyle dedi. Ben de şeytanı bağlamayayaım dedim serbest bıraktım diyor. Efendimiz, Sallallahu Aleyhi Vesellemin melekleri ve şeytanı gördüğüne dair çok hadisi şerif var. Biliyorsunuz Habeşistan kralı Necaşi var. Bu cümle de pek doğru değil ama, kurduğum cümle. Çünkü Necaşi kral demektir. Habeşistan Kralının adı, biz Padişaha, efendim, Sultan deriz, değil mi efendim? Bizanslılar Kayzer der. Kayzer. Efendim, İranlılar Kisra der. Habeşliler de karala Necaşi derler. Biz de hep necaşi, necaşi dendiği için adamın adıymış gibi geldi, Değil yani. Eshame vefat ettiğinde, Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, onun cenaze namazını kıldırdı. Ashabına buyurdu ki, bugün Habeşistan'da bir kardeşiniz vefat etti. Salih bir kimse olan Eshame vefat etti. Haydi onun cenaze namazını kılınız buyurdu. Kendisi İmam oldu ve onun namazını kıldırdı. Ama tabi cenaze Onun önüne geldi, Efendimizin. Ashabı Kiram görmüyor onu.Gıyabi cenaze namazı kıldıklarını düşünüyorlar onlar. Daha Efendimiz, çabucak şunu, izah edeyim, az bir şey kaldı, Efendimiz, Sallallahu Aleyhi Vesellem biliyorsunuz Miraç'a çıktığı vakit kafirler inanmadılar. Ne dediler? Yalan söylüyorsun dediler. Hadi doğru söylüyorsan, yani Beytülmakdise, Kudüs'e gittiğini, oradaki camide namaz kıldığını söylüyorsun, Anlat bize, nasılmış o cami dediler. Efendimiz de buyuruyor ki, Allah Teala camiye Kudüs'teki camiyi gözümün önüne getirdi, Ben de bakarak anlattım, Kapısı şurada. Kaç tane kapısı var? Kaç tane penceresi var, saydımn onlara söyledim. Şurada şu var deyince sustular.İnandılar mı? Yok, hayır, inanmadılar. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, Medine'ye hicret ettiği vakit, ilk olarak ne yapt?ı Bir mescit yaptırdı. Mescid-i Nebevi'nin temellerini attı ve kendisi ashabı ile beraber yaptı. Mescidin kıblesini tayin etmek gerektiğinde, Allah Teala Hazretleri, Onun gözünün önünde Kabe'yi getirdi. diyor. O da Kabe'ye bakarak kıbleyi tespit etti. Kıblemiz, kıble bu taraf. Gerçi o zaman beytülmakdis'ee doğru namaz, Kudüs'e doğru namaz kılınıyordu henüz. Fakat, Efendimiz o zaman Kabe'nin istikametini tayin etti. Çünkü çok istiyordu ki namazları hep Kabe'ye yönelerek kılsın. Onun için Allah Teala Hazretleri bir süre sonra yani Medine'ye hicret ettikten 16 ay sonra, Efendimize, sen Kabe'ye doğru namaz kılmayı çok istiyordun. Hadi bundan sonra Kabe'ye doğru namaz kılın buyurdu. Burada kalalım. İnşallah önümüzdeki derste buradan devam edelim güzel kardeşlerim. Yüce Rabbim, dünyada onun güzel yüzünü göremedik. Ahirette ve Firdevs cennetinde onu görmeyi hepimize nasip eylesin. Bugün gerek memleketinizde, gerek İslam dünyasında, gerekse dünyanın başka yerlerinde sıkıntı içerisinde bulunan, kâfirlerden zulüm gören kardeşlerimize de Cenab-ı Mevla, muin ve müzahir olsun. Ve hepimizi Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin şefaatına nail eylesin. Amin, Velhamdülillahi Rabbil Alemin. El Fatiha.
Süre: 00:01:56
Süre: 00:04:43
Süre: 00:00:57
Süre: 00:01:43
Süre: 00:02:44
Süre: 00:03:39
Süre: 00:03:32
Süre: 00:02:10
Süre: 00:03:36
Süre: 00:02:21
Süre: 00:00:49
Süre: 00:01:22
Süre: 00:01:33
Süre: 00:02:06