1. Bölüm: Yüceler Yücesi Cenâb-ı Hakk’ın Resûl-i Ekrem’in Şân ve Şerefini Yüceltmesi

2. Kısım: Allah Teâlâ'nın, Resûl-i Ekrem'e Beden ve Huy Güzellikleri, Din ve Dünya Üstünlükleri Vermesi

17. Fasıl: Resûl-i Ekrem'in Şefkat ve Merhameti

Önceki Ders 24 Ocak 2016
Sonraki Ders 14 Şubat 2016

DERSİ PAYLAŞ:

Euzu billahi mineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin. Vssalatu vesselamu ala seyyidina Muhammedin ve alihi ve sahbihi ecmain. Pek kıymetli kardeşlerim şifa-i Şerif dersimize başlıyoruz. Fahri Alem Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimizin, üstünlüklerinden biri şudur. Allah Teala ona, kendi isimlerinden, yani Esma'ül Hüsna'sından ikisini vermiştir. Kendine ait isimlerden Allah Teala, iki tanesini Peygamber Efendimize vermiştir. Tevbe suresinin 128. ayeti kerimesinde şöyle buyurmuştur Allah Teala Hazretleri. Allah'ın Resulü müminlere çok şefkatlidir, çok merhametlidir. Yukarıda okuduğumuz ayeti kerimeyi kastediyor müellifimiz. Rauf, rahim. Kimin sıfatıdır bunlar? Allah Teala'nın isimlerindendir. Bu isimlerle Allah Teala, Peygamber Efendimizi Kur'an-ı Kerim'de yad ediyor. O size böylesine merhametlidir, şefkatlidir diyor. Hicri 406 tarihinde, Miladi 1015 tarihinde vefat etmiş olan İbni Furek diye bir kelam alimi vardır. Değerli bir insandır. O da buna benzer bir görüş nakletmiştir diyor. Bu Alim, Hadisi şerifleri savunmasıyla meşhur bir âlimdir. Şimdi müellifmiz adeti olduğu üzere konuya girerken, ilk hadisi vermeden önce o hadisin senedini naklediyor. Ben bu hadisi falan hocamdan veya hocalarımdan duydum, onlarda falan hocalarından duymuştur diye, tabiine veya Ashabı kirama varıncaya kadar senedi zikrediyor. Ben de onu süratli, süratli bir şekilde okuyacağım. Kadı İyaz diyor ki; Gale haddesena Müslüm İbnül Haccacı. Bakınız İmam Müslime daha yeni geldik. Bu hadisin senedinde İmam Müslim de var. Bu demektir ki, bu hadisi şerif Sahihi Müslim de de vardır. Ve devam ediyoruz İmam Müslim'den itibaren, ki İmam Müslim, Hicri 261 tarihinde vefat etmiş bir âlimdir. Efendim. Şöhretli tabiin muhaddisi İbni Şihab Ez Zuhri şöyle dedi: Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin gazvelerine yani katıldığı savaşlara dair bir eseri de olan bir zattır bu İbni Şihab Ez Zühri. Hadisi şerifleri Hicret'in 2 asrında toplaması ile de ünlü bir âlimdir. Hicri 124 tarihinde vefat etmiştir. Diyor ki; Zühri, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem bir gazveye gitti diye söze başladı. Ardından Huneyn Gazvesinden söz etti. Yani Mekke'nin fethinden hemen kısa bir süre sonra, 15 gün sonra yapılan bir fetihtir, savaştır bu, gazvedir. Ve bu savaştan söz ederek dedi ki; Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin dünya malında hiçbir şekilde gözü olmadığını, dünya malını insanları İslam dinine kazanmak için kullandığını gösteren dikkate şayan bir misaldir bu sevgili kardeşlerim. Diyor ki; Fahri Alem Efendimiz g gün, Huneyn Savaşı'nın yapıldığı gün Kureyş kabilesinin eşrafından olan ve zenginlerinden olan Safvan İbnü Ümeyye var. Safvan İbni Ümeyye. Evet, zengin kardeşlerimiz gibi genellikle malının daha çok olmasını arzu edenlerden biri. Ona önce 100 deve verdi. Tekrar bilginizi tazeleyelim, Huneyn Savaşı'nda binlerce koyun, binlerce deve ganimet olarak alındı. Efendim. Hevazin Kabilesi ile yapılmıştır bu savaş. Hevazinliler, savaşa katılan adamlarının kaçmaması için savaşta, bütün servetlerini, neleri var neleri yok oraya getirmişlerdi. Ki kaçarsak bütün bunlar karşı tarafın elinde olacak. Hatta hanımlarını, kızlarını da getirmişlerdi. İşte o savaşta bol miktarda Müslümanların eline ganimet geçince, Efendimiz bu Safvan İbni Ümeyye'ye önce 100 deve verdi. Baktı, adam daha istiyor, bir100 deve daha verdi. Halinden sanki böyle biraz daha ister gibi bir şey vardı. Bir 100 deve daha verdi. Yani 300 deve verdi adama. İmam Zühri, İbni Şihab Ez-Zühri dedi ki, bize Said bin Müseyyeb'in rivayet ettiğine göre bu kendisine bu kadar deve verilen efendim, Safvan, Safvan İbni Ümeyye, babası da meşhur müşriklerden, Ümeyye Bin Halef. Bu da, o da, babası da İslam düşmanıydı. Müslüman oldular ama babası öldü de. Kendisi Müslüman oldu ama gönlü tam ısınmadı İslamiyete. Efendimiz ne için veriyor? Gönlünü ısındırmak için. Bazı insanlar böyledir işte. Parayla, malla, mülkle onları kazanabilirsiniz. Diyor ki Safvan İbni Ümeyye; Vallahi diyor bu Safvan İbni Ümeyye, Allah'ın elçisi benim en sevmediğim insandı. Yani Müslüman oldum amma, tam da içim ısınmamıştı demek istiyor. Müslüman olmadan önce, Peygamber Aleyhisselam benim en sevmediğim adamdı. Huneyn Savaşı'nda bana birçok ikramda bulundu, ihsanda bulundu. O bana mal verdikçe gözüme dünyanın en sevimli insan olarak göründü, diyor. Bana mal verdikçe, içimdeki o aleyhteki duygular zail oldu. Resûlullah dünyanın en sevimli insan olarak gözüme görünmeye başladı. Evet, dediğim gibi işte bir takım insanları ancak böyle mallar kazanabilirsiniz. Efendimiz de bunu çok iyi bildiği için, insanların psikolojisini çok iyi bildiği için, onların anlayacağı dilden onlara hitap ediyor. Bu da dikkat çeken bir olaydır sevgili kardeşlerim. Şöyle rivayet ediliyor: iki cihan güneşi Efendimizin yanına bir gün bir bedevi geldi. Bedevi kimdi? Çölde yaşayan Arap demek, Arap köylüsü. Genellikle kaba saba olurlar. Deve ile meşgul oldukları için, deve sert mizaçlı bir hayvandır. Efendim, onunla uğraşanlar da biraz sert tabiatlı oluyorlar. Efendimizden bir şeyler istedi. Paraya, pula ihtiyacı olduğunu ifade etti. Serveri Enbiya Efendim işte ona istediklerini verdi. Efendimiz soruyor ona; memnun oldun mu, senin istediklerini verdim mi sana? Bedevi dedi ki; yoo, pek bir şey vermedin dedi. Bu da aç gözlülerden bir adam. Fazla bir şey vermedin. Müslümanlar da var orada, Ashab-ı kiram var. Müslümanlar bu söze çok kızdılar ve adamı dövmek üzerine üstüne yürüdüler Peygamberle nasıl konuşuyorsun? Sana bir istediğini verdi işte, daha ne istiyorsun? Manasında adamın üstüne yürüdüler. Bu olayı dikkatle takip buyurun. Gerçekten çok önemli bir olaydır. Efendimizin değerlendirmesi de çok enteresandır, bu olayı değerlendirecek. Bunun üzerine Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz evine gitti. Oradan bu adama bir şeyler daha gönderdi, gönlünü etmek için. Istediği şeylerden para, pul, neyse yani. Bir şeyler daha gönderdi. Tekrar soruyor Peygamber Efendimiz ona. Seni memnun ettim mi? Memnun oldun mu bu verdiklerimden dolayı? Evet, dedi. Şimdi memnun oldum dedi. Diyor ki adam; Allah senden razı olsun. Bana ailem gibi kabilem gibi iyilik ettin. Sanki ailemden biriymişsin, kabilemden biriymişsin gibi bana iyilik ettin dedi. Efendimiz ona buyurdu ki; Resulullah Efendimizin inceliğine, nezaketine, insan yönetimine dikkat buyurun. Adama dedi ki: Sen biraz önce benim sana verdiklerimden memnun olmadığını söylemiştin. O zaman ashabım sana kızdı. Böyle bir şey söylediğin için ashabım sana kızdı. Şimdi ashab, Ashab-ı Kiram bu adama kızdılar ya. Öfkelendiler, Peygambere nasıl davranıyorsun filan gibisinden. Adam Peygamber Efendimize verdiklerinden dolayı memnun kaldığını söyleyince, dedi ki ona: Ashabım sana kızdılar. Şimdi sen bana memnun kaldığını söyledin. Bu sözlerini bir de onların yanında söyle de, onların kalbinde sana karşı bir kötülük kalmasın. Dikkat buyurun. Ne yüce bir anlayış değil mi? Yani, diğer insanlar, diğer sahabiler bu kaba saba bedeviye kızmasın. Kızdılar zaten. Gönüllerinde hiç değilse bu adama karşı herhangi bir efendim, kötü duygu kalmasın arzu buyuruyor Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem. Allah'ım ne incelik? Söyler misin onların yanında bana söylediklerini diye sordu. Evet dedi adam söylerim. Ya ertesi gün veya o gün akşam, Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin yanına bu adam geldi. Efendimiz, Sallallahu Aleyhi Vesellem, Ashabı kiramına hitaben buyurdu ki: Biliyorsunuz bu bedevi bir şeyler söylemişti bize. Yani memnun kalmadığını ifade etmek üzere bir şeyler söylemişti. Sonra ben bu zata bir şeyler verdim, memnun kaldığını söyledi. Adama döndü öyle değil mi diye sordu. Evet dedi adam, memnun kaldım dedi. Sen bana, kendi ev halkım gibi, kendi kabilem gibi iyilikte bulundun. Allah senden razı olsun diye, teşekkürünü, minnetini ifade etti. Ashabının yanında Şimdi bundan sonrasına dikkat buyurun. Buraya kadar olan da enteresan da. Efendimiz bize şimdi bir misal verecek. Bu misal çok enteresan. Bunun üzerine Rahmet Peygamberi Sallallahu Aleyhi Vesellem, Ashab-ı kiramına şunları söyledi: Buyurdu ki: Bu adamla benim benzerim, misalim neye benziyor biliyor musunuz? Devesi ürküp kaçan bir adam düşünün. Bir adam var. Yanında da devesi var. Ama devesi ürkmüş, kaçmış. Olur ya. Adam devesinin yanına gitmek isterken, yani deveyi yakalamak için. Yanına gitmek isterken, başkaları araya girdi. Deveyi yakalamaya çalıştılar, adama yardım olsun diye. Bu defa deve daha çok ürktü. Deve daha çok ürktü, daha çok kaçmaya başladı. Bunun üzerine devenin sahibi, o yardım etmeye çalışanlara dedi ki; arkadaşlar beni devrem ile başbaşa bırakın. Siz bana yardım etmekten vazgeçin. Çünkü ben ona daha yumuşak davranırım. Çünkü ben onun huyunu sizden daha iyi bilirim. Siz onun üstüne gittikçe kaçıyor. Onun huyunu ben sizden iyi bilirim buyurdu. Adam ne yaptı? Sonra devesine doğru yürüdü. Yerden bir tutam ot aldı, deveye uzattı. Devesi yanına geldi ve çöktü. Adam devenin huyunu biliyormuş. Yani bir tutam ot ile onu, onun gönlünü yaptı. Deve geldi, adeti olduğu üzere yere çöktü. Adam da devesine semerini vurdu, yükünü sırtına yükledi, sonra da sırtına bindi. Şimdi başkaları araya girmişken deve kaçtı, ürktü. Ama adam devenin huyunu bildiği için bir tutam otla razı etti. Yükünü sırtına vurdu ve ondan sonra da sırtına bindi ve yoluna devam etti. Ve şöyle buyurdu Efendimiz, sözünü şöyle bitirdi: Eğer bu adam sizin kızdığınız o sözü söylediği zaman ben sizi onunla başbaşa bıraksaydım, adamınn üstüne yürüdünüz, Peygambere böyle laf söylenir mi? Ona kızdınız. Eğer ben sizi onunla başbaşa bıraksaydım, ve siz onu öldürseydiniz biz bu adam cehenneme girerdi. Bu adam cehenneme girerdi. Ben onu size bırakmadım. Onun gönlünü etmek için kendisine bir miktar bir şeyler daha gönderdim ve gönlü oldu. Böylece Hem benden razı oldu, hem de sizin de aranızı bulmuş oldum böylece. Sizinle de gayet arası iyi oldu, buyurdu. Sevgili kardeşlerim Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem insan ruhundan işte böylesine anlayan bir insandı. Dünya malında da gözü olmadığı için, elinde varsa şayet birilerine verecek bir şey, onu ezirgemezdi zaten. Bu mal bana, bu malı bana Allah gönderdi. Niye gönderdi? Kullarına vereyim diye. Mademki bu adam azla yetinmedi, daha fazlasını istiyor. Eh başkasına vereceğime ona veririm ve gönlünü yaparım düşüncesiyle Efendimiz efendim, gerek bu zata ve gerekse bundan önce gördüğümüz Savfan bin Ümeyye'ye bol bol ihsanda bulundu ve onları kendisinden, dolayısıyla İslam dininden memnun etti. Çünkü Efendimizin davası bir. İslamiyeti benimsetmek, gönüllere girmesini sağlamak ve onu dünyaya yaymak. Efendimizin cihadı bu. Cihat yabancılar yanlış anlıyorlar da Efendimizin cihadı İslam'ı yaymak. İslam dinini yaymak. Bizim de cihadımız bu olacak, bu olmalıdır. Yani güzel dinimizi bilmeyenlere nasıl tanıtırız? Nasıl öğretiriz? Adam Müslüman ama adı Müslüman, bir şey bilmiyor. O halde biz buna nasıl faydalı oluruz? Değil mi efendim? Onu alıp gittiğimiz cemaatlere götürebiliriz. Veya okuyan yazan biriyse onun ihtiyacına cevap verecek kitaplar alırız, kendisine veririz. Böylece kendisiyle sohbet ederiz, İslamiyet'e ısındırırız. Fahri Alem Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimizden rivayet edildiğine göre, şöyle buyurmuştur: Sizden biriniz, buyuruyor Efendimiz. Ashab-ı Kiram'a hitaben, sizden biriniz bana ashabımdan biri hakkında memnun kalmayacağım bir şeyi ulaştırmasın. Falan adam şöyle diyor, falan adam böyle yapıyor gibisinden benim memnun kalmayacağım bir sözü bana getirmeyin, söylemeyin. Çünkü diyor Efendimiz, ben yanınıza gönül huzuru içinde çıkmak istiyorum. Yani falan şöyle demiş, bana filan böyle demiş diye içimde bir sıkıntı, üzüntü, keder olmadan yanınıza gönül rahatlığıyla, gönül huzuruyla çıkmak istiyorum. Onun için bana laf taşımayın. Kimse hakkında bana bir şey söylemeyin, buyuruyor Efendimiz. Sultan Enbiya Sallallahu Aleyhi Vesellemin ümmetine olan şefkatinin bir örneği şudur: Efendimiz bir başka, Efendimizin bir başka misalini müellifimiz nakletmiş. Efendimizin ümmetine olan şefkatinin bir başka örneği şudur: Yapılması zor olan bazı ibadetleri ümmeti için kolaylaştırmıştır. Yapılması zor olan, ümmetine zor gelen bazı ibadetleri kolaylaştırmıştır. Bazı ibadetleri ümmetine teklif etmemiştir. Niçin? Bu ibadetler onlara farz kılınabilir endişesiyle teklif etmemiştir. Misali var mı bunun? Efendimiz şöyle buyuruyor: Rivayeti de var. Efendimizin ümmetine olan şefkatini, onun şu sözü dile getirmektedir. Buyuruyor ki: ümmetime sıkıntı vermeyeceğini bilseydim, inceliğe bakınız güzel kardeşlerim. Efendimizin şefkatine bakınız. Aslında bize bir şey söylüyor, bunu yapın diyor şimdi söyleyeceğim şeyi. Ama söyleyiş tarzı o kadar ince, o kadar nazik ki. Ümmetime sıkıntı vermeyeceğini bilseydim, onlara her abdest aldıklarında misvak kullanmalarını emrederdim. Her abdest aldıklarında dişlerini temizlemelerini emrederdim. Sanki söylemiyor. Ama söylüyor. Siz de abdest aldığımızda bunu yapın diyor. Sevgili kardeşlerim bunu zaman zaman tekrar ederim. Efendimizin tavsiyesi bu ve sünneti. Abdest almadan önce dişlerimize şöyle bir dakika da olsa fırça sürelim, fırçalayalım. Çünkü Efendimiz buna çok önem verirdi. Eve girdiğinde ya dışarıdan gelmiş, eve girmiş. Elini yıkayacak. Hemen dişini misvaklerdi. Abdest almadan önce bazen namaz kılmadan önce, yemek yedikten sonra dişlerini temizlerdi Peygamber EFendimiz. Onun için, onun dişleri yeni yağmış dolu tanesi gibi pırıl pırıl parlardı, Ashab-ı Kiramın anlattığına göre. Bembeyazdı. Bize de buyuruyor ki, siz de böyle yapın. Ama söyleyiş tarzı ne kadar enteresan. Size sıkıntı vermeyeceğimi bilseydim böyle yapmanızı isterdim sizden. İstiyor aslında. Onun için biz bu sünneti yapmaya çalışalım güzel kardeşlerim. Ağzımız güzel koksun. Müslümanlara karşı, ev halkımıza karşı. Efendimizin ümmetine olan şefkatinin bir başka misali, gece teheccüd namazı kılarken yorulan müslümanların dinlenmesini tavsiye etmesi Efendimizin şefkatini gösterir. Buyuruyor ki; gece namaz kılarken yorulursunuz, yoruluyorsunuzdur. Devam etmeyin, oturun yatın, dinlenin. Kendisi Savmı Visal tutarken ümmetini visal orucu tutmak nehyetmiştir. Visal orucu nedir? Oruca başladınız, akşam oldu. Bozmuyorsunuz orucunuzu. Ertesi gün devam ediyorsunuz. Yani o akşam hiçbir şeyi yemiyorsunuz. İki gün üst üste oruç tutmuş oluyorsunuz. Bunun adı nedir? Savmı Visal. Oruçları birbirine ekleme manasında bir ifade. Kendi yapıyor. Ümmetine diyor ki; siz yapmayın, dayanamazsınız. Ama Ya Resulallah sen yapıyorsun, biz de yapalım diyorlar. Allah beni doyurur diyor. Allah beni doyurur, siz yapmayın. Ümmeti sıkıntıya girmesin, üzülmesinler diye ümmetinin Visal orucu, Savmi Visal tutmasını istemiyor. Yarabbi ne büyük, ne büyük şefkat, ne büyük merhamet. ümmetine karşı Sallallahu Aleyhi Vesellem. Bakınız bir başka olay zikrediyor müellifimiz. Ümmetine sıkıntı vermemek için, Kabe'ye girmeseydim diye temenni etmesi bunu gösteriyor. Bir gün Efendimiz hac esnasında Kabe'ye girmiş. Orada namaz kılmış. Sonra eve gelince Hz. Aişe'ye diyor ki; gittiğime pişman oldum diyor. Kabe'ye girdiğime pişman oldum. Şimdi ümmetim de isteyecek ki biz de girelim. Çünkü Resulullah Kabe'ye girdi, namaz kıldı diye arzu edecek. Bunu herkes papamayacak. O kadar kalabalığın oraya girip namaz kılması filan zor bir iştir. Bunu yaptığına üzüldüm diyor, yapmasaydım diyor. Ümmetini sıkıntıya sokmaktan korktuğunu ifade buyuruyor. Ne incelik Ya Rabbi, ne merhamet. Ümmetine karşı ne büyük şefkat. Evet sevgili kardeşlerim. Bir başka misal veriyor müellefimiz. Efendimizin ümmetine olan şefkatinin bir başka misali de şudur. Allah Teala'ya şöyle niyazda bulunuyor Peygamber Efendimiz. Buyuyor ki; Yarabbi şayet ben, ümmetimden birinin aleyhinde bir şey söylemişsem, onun hak etmediği bir sözü söylemişsem, veya ona lanet etmişsem. Hani şöyle yapanı Allah lanet etsin filan gibisinden söylüyor ya. Yarabbi bu tür sözlerimi onlar hakkında rahmet vesilesi kıl. Böyle dua ediyor. Yarabbi, birine gönlünü kıracak herhangi bir söz söylemişsem, Benim o sözümü onun için rahmet vesilesi kı. Yani ona merhamet et. Bu sözümden dolayı sen ona merhamet et. Rahmet et buyuruyor Efendimiz (S.A.V.) Kadına benzeyen erkeklere, Allah lanet etsin. Erkeğe benzeyen kadınlara Allah lanet etsin gibi, bedduaları var ya Peygamber Efendimizin. Istiyor ki kadın kadınlığını bilsin, kadın gibi giyinsin. Erkek erkekliğini bilsin, erkek gibi giyinsin. Birbirinin kıyafetine özenmesin. Arzu ediyor Peygamber Efendimiz. Böyle şeyleri de hazmedemiyor. Allah lanet etsin diye söylüyor. Sonra da diyor ki; Yarabbi benim bu kabir beddualarımı onlar için rahmet vesilesi kıl. Allah Allah. Bazen Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem namaza dururdu. Arkadan bir çocuk ağlaması işitirdi. Uzun sure, okuyacak uzun ayetler okuyacak yerde hemen kısa ayetler okuyarak namazı bitirirdi. Niçin?Çocuğun annesi üzülmesin diye. Namaza durmuş annesi. Cemaatle beraber namaz kılıyor. Çocuğunun ağladığını duyunca, anne kalbi, aklı çocuğunda kalacak. Anne fazla üzülmesin diye Efendimiz namazını çabuk kıldırırdı. Efendimiz işte böylesine şefkat ve rahmet numunesi idi güzel kardeşlerim. Server'i Enbiya Efendimizin ümmetine olan şefkatinin bir göstergesi de şudur: Rabbine şöyle dua etmesi, Allah Teala ile şöyle antlaşmasıdır. Yarabbi buyuruyor Efendimiz. Ben kime, hangi insana o hak etmediği halde beddua etmişsem. Bir kimseye hak etmediği halde beddua etmişsem veya lanet etmişsem bunu o kulun günahlarından temizlenmesine vesile kıl. Benim bu bedduamı, onun günahlarından temizlenmesine sebep kıl. Senin rahmetine nail olmasına vesile kıl. O insanın günahlarından temizlenmesine sebep kıl. Onu kıyamet gününde, onun kıyamet gününde sana yaklaşmasına vesile kıl. Ne kadar üzülüyor ki, bir insanın hak etmediği bir sözü onun aleyhinde söylemişsem Ya Rabbi ona şöyle rahmet et, böyle merhamet et. Kendine şöylesine yaklaştır diye yani insan sanki bana da beddua etse diyesi geliyor yani. Değil mi? O kadar üzülüyor ki birini kırdığı, incittiği vakit. Efendim. Veyahut benim, çünkü duasının, bedduasının tutacağını biliyor Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem. Allah Teala onun duasını da kabul eder, bedduasını da kabul eder. Bunu bildiği için aman Yarabbi ben böyle bir şey yapmışsam, bu bedduamı, bu lanetimi o kimse için hayırlara vesile kıl, rahmete vesile kıl, buyuruyor. Kureyş Kavmi Fahri Alem Sallallahu Aleyhi Vesellem'i yalanladığı zaman, Cebrail Aleyhisselam Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin yanına geldi ve ona şöyle dedi: Efendimize buyuruyor ki; Cebrail Aleyhisselam, kavminin sana söylediklerini ve onların seni korumayı nasıl reddettiklerini Allah Teala duydu. Kavminin seni korumayı nasıl reddettiklerini ve sana nasıl karşı çıktıklarını Allah Teala duydu. Ve dağlar meleğine kavmin hakkında her istediğini yapmasını emretti. Taif olayı var ya. Hani Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem Mekke'de bunaldı. 2 yakını da vefat edince. Amcası Ebu Talip, kendisini himaye eden amcası Ebu Talip, sevgili hayat arkadaşı Hz. Hatice vefat edince Efendimiz yalnız kaldı. Kafirlerin, müşriklerin baskıları artmaya başladı. Düşündü dedi ki, Taif'e gideyim, orada tanıdıklar var. Beni himayelerinde alırlar. Bu kafirler Araplarda öğle adet var o zaman. Bir kimseyim varlıklı, zengin, hatırlı biri himayesine alırsa, ona bir şey yapamıyorlar. Ona bir zarar veremiyorlar. Taif'te tanıdıklar var, oraya gideyim de onlar beni himayelerinde alsınlar diye gitti. Onlar daha berbat bir şeyler yaptılar. Efendimizi taşa tutturdular çocuklara. Delilere vesairelere. İşte Efendimiz o zaman, Allah Teâlâ'ya niyazda bulundu, yardım istedi. Cebrail Aleyhisselam dedi ki; Ya Resulallah, Allah Teala sana dağlar meleğini gönderdi. Çünkü Allah Teala, kainatta olan her şeyi meleklerle idare eder. Melekler yönetir. Dağların da melekleri varmış. Dağları yöneten melekler varmış. O meleklerden birini sana gönderdi. Ve kavmin hakkında her istediğini yapmasını ona emretti dedi. Dağlar meleği, Peygamber Aleyhisselama seslenerek selam verdi. ve şöyle dedi: Dedi ki dağlar meleği Efendimize hitaben; Ya Resulallah kavmin hakkında yapmamı istediğin şeyi emret yapayım. Kavmin hakkında ne yapmamı istiyorsan, emret yapayım. İstersen şu iki aağı onların üstüne atıp hepsini öldüreyim. Şu iki dağı onların başlarına geçireyim, dedi. Efendimiz ona şu cevabı verdi. Ben onların helak edilmesini istemem. Ben o insanların, o Taiflilerin helak edilmesini istemem. Şunu isterim. Allah Teala onların soylarından, nesillerinden sadece kendine ibadet edecek bir nesil getirmesini isterim. Onları mahvetmek yerine, onların soyundan yeni bir nesil getirsin. Bunu isterim. Dedi Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem. Bunu ne zaman söyledi? Bir gün Hz. Aişe annemiz Efendimize dedi ki; Ya Resulallah Uhud gazvesinin yapıldığı günden daha zor bir gün yaşadın mı? Uhud Savaşı çok zor bir savaştı. Bunun üzerine Efendimiz, Taiflilerin kendisine yaptığı o çirkin muameleyi anlattı. Dağlar meleğinin bu teklifini Hz. Aişe'ye söyledi. Demek ki sevgili kardeşlerim, yani Efendimiz bildiğiniz gibi taşa tutuldu. Vücudundan kanlar akmaya başladı. Pabucu kanla doldu. Efendim, gönlü kırık, mahzun. O vaziyette insan neler düşünmez, değil mi? Kendisine bu kötülüğü yapanlara neler düşünmez. Melek geliyor, istersen bunları mahvedeyim diyor. Diyor ki hayır, istemem. Ne isterim? Allah Teala onların soyundan kendisine ibadet edecek halis müminler çıkarsın. İşte Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin sevgili kardeşlerim merhameti böylesine geniş. Hz. Aişe annemizin dayısının oğlu var, Muhammed İbnil Münkedir, o rivayet ediyor. Bir gün Cebrail Aleyhisselam, Peygamberi Zişan Efendimize geldi. Ve şöyle dedi: Dedi ki Cebrail Aleyhisselam; Ya Resulallah, Allah Teala göğe, yere, dağlara emretti. Ne emretti? Sana itaat etmelerini emretti. Göğe, yere, dağlara sana itaat etmelerini emretti. Onlar ne emredersen yapacaklar. Fahri Kainat Efendimiz, buna karşılık şunları söyledi: Ben ümmetimin başına ilahi azabın gelmemesini dilerim Allah'tan. Onlara bir azap göndermesin. Belki Allah Teala onlara tövbe etmeyi nasip eder. Tövbe etmeyi nasip eder, sonra da onların tövbesini kabul buyurur. Ben Allah Teâlâ'dan bunlar isterim. Allah Teala Cebrail Aleyhisselam ile nasıl bir haber gönderiyor? Istersen bu insanlar hakkında her şeyi yaparım, mahvederim onları. Giğe de bu emri verdi Allah Teala, yere de, dağlara da bu emri verdi. Ama Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem ne istiyor bunun karşılığında? Hayır. Ümmetim helak olmasın. Yani günahkâr oldular diye helak olmasın. Tövbe etsinler. Sevgili kardeşlerim, günahların ilacı nedir? Tövbedir. Tövbe edeceğiz. Affet beni Yarabbi diyeceğiz. El açacağız, ağlayacağız, yalvaracağız. Yarabbi ben şöyle şöyle hatalar işledim. Böyle böyle günahlarım var. Ne olur beni bağışla diye, yalvaracağız ona. Belki diyor, ümmetim böyle tövbe eder, Allah Teala da onların tövbelerini kabul buyurur. Onun için ben ümmetimin helak olmasını, mahvolmasını istemem. Annemiz Hz. Aişe, Allah ondan razı olsun, şöyle dedi. Allah Teala, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemi iki şey arasında serbest bırakmışsa, muhayyer bırakmışsa, şunu da yapabilirsin bunu da yapabilirsin buyurmuşsa Allah Teala, Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam bunların hangisi ümmetinin işine gelir, hangisi daha kolay. Bir başka rivayette günah olmadığı takdirde en kolay olanını seçerdi. Ümmetinin rahat edeceği, üzülmeyeceği, sıkıntıya düşmeyeceği şeyi onlara emrederdi. İşte böylesine merhamet ve şefkat pınarıydı Efendimiz (S.A.V.) Sevgili kardeşlerim, O bizi bu kadar çok severdi. Çok sevilen insana düşen nedir? Seveni sevmektir. Biz de onu çok sevmeliyiz. Biz de onu çok sevmeliyiz. Resulullah'ı sevmek ne demek? Onun yolunca gitmek demektir. Onun buyruklarını yapmak demektir. Onun hadisi şeriflerine hayatımızda yer vermek demektir. Onu hadislerini okumak ve hayat tarzını, yaşama üslubunu öğrenmek demektir. Bunu Efendimiz hayatta olmadığına göre başka nasıl öğreniriz? Hadis-i şeriflerden öğreniriz. Onun için güzel kardeşlerim hadis kitapları okuyacağız. Hadis kitapları, anlayacağınız tarzda yazılmış hadis kitaplarının ne olduğunu, hangileri olduğunu öğreneceksiniz ve onları okuyacaksınız. Evde okuyacaksınız. Ailenizle birlikte, çocuklarınızla birlikte. Hani İmam Tirmizi ne diyordu? Efendim. Kimin evinde benim bu kitabım, yani bir hadis kitabını kastediyor. Kimin evinde bir hadis kitabı varsa, orada konuşan bir Peygamber var demektir, diyor. Onun için evimizde Peygamber Aleyhisselatu Vesselam'ı konuşturalım. 2 satırımız kaldı bitiriyoruz bu konuyu. Abdullah ibni Mesud Hazretleri, ki Ashab-ı Kiramın önde gelenlerinden şöyle demiştir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem diyor, bizimle sohbet edeceği vakit, bize öğüt vereceği vakit biz bıkıp usanmayalım diye dinlemeye arzulu olduğumuz günleri seçerdi diyor. Bakardı bize. Sohbet dinlemeye arzulu muyuz, iştiyakımız var mı? O zaman sohbet ederdi. Demek ki Peygamber Efendimiz devamlı konuşan biri değil. Karşısındakilerin durumuna bakıyor, istekliler mi? Konuşayım mı bunlara? Vazu nasihat edeyim mi? Evet. Abdullah ibni Mesud'a biri demiş ki, her perşembe sohbet edermiş Abdullah ibni Mesud. Efendim, Küfe'de yaşardı o. Bize her gün vaaz et demişler. Bize her gün konuş ey İbni Mesud demişler. O da diyor ki hayır, olmaz. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem bizim dinlemeyi arzulu olduğumuz zamanları kollardı. O zaman nasihat ederdi. Ben size her gün nasihat edersem bıkarsınız. Bıktırmamak lazım demekki. Bu son cümlemizdir. Hz. Aişe anlatıyor. Bir gün bir huysuz deveye binmiş. Hz. Aişe annemiz deveye binince, demek ki tam tor at deriz ya, bu da demekki tor develer de var, binilmeye alışmamış. Sağa sola gitmeye başlamış. Hz. Aişe de sert davranmış ona. Herhalde onlarında ağzında gem gibi bir şeyler var. Efendim. Efendimiz, Hz. Aişe'ye böyle yaptığın zaman buyuruyor ki; Aişe, hayvana öyle sert davranma, yumuşak davran. Bakınız hayvana bile sert davranılmasını istemiyor güzel kardeşlerim. O halde Peygamber ahlakını hazmedelim. Biz de etrafımızdaki insanlara, evimizdeki insanlara, komşularımıza, çalıştırdığımız işçilere vesaire kimler varsa yanımızda, yöremizde onlara karşı yumuşak davranmalıyız. Sert davranmamalıyız. Kırıcı olmamalıyız. Yüce Rabbim hepimizi Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin ahlakıyla ahlaklandırsın. Yüce Rabbim gerek Memleketimizde, gerek İslam dünyasında hasreten Filistin'de, Suriye'de, Irak'da, Mısır'da, Arakan'da, Doğu Türkistan'da, dünyanın başka yerlerinde kafirlerin, zalimlerin zulmü altında inleyen kardeşlerimize muin ve müzahir olsun ve hepimizi de Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin şefaatına nail eylesin. Amin elhamdülillahi rabbil alemin El Fatiha.