1. Bölüm: Yüceler Yücesi Cenâb-ı Hakk’ın Resûl-i Ekrem’in Şân ve Şerefini Yüceltmesi

2. Kısım: Allah Teâlâ'nın, Resûl-i Ekrem'e Beden ve Huy Güzellikleri, Din ve Dünya Üstünlükleri Vermesi

18. Fasıl: Resûl-i Ekrem'in Vefâsı, Sözünde Durması ve Akrabaya İyilik Etmesi

Önceki Ders 31 Ocak 2016
Sonraki Ders 18 Ekim 2015

DERSİ PAYLAŞ:

Euzu billahi mineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin. Vessalatü vesselamü ala seyyidina Muhammedin Ve alihi ve sahbihi ecmain. Pek kıymetli kardeşlerim Şifa-i Şerif dersimize başlıyoruz. Bugünkü dersimizin adını Müellifimiz Kadı İyaz, Allah ona rahmet eylesin. Şöyle koymuş: Dersimiz u konudaymış; Resulü Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellemin vefası. Vefakarlığı. Sözünde durması ve akrabalarını ziyareti konularında. Bu husustaki ahlakını göreceğiz inşallah. Şöyle devam ediyor Kadı İyaz, Sultan Enbiya Aleyhi Ekmelüt Tahaya Efendimizin vefası, sözünde durması ve akrabasına iyilik etmesi konusuna gelince, böyle dedikten sonra adet olduğu üzere ilk Hadis-i Şerifi zikretmeden, o hadisin senedini veriyor. Yani diyor ki ben bu hadisi falan hocamdan veya hocalarımızdan aldım. O hocam falan hocasından, taa Peygamber Efendimize varıncaya kadar, bu Hadis-i Şerif'i kim kimden almış, bunun senedini veriyor. Hadis iki kısımdan meydana gelir. Biri senedi öteki metni. Yan Efendimizin veya Ashab-ı Kiramın sözü. Şimdi senedi okuyorum. Sünen-i Ebu Davud sahibi, Ebu Davud'a geldik. Yani Hicri 3. asra geldik. Müellifimiz Ebu Davud'un vefatı 273. Müellifimizin vefatı 544. Yani 544'den 200 73'e geldik. Kadı İyaz'ın bu senetle rivayet ettiğine göre, Ashabı kiramdan, Abdullah ibni Ebil Hamsa, Allah ondan razı olsun şöyle demiştir. Sevgili kardeşlerim şu kadarını bir daha söyleyeyim. Bizim Hadis kitaplarımız, hep böyledir. Yani, bir müellif bir Hadisi şerifi bizim gibi kitaplarda hazır bulmaz. Onlar hocaya giderler. Hocanın kitabını alırlar, oradan kendi defterlerine yazarlar. Ve Hoca'dan icazet, izin aldıktan sonra da onu rivayet ederler. Böylece ben bu hadisi falandan aldım, o falandan aldı, o falanda aldı diye kesin bir şekilde o hadisin rivayetini bize ulaştırırlar. Tabii bu bahsedilen hocalar ne kadar güvenilir. Onu işin ehli çok iyi bilir. Aa bu Hadis burada şu zayıf adam var. O sebeple tek güvenilmez diyebilirler veya bu Hadislerde bulunan, Hadislerin senedinde bulunan adamların hepsi güvenilirdir. Bu Hadis de sağlamdır diyebilirler. Peki ne demiş şimdi Abdullah İbni Ebil Hamsa? Şöyle demiş: Resûl-i Kibriya aleyhi Ekmelüt Tahaya Efendimiz daha peygamber olmadan önce, kendisi ile bir alışveriş yapmıştık diyor. Efendimiz tüccar ya o zaman, ticaret ile meşgul oluyor. Bu da ticaret erbabı. Resul Ekremle diyor, Peygamber olmadan önce bir alışveriş yapmıştık. Ben ona dedim ki diyor, Peygamber Efendimize, onu, kendisine biraz borcum kalmıştı diyor bu alışveriş dolayısıyla. Biraz ödemem gereken borcum kalmıştı. Ona dedim ki ben sana olan borcumu alışveriş yaptığımız yere getireceğim dedim, diyor. Yarın getireceğim demiş. Fakat verdiğim sözü unuttum diyor. Söz verdim ama unuttum. Verdiğim sözü ancak 3 gün sonra hatırladım. Ve buluşmak üzere anlaştığımız yere gittim. Bir de ne göreyim Allah'ın Resulü orada beklemiyor mu? 3. gün demek ki işte hangi saatte anlaşmışlarsa o saatte Efendimiz geliyor ve onu bekliyor. Bana dedi ki; beni görünce Peygamberi Zişan Efendimiz buyurdu ki ey delikanlı, bana sıkıntı verdin. Bana sıkıntı verdin. Ben üç gündür burada seni bekliyorum. Işte ahdevefa dediğimiz şey bu. Yani söz vermişsiniz. Şöyle yapacağım demişsiniz. Size düşen onu yapmaktır. Efendimiz, daha peygamber olmadan önce ahlakının yüceliğine bakınız. Tabii ki onu Allah Teala Hazretleri terbiye ettiği için, böyle terbiye etmiş işte. Daha peygamber olmadan önce İslami özelliklere sahip ve söz verilen günde geliyor, orada bekliyor. Olabilir ki unutmuştur diyor. Birinci gün geliyor yok, İkinci gün geliyor adam yine yok. Üçüncü gün yine geliyor. Hiç değilse3 defa gideyim diye geliyor. O kadar yani söylediği şey de bu kadar. Delikanlı bana sıkıntı verdin diyor, o kadar. Başka bir şey söylemiyor. Allah Teala'nın terbiye ettiği insan böyle olur tabii ki. Bir başka Hadis-i Şerif okuyalım. Enes Bin Malik Radiyallahu Anh ki, bildiğiniz gibi Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem'e 10 yıl hizmet etmiş bir yakınıdır. Diyor ki; bir kimse Resulü Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem'e bir hediye gönderdiği vakit, Allah'ın Resulü şöyle derdi: Bunu falan hanımın evine götürün. Yani bu bana gelen hediyeyi, tamam, eyvallah, kabul ettim ama siz bunu Falan Hanım'ın evine götürün. Niye acaba? Şöyle buyuruyor Efendimiz: Çünkü o Hanım Hz. Hatice'nin, eşim Hatice'nin dostuydu diyor. Hz. Hatice vefat etmiş, aradan yıllar geçmiş, efendim. Peygamber Efendimize biri bir hediye gönderdiğinde diyor ki; bunu filana verin. Çünkü o Hz. Hatice'nin, yani eşim Hatice'nin arkadaşıydı, dostuydu. Çünkü o Hanım Hatice'yi severdi diyor. Bunu ona verin. Yani bu da vefakarlılığın en güzel örneklerinden biri. Daha önce vefat etmiş, yıllar önce vefat etmiş eşini unutmuyor. Sadece eşini değil, eşinin arkadaşlarını da unutmuyor. Dostluk budur işte, vefakarlık budur. Hani, babanızın dostlarını unutmayın buyuruyor ya Efendimiz. Aynı şeydir netice itibariyle. O da eşinin dostlarını unutmuyor. Eşinin dostlarını hatırlatmak, eşine vefakarlıktır. Babamızın dostlarını hatırlamamız, onları ziyaret etmemiz, onlara hediye vermemiz babamıza hürmettir. Konumuzla ilgili 3. Hadis-i Şerif'i okuyoruz. Hz. Aişe Radıyallahu Anha şöyle demiştir. Ben hayatımda Hatice'yi kıskandığım kadar hiçbir kadını kıskanmadım diyor. Hayatımda Hatice'yi kıskandığım kadar hiçbir kadını kıskanmadım. Neden? Çünkü Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin onun güzel vasıflarını sık sık andığını duyardım, diyor. Hatice şöyleydi, Hatice böyleydi. Unutmuyor. Kendisini mutlu eden, kendisinden son derece memnun kaldığı eşini unutmuyor. Hz. Hatice bir başka insan zaten. Yani bütün hanımların kendisinden örnek alacağı müstesna bir insan. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin hayat arkadaşı. Ona sadece eş olmamış, ablalık yapmış, annelik yapmış, öyle himaye etmiş. Servetini onun emrine vermiş, istediğin gibi harca demiş İslam davası uğrunda. Böyle bir insan unutulur mu? Hatice'yi kıskanmamın bir sebebi de diyor, Peygamber Aleyhisselam koyun kestiğinde onu Hatice'nin arkadaşlarına gönderir, onlara hediye ederdi diyor. Evet. Böyle diyor. Sevgili kardeşlerim, aslında Hazreti Aişe, Hatice annemizi hiç görmedi. Hiç tanımadı kendisini. Hazreti Aişe'nin vefatından 3 yıl sonra Peygamber Efendimiz Hz. Aişe ile evlendi. İki cihan güneşi Efendimizin, Hz. Hatice'yi sık sık anması, güzel günlerini yad etmesi, Hz. Aişe'yi tedirgin etti. Bu hanımlarda olan tabii bir haldir. Yani bir kusur değildir Hazreti Aişe için. Kıskanma duygusu tabii iyi bir duygudur. Hepimizde vardır. Hanımlarda daha çoktur. Onlar eşlerini kıskanırlar. Neden? Eşlerini çok sevdikleri için. Yani kıskanma sevgi alametidir. Sevmediğim adamı ben niye kıskanayım. Bu sevginin güzel bir nişanesidir. Peygamber Efendimiz aslında genç hanımına, Hz. Hatice'ye kadın nasıl olur? Nasıl olmalıdır? Bunu öğretiyor. Hz. Hatice'nin birtakım davranışlarını anlatarak, Hatice şöyle yapardı Hatice böyle yapardı diye, onu da dolaylı olarak eğitmiş oluyor. Sevgili kardeşlerim şu dünya eşine düşkünlüğü, onu sevmesi, ona şefkati yönüyle Hazreti Hatice annemiz gibi bir kadın görmemiştir. Hz. Hatice annemiz neleri kıskandığını, bir bir anlatarak diyor ki; Bir gün diyor Hazreti Hatice'nin kızkardeşi Hale var. Hale Binti Huveylid. Sultanı Enbiyanın huzuruna girmek için izin istemişti. Efendimiz de buna pek sevinmişti diyor. Onun sesini duyunca, Hale'nin sesini duyunca, yani baldızının sesini duyunca heyecanlandı, sevindi. Neden? Çünkü sesini Hz Hatice'nin sesine benzetti. Sesleri birbirine benzermiş. Aslında Hz Hatice'yi hatırlatan her şey Efendimizi heyecanlandırdı. Hale'nin sesini duyunca, Allah'ım bu Huveylid kızı Hale buyurdu. Bir başka rivayet. Peygamberi Zişan Efendimizin yanına bir hanım geldi. Allah'ın Resulü buna pek sevindi. Kadının hatırını sorup sual etti. Nasılsınız, iyi misiniz gibi böyle. Ilgi göstererek. O hanım, biraz oturup çıktıktan sonra Peygamberi Zişan Efendimiz buyurdu ki; Bu hanım Hz. Hatice sağken de bize gelirdi. Evimize gelirdi. Dostlukları görüp, gözetmek imandandır, buyurdu. Dostlukları muhafaza etmek, onları korumak, görüp gözetmek imandandır. Yani mümin bir adam dostluklara riayet eder. Dostlarını Sayar. Onlara değer verir. Kendi dostlarını değil, Hz. Hatice'nin mi dostlarını bile böylesine ilgilenmeye değer buluyor, onlarla alakadar oluyor. Dostlukları görüp gözetmek, imandandır. Biz de dostlarımızı ihmal etmeyelim sevgili kardeşlerim, Şu dünyanın en güzel şeyi dostlardır, arkadaşlardır. Mümin kardeşlerdir. Onları Allah için sevmek kadar değerli hiçbir şey yoktur. Onun için birbirimizi, bir menfaat, bir çıkar dolayısıyla değil, Allah rızası için sevmeliyiz. Bu benim kardeşim. Biz bununla beraber dini kitaplar okuruz. Allah'ı zikir ederiz. Sohbetler yaparız darzında düşünmeli ve dostları korumalı, gözetmelidir. Ashabı kiramdan biri, Fahri Kainat Efendimizi anlatırken şöyle dedi; Sultani Enbiya Efendimiz, Sallallahu Aleyhi Vesellem yakınlarını görüp gözetirdi diyor. Peygamber Efendimiz, yakınlarını, yani akrabalarını, akrabalık bağı olan kimseleri görür, gözetir, idi. Ama onları kendilerinden daha faziletli olan, daha değerli olan Ashabı kirama üstün tutmazdı. Neye göre değer veriyor Peygamber Efendimiz? Dindeki samimiyetine göre. Akrabasına değer veriyor, hatırını soruyor. Hediye gönderiyor, ilgileniyor onunla tamam ama mesela Hazreti Ebu Bekir'in durumu düşününüz. Müslümanların içerisinde biricik insan. Her türlü faziletiyle. Onun için biz onu en samimi müslüman, en üstün müslüman olarak bilir, inanır, saygı gösteririz. Mesela Hazreti Ebubekir'e hiç Hz. Ebubekir'e hiçbir akrabasını tercih etmiyor. Akraba olarak onları seviyor, değerlendiriyor ama hiç birini Hz. ömer'den üstün tutmuyor. Çünkü onların İslam'a bağlılıkları farklı. İslam'a hizmetleri farklı. Mühim olan din kardeşliğidir, bunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Yani herkese manevi derecesine göre Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem yakınlık gösteriyor. Bu bana iyilik yapar, arada bir hediye gönderir diye değil. Bununla aramızda şöyle bir menfaat ilişkisi var diye değil. Bu adam samimi Müslüman. Bu adam faziletli insan diye değer veriyor. Manevi derecesine göre yakınlık gösteriyor. Peygamberi Zişan Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz şöyle buyurdu: Akrabam olan falan oğulları benim akrabamdır ama Müslüman olmadıkları için benim dostlarım değildir. Akrabam olduğu için ben onlara değer veriyorum, aynı soydanız, tamam. Saygı gösteriyorum, yakınlık gösteriyorum o kadar. Ama müslüman olmadıkları için, benim dostlarım değildir. Bakınız dost kelimesini kullanıyor Efendimiz. Dost kimmiş onu öğreniyoruz. Ama onlarla aramızda akrabalık bağı olduğu için ben onlarla ilgimi kesmeyeceğim. Müslüman olmayan falanlar benim akrabamdır.Akrabam oldukları için ben onlarla alakamı kesmeyeceğim, görüşeceğim, konuşacağım diyor. Öyle buyuruyor. Bu Hadisin bir başka rivayetinde Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, benim dostlarım Allah Teala ile iyi müminlerdir buyuruyor. Demek ki sevgili kardeşlerim, müminlerin dostları kimmiş? Allah, Resulullah ve iyi Müminler. Dostlar bunlar. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem, en büyük kızı Hz. Zeynep vardı. Biliyorsunuz. Hz. Zeynep'in çocuklarından birinin adı Ümame. Ümame daha küçük bir çocuk. Onu omuzuna bindirerek Peygamber Efendimiz namaz kılardı. Yani mescide gider, cemaatin önüne geçer, Ümame omuzunda. Secdeye varınca çocuğu yere indirir. Kıyama kalkarken çocuğu tekrar omuzuna alır, namaza devam ederdi. Bizim ölçülere pek uymuyor değil mi? Ama ölçüyü koyan o. Ölçüyü, İslamda ölçüyü ortaya koyan, dinimizi kendisinden öğrendiğimiz Efendimiz Aleyhissalatu Vesselamdır. Demek ki namaza zarar vermeyecek tarzda, çok meşgul olmadan Efendimiz onu usulünce yapıyor. Omuzuna alıyor, omuzumdan indiriveriyor. Çünkü çocuğun ağlaması, burada da şahit oluyoruz ya namaza durduğumuz vakit sık sık görüyoruz hakikaten. Annesi yere bırakıyor, namaza duruyor. Biz de namaz boyunca, 4 rekat boyunca o sesi dinliyoruz. Ama Allah rızası için dinliyoruz tabii ki. Diyoruz ki Allah razı olsun yine de. Çocuğu camiye alıştırıyor, getiriyor. İnşallah ileriki yıllarda da getirirler aynı şekilde. Varsın çocuk bağırsız, çağırsın önemli değil. Efendim ben kalbimi işte Allah'a veremiyorum. Olsun, çaba sarfet. Aynı ecri alırsın. Mühim olan bir kardeşimize Allah rızası için sabretmek. Demek ki ağlayabilir çocuk düşüncesiyle Efendimiz herhalde onu omuzuna alıyor. Cemaatin huzuru kaçmasın diye. Bu da ahde vefanın, akrabayı gözetmenin en güzel örneklerinden biridir. Efendimizin süvarisi, Resüli Ekrem'in süvarisi diye meşhur olan bir zattır bu. Cengaver Sahabi. Ebu Katade El Ensari. Yiğit bir sahabi. O anlatıyor. Diyor ki, Habeşistan kralı Ashame'nin Peygamber Efendimize gönderdiği bir heyet Medine'ye gelmişti. Demekki Habeşistan kralı Efendimize bir heyet gönderiyor. Bunlar Medine'ye geliyor. Kalabalık bir grup. Peygamberi Zişan Efendimiz kalktı ve onlara hizmet etmeye başladı. Ne yapılması gerekiyorsa, yemek, içmek kabilinden ikramda bizzat ikramda bulunmaya başladı. Ashab-ı Kiram dediler ki, Ya Resulallah siz buyurun oturun. Biz hizmet ederiz. Biz kardeşlerimize hizmet ederiz. Müslüman veya değildi kardeşlerimiz dedim ama. Çünkü Ashame'nin Müslüman olduğunu biliyoruz. Habeşistan Kralı Ashame biliyorsunuz Müslüman oldu. Vefat ettiği zaman da Peygamber Efendimiz onun gıyabi cenaze namazını kıldı. Kıldırdı. Habeşistan kralı Ashame'nin gönderdiği heyet, Medine'ye gelince Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem onlara hizmet etmeye başladı. Ashab-ı Kiram dediler ki Ya resulallah Siz Buyurun oturun. Onlara Biz hizmet ederiz dediler. Şimdi ses geliyor mu? Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: Nebiler Sultanı Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: Hayır, onlara ben hizmet edeceğim. Habeşistan heyetine ben hizmet edeceğim. Çünkü onlar memleketlerine hicret eden arkadaşlarıma hizmet etmişler. Onlar Mekke'den kalkıp Habeşistan'a hicret eden Müslümanlara sahip çıktılar. Onları muhafaza ettiler, korudular. Ikram ettiler onlara, ben de onlara ikram edeceğim. Bakınız. Arkadaşa, dosta ikram edene de ikram etmek gerekiyor. Şimdi de ben hizmet ederek onlara karşılık vermek istiyorum, buyuruyor. Onların yaptığı iyiliğe karşılık vermek istiyorum. Işte Resûl-i Kibriya Aleyhi Ekmelüt TAhaya Efendimiz Hazretleri böylesine vefakar bir insan. Kimseye minnet duymak istemiyor, yani görevini yapmak istiyor. Elimden geldiği nispette ben de onlara karşı vazifemi yaparım. Çünkü onlar benim dostlarıma arkadaşlarıma hizmet ettiler. Bu Müslümanın, efendim, vefa borcudur diye düşünüyor Efendimiz. Bir başka olayı zikrediyor Müellifimiz Kadı İyaz. Huneyn Gazvesi yapılmıştı. Mekke fethinden sonra. 15 gün sonra Huneyn gazvesi yapıldı. Alınan esirler, Peygamber Efendimizin huzuruna getirildi. Biliyorsunuz. Huneyn Savaşı'nda alınan esirler kadar hiçbir savaşta esir alınmamıştı. Çünkü Hevazinlilerle savaşıldı. Hevazin Kabilesi savaşçı bir kabile. Arapların da şöyle bir adeti var. Savaşçılar ölümüne savaşsın. Geri dönüp kaçarlarsa, şunu bilsinler ki, onların kaçmaması için hanımlarını, çocuklarını, mallarını mülklerini, develerini, koyunlarını getirelim. Kaçarsak her şey, her şeyimiz Müslümanların olur diye bilsinler diye düşünüyorlar. Herşeylerini getiriyorlar. Onun için yenildiler Hevazinliler bu savaşta ve neleri var neleri yok hepsi müslümanların eline geçti. Işte esirler alındı. Efendimizin huzuruna getirildi esirler. Bu esirler arasında Fahri Alem Efendimizin, süt kardeşi. süt bacısı diyelim Şeyma da vardı. Esirler Efendimizin huzuruna getirilince Şeyma dedi ki; Ya Resulallah Ben senin süt kardeşinim. Kendisini tanıttı. Geçen dersin birinde de söylemiştim. Şeyma abla, büyük. Efendimizin sırtında taşıyor gittiği yerlere. Anadolu'da da öyle yapar ya ablalar. Kardeşlerini sırtına bindirirler, dolaştırırlar. Ben geçen sefer sırt diyeceğim yere kol dedim, ya doğrusu şöyle: Şeyma'ya diyor ki Efendimiz, benim süt kardeşim olduğunu ben nereden bileyim? O da diyor ki Ya Resulallah bir gün seni sırtımda gezdiriyordum. Sırtımı ısırmıştın. Dişlerini geçirmiştin diyor. Ve açıyor, gösteriyor. Efendimizin çocuklukta ısırdığı dişlerinin izi. Efendimiz olayı hatırlıyor. Evet. Efendimiz süt kardeşini ağırlamak istedi. Sırtındaki hırkayı çıkarttı, Şeyma'nın altına serdi Ve ona buyurdu ki; Kardeşim diyor Efendimiz Şeyma'ya, şayet arzu edersen benim yanımda kalabilirsin. O takdirde çok değerli ve sevgili biri olarak kalırsın. Benim yanımda çok değer verilir, çok sevilirsin. Çok ikram görürsün benim yanımda kal diyor. Yok benim yanımda kalmak istemezsen, ben sana çeşitli hediyeler veririm. Kavmine döner gidersin. Kabilene geri dönüp gidersin buyuruyor Efendimiz. Şeyma da kavmine, kabilesine gitmeyi tercih ediyor. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem de ona kıymetli hediyeler vererek yolcu ediyor. İşte bu da ahde vefanın bir numunesi. Ahde vefa imandandır buyurdu da Peygamber Efendimiz. Bu da ahde vefanın bir misalidir. Ashab-ı kiramdan en son vefat eden bir sahabi vardır. Ebut Tufeyl Amir bin Vasile el Leysi. Hicri 100 tarihinde vefat etmiştir. Efendimiz bir gün diyor ki, buyuruyor ki; bazen diyor ki ağzımdan çıkıyor, kusura bakmayın. Böyle dememek lazım. Peygamber Efendimiz deyince buyuruyor ki demek lazım. Ama derse dalıyoruz, heyecan oluyor, yorgunluk oluyor efendim. Siz onu öyle anlayın. Ve siz de öyle söyleyin. Efendimiz şöyle buyuruyor, Efendimiz bir Hadis-i şerifinde böyle buyuruyor dememiz lazım. Efendimiz buyuruyor ki bir gün; bugünden itibaren 100 sene sonra hayatta kimse kalmayacak. Yani bugün yaşayanlardan hepsi ölecektir, buyuruyor. O gün işte, o tarihten itibaren tam 100 yıl sonra Ebut Tufeyl, ki en son vefat eden sahabedir, vefat ediyor. Efendimizin buyurduğu aynen gerçekleşiyor. Ne demiş bu sahabi? Gördüğü bir olayı anlatıyor Ebut Tufeyl. Çocukluk günlerimde şöyle bir olay görmüştüm diyor. İki cihan güneşi Efendimizin yanına bir kadın gelmişti. O gün Efendimizin yanına bir kadın gelmişti. Fahri Kainat Efendimiz hırkasını yere yaydı. O kadını hırkasının üzerine oturttu. Oradakilere dedim ki diyor bu kadın kim? Peygamber Aleyhisselamın böyle değer verdiği bu kadın kim? Onu emziren süt annesidir. Onun süt annesidir, yani Halime Radıyallahu Anha imiş. Demek ki süt annesine, süt kardeşine böyle değer veriyor. Yine onlarla ilgili şöyle bir olay var sevgili kardeşlerim. Tabiin muhaddislerinden Ömer İbni Saib var. O şöyle dedi: Bir gün resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem oturuyordu. Süt babası geldi Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin yanına. Yani Halime Radıyallahu Anha nın eşi. O sırada süt babası gelince Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem elbisesinin bir kısmını onun altına serdi, süt babası da onun üstüne oturdu. Elbisesini açıyor Efendimiz otur diyor. Cübbe geniş ya. Onu açıyor, buraya otur diye onu oturtuyor. Devamı var olayın. Biraz sonra süt annesi geldi. Demek ki ailece gelmişlermiş. Allah'ın elçisi onu da öbür tarafına aldı. Onun da altına elbisesini bir kısmını yaydı. Anneciğim sen de buraya otur dedi, onu da oraya oturttu. Bitmedi. Sonra süt kardeşi, erkek kardeşi, geldi. Ayağa kalktı, demek ki cübbesini çıkarttı Efendimiz. Süt annesi, süt babası üzerinde oturuyor. Ayağa kalktı, süt kardeşini karşısına oturttu. Sen de şöyle otur dedi. Ona da değer veriyor. Ayağa kalkıyor. Sen de şöyle otur kardeşim diyor. Ikram ediyor. Sevgili kardeşlerim, ahde vefada hiç kimseye Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem ile boy ölçüşemez. O böylesine vefada eşsiz bir insan. Yıllar geçmiş, yıllar önce efendim, beraber olmuşlar. Evlerinde kalmış yıllarca. Gerçi onlara ücretlerini vermiş annesi, dedesi. Efendim. Ama o ayrı mesele. Beraber yemeleri, içmeleri olayı var. Onların hatırına Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem onlara böylesine ikramda bulunuyor. Server Enbiya Efendimizin bir süt annesi daha var. Yani Halime'ye verilmeden önce Kim o? Ebu Leheb'in cariyesi Süveybe. Ebu Leheb, Peygamber Efendimizin amcası, Peygamber Efendimizin en büyük düşmanı. Ebu Cehil'den farkı yok. Ama Efendimizin çocukluk günlerinde tabii peygamber olmadığı için henüz. Benim yeğenim diye seviyor. Efendim, cariyesini ona süt vermesi için gönderiyor. Işte bu Süveybe Mekke'de yaşardı. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem ona Medine'den yiyecek gönderirdi, elbise gönderdi. Efendimiz hicret edip, Medine'yi şereflendirince, Süveybe annesini unutmuyor. Yani birkaç gün süt vermiş ona. Ona hediyeler gönderiyor. Süveybe Hicretin 7. yılında yani Miladi 629 da Mekke'de vefat etti. Süveybe vefat edince Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle soruşturdu: Süveybe'nin akrabalarından, yakınlarından hayatta kalan var mı? Onlara hediye gönderecek. Süt annesinin akrabalarına hediye gönderecek. Dediler ki hiç kimse kalmadı. Onu akrabalarından hayatta hiç kimse kalmadı. Işte sevgili kardeşlerim, Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem böyle vefalı bir insan. Böyle bir vefalı insan. Kendisine birkaç gün süt veren süt annesini görüyor, gözetliyor, kolluyor. Akrabaları var mı diye de soruyor. Varsa onlara da ikramda bulunacak. Hz. Hatice Radıyallahu Anha dan söz eden bir Hadisi şerif var. Buna göre Server'i Enbiya Efendimiz ilk vahiy aldığı vakit, Cebrail Aleyhisselam gelip de kendisine hani ikra diyor ya. Ilk vahiy aldığı zaman, Hatice annemiz Efendimizi şöyle teselli etti. Çünkü Peygamber Efendimiz tereddüde düştü. Meleği ilk defa görüyor. Efendim, gerçekten bu melek mi bileniyor, endişeyi diyor. Yani bu benim gördüğüm melek olduğunu söyledi ama gerçekten melek mi yoksa cin midir, şeytan mıdır diye endişe ediyor. Hz. Hatice o sırada Efendimizi teselli ediyor. Nasıl teselli ediyor? Şöyle: Sana müjdeler olsun ya Muhammed. Daha vahyin ilk zamanı olduğu için, yani Ya Resulallah demiyor. Allah'a yemin ederim ki, Allah Teala seni hiçbir zaman mahcup ve mahzun etmez, üzülme. Yani ben gerçekten peygamber miyim, peygamber mi oldum, melek böyle diyor ama diye Efendimizin tereddüt ettiğini görünce, Hz. Hatice annemizin büyüklüğünü bir kere daha hatırlayalım. Efendimizin arkasında kapı gibi. Onu bakınız nasıl teselli ediyor. Allah seni hiçbir zaman mahcup ve mahzun etmez. Neden etmez? Çünkü sen akrabalarını ziyaret edersin, onları görür gözetirsin. Yardıma ihtiyaca muhtaç olan kimselere yardım edersin. Işini görmekten aciz olan kimselerin elinden tutarsın. Misafirleri ağırlarsın Misafirlere ikram edersin. Haksızlığa uğrayan kimselerin yanında yer alırsın, onları arka çıkarsın. Bir adam, kim olursa olsun. Birinden haksızlık görmüş. O da kim olursa olsun. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem o haksızlığa uğrayanın yanında yer alıyor. Ötekinin karşısına çıkıyor. Hatırlayınız, adam gelmiş. Tüccar. Mekke'de Malını satıyor, Ebu Cehil gelmiş, almış malını. Gasıp. Zalim. Sonra da adamın parasını vermemiş. Bu İslamiyetin ilk günlerinde. Efendimiz Mekke'de iken oluyor malum. Adam perişan, ağlıyor. Kimse de yardımcı olmuyor. Çünkü Ebu Cehil, Mekke'nin önde geleni, ileri geleni. Kimse onun karşısında söz söyleyemiyor. Biri diyor ki; o adama. Sen git, Muhammed Aleyhisselam'a şikayet et diyor. Kimi şikayet edecek? Ebu Cehil'i şikayet edecek. Efendimizin huyu ne? Zulme uğrayanın arkasında durmak değil mi? Olsun. Ebu Cehil Müslüman olmamış olsun. Kalkıyor, kalktı Ebu Cehil'in evine gitti. Ve seslendi ona. Dışarı çık, dedi. Ebucehil dışarı çıktı. Efendimiz bu adamın malını almışsın, vermiyormuşsun parasını. Parasını ver dedi. Ebu Cehil ne gördüyse gördü, içeri gitti, adamın parasını aldı ve teslim etti. Hiç itiraz etmedi. Çünkü onun başına çeşitli olaylar geldi ya. Efendimizin başına taş atmak istedi. Efendimizin boğazına sarılmak istedi. Bir keresinde azgın bir boğa gördü karşısında. Bir başka seferinde Efendimizin yanına yaklaşırken bir hendek gördü içi ateşle dolu yaklaşamadı. Dönüp kaçtı gitti. Arkadaşlar onunla alay ettiler. Ne oldu, hani Muhammed'e öldürecektin, başına taş atacaktınnfilan gibisinden. Peygamber Efendimizi kapısında görünce Ebu Cehil gittiği tıpış tıpış parasını adamın ödedi. Adam da teşekkür etti, gitti. İşte Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem böyle insandı. Benim güzel kardeşlerim bu vasıflar, aslında bizde bulunması gereken vasıflardır. Neden? Çünkü Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'i Yüce Rabbimiz bize örnek olarak gönderdiğini söylüyor. Allah'ın Resulünde sizin alacağınız dersler, örnekler vardır buyuruyor. Şu halde yapacağımız iş nedir? Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem'in hayatını en iyi tarzda öğrenmektir. Efendimizin hayatını nasıl öğreniriz? En güzel şekilde, Hadisi şerifler okuyarak öğreniriz. Evet, Peygamber Efendimizin hayatını anlatan güzel kitaplar var. Onları da okumalıyız. Onları da okumalıyız ama onlar netice itibarıyla çok az bilgi verirler. Yani falan vakit şu oldu, falan vakit böyle yaptı Allah'ın Resulü derler. Ama Allah'ın Resul'ünün Sallallahu Aleyhi Vesellem, yaşayış tarzını bütün teferruatıyla, bütün genişliği ile Hadis-i şeriflerde buluruz. Onun için benim güzel kardeşlerim, ailemizde, dostlarımızla beraber olduğumuzda, Hadisi şerif okumalıyız. Evimizde bugün bir kardeşim anlattı ve çok duygulandım. Hadisi şerif okumaya başladık diyor. Efendim, Şemaili Şerif okumaya başlamışlar. Çocukları ders saati gelince, baba kitabı getirelim mi filan diyorlarmış. Ve gördüm ki diyor çocuklar diğer ev halkından daha arzulu. Yeni fark ettim diyor yani çocukların bu kadar arzulu oluşunu ben yeni fark ettim diyor. Sevgili kardeşlerim bunu siz de denemek istemez misiniz? Çünkü onların gönlü Allah'ı açıktır, dine açıktır. Çocukların gönlünde Allah ve Resulullah sevgisi tabii olarak vardır. Onlara biz Peygamber Efendimizi anlatmaya başladığımız vakit, onların o en az seviyede bulunduğunu tahmin ettiğimiz Peygamber muhabbeti birden gelişecek, büyüyecek, Dalbudak salacaktır. Onun için evimizde mutlaka Hadis kitabı okuyalım. Hadis kitabı okuyalım. Okuyacağımız kitaplar çoğaldı. Elhamdülillah Riyazussalihin çok okunuyor, çok. Okunan bir kitap. Elhamdülillah Şifa-i Şerif okunabilir, Şemaili Şerif okunabilir. Yani biri bittikten sonra diğeri okunabilir. Çocuklar için de ben hep şunu söylüyorum. Onların seviyesinde kitaplar vardır. Bu Kabil sohbetlere onları alıştırmak için bukabil sohbetlere çocukları alıştırmak için, onların anlayacağı kitaplarla başlamakta fayda vardır. Yan Peygamber Efendimizi anlatan, güzel dinimizi anlatan çocuk kitaplarını okuruz. Diyelimki 10 dakika okuruz. 20 dakika da Hadis kitabı okuruz. Böylece çocukların ilgisini celb etmiş oluruz. Sevgili kardeşlerim epeydir yapmadığımız bir duamızı yaparak dersimizi bitirelim. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin bir duasıdır bu. Amin. Allah'ım, bize günaha ilgi duymayacak kadar senden korkmayı nasip eyle. Yarabbi, başımıza gelen dünya musibetlerini hafifletecek güçlü bir iman nasib eyle bize. Yarabbi Müslümanlara, düşmanlık edenlere karşı bize yardım eyle. Bizi dinimizde musibete uğratma. Dünyayı en büyük düşüncemiz ve gayemiz kılma Göz açıp kapayıncaya kadar da olsa, bizi nefsimizin eline bırakma Yarabbi. Yarabbi, Müslümanlara acımayanları Müslümanların başına bela etme. Müslümanlara zulmü reva görenleri sen perişan eyle. Filistin'de, Suriye'de, Mısır'da, Irak'da, Arakan'da, Doğu Türkistan'a ve dünyanın başka yerlerinde kafirlerin, zalimlerin zulmü altında inleyen kardeşlerimize sen muin ve müzahir ol Yarabbi. Hepimizi Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin şefaatına nail eyle Yarabbi. Amin Elhamdülillahi Rabbil Alemin. El Fatiha.