Euzu billahi mineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin. Vessalatu Vesselamu ali seyyidina Muhammedin Ve alihi ve sahbihi ecmain. Pek kıymetli kardeşlerim, Şifa-i Şerif dersimize başlıyoruz. Allah katında Resûl-i Kibriya Efendimizin önemini ve değeri konuşuyoruz. Şifa-i Şerif'in birinci bölümündeyiz. Üçüncü kısımdayız. Elimizdeki kitapta 230. sayfa 434 nolu Hadis-i şerifi okuyacağız. Bildiğiniz gibi İsra ve Miraç bahsini okuyoruz. Birkaç haftadır aynı konuya devam edeceğiz ve inşallah daha birkaç hafta daha sürecek bu bahis. Şurada kalmıştık. Kadı İyaz diyor ki, bu Hadisi rivayet kitabına alarak Enes'ten bu Hadisi Talebesi Sabit El Bünani rivayet etmiştir. Sabit El Bünani'den de onun talebesi Hadis ve fıkıh alimi olan Hammad İbni Seleme bu Hadisi rivayet etmiş. Böyle teknik bilgiler veriyor önce. Buna göre diyor bu manevi ameliyat olayı Nebiler Sultanı Efendimiz süt annesi Halime'nin yanında olduğu zaman ve arkadaşlarıyla oyun oynarken olmuştur. Şimdi bir önceki derste Peygamber Efendimizin Miraç'a çıkmadan önce manevi bir ameliyattan geçtiğini söylemiştik. Sonra bazıları dediler ki bu ameliyat daha çocukluğu zamanında olmuştur. Süt annesinin evindeyken olmuştur demiş ver şimdi zikrettiğim olayı nakletmişler. Süt annesinin evinde bulunduğu sırada çocuklarla oynarken, Cebrail Aleyhisselam bir başka melekle birlikte geliyor ve Peygamber Efendimizin göğsünü yarıyor, kalbini çıkarıyor. Kalbinin İçinden bir siyah pıhtıyı alıyor, atıyor. Bu senin şeytandan olan nasibindir, buyuruyor. Artık bundan sonra şeytan sana bir zarar veremez buyuruyor. Evet, Efendimiz bu olayı anlatıyor. Ve diyor ki; Cebrail Aleyhisselamın bu sözünü ettiğimiz manevi ameliyatı güvenlir birçok muhaddisin rivayet ettiği gibi İsra Hadisesinden ayrıdır ve tamamen başka bir olaydır. Göğsünün yarılması hadisesi başka bir olaydır demiş bunu rivayet eden Ravi. Sabit El Bünani, ki Enes Bin Malik talebesidir demiştik. Onun rivayeti şu bakımdan güzeldir diyor Kadı İyaz. Peygamberi Zişan Efendimizin göğsünün yarılması olayı ile İsra ve Miraç Hadisesini birbirine karıştırmadan rivayet etmiştir. Yani İsra ve Miraç olayı ayrı, Peygamber Efendimizin daha önce çocukluğunda kalbimin yarılarak manevi ameliyattan geçmesi olayı ayrıdır. Bunları birbirine karıştırmadan rivayet etmiştir Enes'in talebesi Sabit El Bünane. Server-i Enbiya Efendimizin Mekke'den Beytül Makdis'e gittiğini bir gece evinde yatağında uyurken Cebrail Aleyhisselam geliyor. Onu uyandırıyor ve alıyor. Mekke'den Kudüs'te bulunan Beytül Makdis'e gittiğini. oradan da Sidretül-müntehâ'ya yükseldiğini birbirine bağlı bir kıssa olarak rivayet etmiştir. Ayrı ayrı olay olarak değil, ayrı ayrı kıssa olarak değil, birbirine bağlı bir kıssa olarak rivayet etmiştir. Böylece bazı ravilerin belirsiz bir şekilde anlattığı bu olağanüstü olaydaki karışıklığı gidermiştir. Tebei tabiin alimlerinden Yunus Bin Yezid var. Tabiin alimlerinden meşhur Muhammed İbni Şihab Ez Zühri'den rivayet ediyor. Zühri de Enes'ten, Enes İbni Malik'den rivayet ediyor. Hazreti Enes'in ünlü sahabi Ebu Zer El-Gıfârî'den nakline göre, Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem Miraç olayını şöyle anlatmıştır. Buraya kadar bir mânâ verelim. Efendimiz buyuruyor ki; ben Mekke'de iken evimin tavanı yarılıverdi. Tavan birdenbire yarıldı, açıldı. Oradan Cebrail Aleyhisselam indi, evin içine indi. Göğsümü yardı. Ve içini göğsümün içini zemzem suyuyla yıkadı. Buyuruyor Efendimiz. Sonra ne olmuş? Kalbini yıkadı, tamam. Göğsünü yıkadı. Göğsümü yıkadıktan sonra diyor hikmet ve iman ile dolu altın bir leğen getirdi. Leğenin içi hikmetle ve imanla doluydu. Nasıl bir şeyse tabi. Leğenin içi hikmetle ve imanla doluydu. Leğendeki hikmet ve imanı göğsümün içine boşalttı. Elbette Sevgili kardeşlerim, biz bunu ancak okuyabiliriz. Mahiyetini anlayamayız. Yani göğsü yarmak nasıl bir olaydır, bunu bilmediğimiz gibi onun içine hikmetin ve imanın boşaltılması olayını da bilemeyiz. Ancak dinleriz, duyarız. Böyle bir şey olmuş. Yani Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem Miraç'ta göreceği fevkalade olaylara hazırlanmış. Çünkü öyle muazzam şeyler görecek ki, onu insanın kalbinin görüp dayanması mümkün değil. Bir manevi hazırlık lazım. Onun için Cebrail Aleyhisselam bu görevi yapıyor. Efendimizin göğsünü zemzemle yıkıyor. Efendim, içine hikmet ve iman dolu bir su boşaltıyor. Hikmet ve imanı boşaltıyor daha doğrusu. Daha sonra diyor, bundan sonra göğsümü kapattı. Yani ameliyat bitince göğsümü kapattı. Daha sonra elimden tuttu. Ve beni semaya çıkardı. Burada böyle anlatılıyor. Yani sahabilerin bir kısmı olayı kendine göre anlatıyor. En önemli gördükleri yerleri kendilerine göre tasvir ediyorlar. Tabii şunu da unutmayacağız. Miraç olayı bir kere olmamıştır. Birkaç defa olmuştur. Onun için bu raviler, bu sahabiler hangisini anlatıyor, onu bilemeyiz. Göğsümü kapattı, elimden tuttu. Ve beni semaya çıkardı. Hadisin devamında hadisin ravisi Yunus İbni Yezid, Miraç kıssasının tamamını anlatmıştır. Bu olay hem Sahih-i Buhari'de vardır, hem Sahihi Müslim'de vardır. En güvenilir iki Hadis kitabımızda. Kur'an-ı Kerim'den sonra en güvenilir iki Hadis kitabımızda bu olay böyle anlatılmaktadır. Burada teknik bir bilgi veriyor Hadis-i şerifle ilgili olarak. Efendim. Kadı İyaz. Diyor ki, bu konudaki bir başka hadisi tabiin müfessirlerinden Katade Bin Diame Es-Sedusi var. O, tabiin neslinden, Enes İbni Malik'ten aynı şekilde rivayet etmiştir. Yani, demek ki bir başka rivayet de aynen bunun gibi. Hazreti Enes de bu rivayeti Medineli sahabe Malik İbni Sasaa'dan duymuştur. Çünkü bu olay, Miraç olayı nerede oldu? Mekke'de oldu. Enes nereli? Medineli. Enes Peygamber Efendimizin yanına ne zaman geldi? Efendimiz hicret ettikten sonra. Daha 9-10 yaşında bir çocuk, annesi getiriyor, Ya Rasulallah, Enes akıllı bir çocuktur, size hizmet etsin diyor. Efendim, ve Enes tabii bu olayı Efendimizden duymadığı için ondan duyan sahabilerden işitiyor, efendim, o da Katade Bin Diame Es-Sedüsi, Enes İbni Malikten duymuş, Enes de bu olayı Ashabı kiramdan Malik İbni Sasa'dan duymuş. Sözünü ettiğimiz bu rivayette, bazı kelimeler ve bazı ifadelerde takdim ve tehir var. Yani bir kısmı önce zikredilmiş, bir kısmı sonra zikredilmiş. Anlatımda bazı ilaveler var. Takdim tehir olduğu gibi, bazı ilaveler var, noksanlıklar var. Peygamberin, Peygamberlerin semadaki yerleri farklı şekilde gösterilmiş. Evet, yani sahabi aklında kalanı söylüyor. Tabii aklında kalanı söylerken de bazı karışıklıklar yapmış oluyor yani. 1. katta Hz. Adem ile görüştü diyecek yerde mesela başka bir şey, filan Peygamberle görüştü diyebiliyor. Bunlar bizim için önemli değil. Peygamberler ile görüşmüş olması önemlidir. Hangi katta hangi Peygamberle görüştüğü bizim için önemli değildir. Önemli olan bu olaydır. Miraç olayıdır. Bunun gerçek olmasıdır. Yine teknik bir bilgi vererek Kadı İyaz diyor ki, Enes İbni Malik Radiyallahu Anh'dan talebesi Sabit El Bünani'nin rivayet ettiği Hadis daha sağlamdır ve daha sahih bir rivayettir diyor. Bu teknik bilgilere razı olacaksınız. Yani arada bir böyle çünkü bu olay önemli bir olay. Ve bir takım insanlar yani imanında zaaf kullan insanlar buna itiraz ediyorlar. Bu sebeple de Hadis alimleri bunu ispat etmek durumunda kalıyor. Filan raviden şöyle rivayet edilmiştir, falan sahabiden böyle rivayet edilmiştir, falan rivayet etmiştir gibisinden bilgiler vermek durumunda kalıyorlar. Kadı İyaz, Allah ona rahmet eylesin. Bu kitabımızın şifa-i Şerif'in musannifi, müellifi, diyor ki İsra ve Miraç Hadisinin çeşitli rivayetlerinde bazı ilaveler vardır. Uygun bulduğumuz bu anlatmayı faydalı gördüğümüz rivayetleri bu kitabımızda size nakil edeceğiz diyor, zikredeceğiz diyor. Içinde farklı ifadeler bulunan Miraç Hadislerinden biri Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim'de yer alan ve Muhammed İbni Şihab Ez Zuhri'nin rivayet ettiği Hadis-i Şeriftir. Bu Hadise göre her Peygamber, Fahri Alem Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimize hoş geldin, safa geldin, ey salih Nebi. Hoş geldin, safa geldin, ey salih kardeş diye hitap ediyor. Hoş geldin, safa geldin, ey salih Nebi. Nebi ne demek? Peygamber demek. Hoş geldin, safa geldin, ey salih kardeş. Efendimiz öyle buyuruyor ya, bütün Peygamberler baba bir kardeştir buyuruyor. Onlar da kardeşim hoş geldin diye Efendimizi karşılıyorlar. Fakat Adem Aleyhisselam ile İbrahim Aleyhisselam farklı bir ifade kullanmışlar. Seyyidi Kainat Efendimize hoş geldin, safa geldin ey salih Nebi, hoş geldin safa geldin ey salih oğlum demişlerdir. Çünkü Hz. Adem baba, hepimizin babası. Efendimizin de babası. Hz. İbrahim Peygamber Efendimizin atası. Onun için o da oğlum diye hitap ediyor. Evet, sadece bu iki Peygamber Hz. Adem ve Hz. İbrahim Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Veselleme oğlum diye hitap etmişlerdir. Diğerleri kardeşim diye hitap etmiştir. Biliyorsunuz, biz Miraç hadisini okuduk ama şimdi Kadi İyaz ne yapıyor? Bazı diğer rivayetlerdeki farklı bilgileri topluyor. Ve bize onları naklediyor. Filanın rivayetinde şöyle farklı bir bilgi var. Onu da bilesiniz diye bize öğretiyor. Allah razı olsun kendisinden. Abdullah ibni Abbas Radıyallahu Anhüma tarafından rivayet edilen Miraç hadisinde Fahri Kainat Efendimiz şöyle buyurmuştur. Cebrail beni aldı diyor Efendimiz. Ve öyle yüksek bir yere çıkardı ki, ben orada kaza ve kaderi yazan kalemin, kalemden çıkan cızırtıyı duydum diyor. Kaza ve kaderi, bizim ve diğer insanların başlarına gelecek olayları yazan kalemin cızırtısından çıkan sesi duydum diyor. Bu meleklerin neleri yazdıklarını bilemiyoruz. Kim yazıyor? Melekler yazıyor tabii. Allah Teala kâinattaki bütün işleri kimler vasıtasıyla görür? Melekler vasıtasıyla. Kendisi emreder, şunu yapın der, melekler yaparlar. Kaza ve kaderi yazma görevi, demek ki bazı meleklere verilmiş. Onlar bu işi yapıyorlar. Onları ne yazdığını bilemiyoruz. Burada yalnız sevgili kardeşlerim Rahman suresinin 29. ayeti kerimesini hatırlamamızda fayda var. O ayet-i kerimede Allah Teala buyuruyor ki, Böyle buyuruyor Allah Teala kendisi hakkında Allah Teala'nın işleri arasında kullarının bir günahını bağışlamak, bir sıkıntılarını kaldırmak, bir topluluğu yüceltmek, başka bir topluluğu efendim alçaltmak gibi işler vardır. Bunlar her zaman yazılıyor yani. Yani her şey bizimle ilgili olan şeyler yazılmıştır ama demek ki aynı zamanda Allah Teala zaman zaman kullarının günahını affediyor ve onu yazdırıyor. Insanların bazı sıkıntılarını gideriyor, onu tespit ettiriyor. Bazı toplumları yüceltiyor, bazılarını alçaltıyor. Bunlar meleklerin devamlı yazdığı işlerden. Peki bunu da öğrendik. Güzel bilgiler. Muhtelif Hadislerdeki güzel bilgileri müellifimiz Kadı İyaz bize naklediyor. Ve diyor ki; Ashab-ı Kiramdan Enes İbni Malik Radıyallahu Anh'ın rivayet ettiği bu Hadis-i şerifte şu bilgi var. Sonra Cebrail tarafından Sidretül Münteha ya götürüldüm. Semanın en üst basamağına sidreyi öyle renkler kaplamıştı ki buyuruyor Peygamber Efendimiz. Öyle renkler kaplamıştı ki, insan bunları görünce hayrete ve şaşkınlığa düşüyor. Öyle renkler ki dünyada görmemişsiniz. Öyle göz alıcı renkler. Kadir Gecesi, Kadir'i diyelim gördüğünü söyleyen bazı kardeşlerimiz öyle anlatıyorlar ki daha doğrusu anlatamıyorlar da. Öyle renkler gördüm ki diyorlar aklım başımdan gitti adeta. Dünyada hiç görmediğim, insanı hayran bırakan renkler. Bunu görenler dünyadaki insanlar. Efendimiz Sidretül-Müntehâ'ya çıkıyor ve orada bir takım renkler görüyor. Yani Sidretül Müntehâ'yı ile kaplayan renkler görüyor ve onu tasvir edemiyor tabii ki. Insan bunları görünce hayrete ve şaşkınlığa düşüyor. Onların ne olduğunu bilemiyorum diyor Efendimiz. Ardından beni Cebrail Aleyhisselam cennete götürdü diyor. Cenneti gezdirmeye götürdü. Demek ki Miraç'ta, Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem muhtelif yerlere gitti. Bunlardan biri de cennettir. Cennete beni götürdü diyor. Ashabı Kiramdan Malik İbni Sasa'nın rivayet ettiği Miraç Hadisesinde Resûl-i Ekrem şöyle buyuruyor: Ben Musa Peygamberin yanına varıp ondan ayrıldığım vakit Musa Peygamber ağlamaya başladı diyor. Musa Peygamber'in yanından ayrıldım. İşte konuşuyorlar. Hz. Musa ona diyor ya, Allah Teala sana ümmetine götürmek üzere ne, nasıl bir hediye verdi? İşte 50 vakit namaz emretti. Diyor Peygamber Efendimiz. Hz. Musa diyor ki ama tekrar Rabbine dön, ve yalvar. Bunu indirsin. Çünkü ümmetin bu kadar namazı kılamaz. İşte Efendimiz tekrar gidiyor Allah Teala'nın huzuruna. Bildiğiniz gibi geçen derslerimizi anlattık. Tekrar dönüyor Hazreti Musa ile görüşüyor. Hatta Hazreti Musa diyor ki, bu beş vakit namaza da dayanamaz senin ümmetin. Gel bunu tekrar git azaltsın biraz daha Allah Teala. Efendimiz de buyuruyor ki; utandım ben. Tekrar huzuruna gidip niyazda bulunmaya utandım diyor. ve Hazreti Musa'nın yanından ayrılıyor. Musa'nın yanından ayrılınca diyor, Musa ağlamaya başladı diyor. Hz. Musa ya seslenildi. Biri seslendi, yani Allah Teala'nın görevlendirdiği biri seslendi, niye ağlıyorsun Ey Musa? Seni ağlatan nedir? Rabbi, diyor ki Hz. Musa Yarabbi, Bu benden sonra gönderdiğin çocuk, Efendimizden böyle bahsediyor. Bu benden sonra gönderdiğin çocuğun ümmetinden cennete girecek olanlar benim ümmetimden cennete girecek olanlardan çok fazla, ona ağlıyorum diyor. Evvela şunu söyleyelim sevgili kardeşlerim. Niye çocuk dedi Peygamber Efendimize? Çünkü Efendimiz Miraç'a çıktığında 52 yaşındaydı. Hz. Musa çok önce gelmiş. Değil mi? Binlerce yıl önce gelmiş, efendim, bin küsür yıl önce gelmiş. Ve aradan zamanlar geçmiş. Onun için çocuk diyor, tabi ona göre çocuk. Ve Hz. Musa'nın ümmetinden, Hz. Musa'ya inananların sayısı çok azdır. O azgın Beni İsrail, o azgın Yahudiler o devirde de azgın. Ve ona pek azı inanıyor. Beni İsrail'in, Yahudilerin pek azı Hz. Musa'ya inanıyor ve onu çok üzüyorlar. Çok üzüyorlar. O da şey yapıyor, Yarabbi sen bu çocuğu benden sonra gönderdin. Onun ümmetinden cennete gireceklerin sayısı benim ümmetimden cennete gireceklerin sayısından daha fazladır. Ben buna ağlıyorum diyor. Ebu Hureyre Radıyallahu Anh'ın rivayet ettiği Hadisi Şerife göre Peygamberi Zişan Efendimiz şöyle buyurmuştur. Efendimiz buyuruyor ki; o sırada ben hepsi de Peygamber olan bir cemaatin içindeydim. Bir cemaatin arasındaydım ki, orada bulunanların hepsi Peygamberlerdi. Namaz vakti de girmişti. İmam oldum ve onlara namaz kıldırdım. Sultanı Enbiya çünkü o. Peygamberlerin Sultanıdır o. Namaz kıldırma şerefi demek ki ona veriliyor. Biliyorsunuz bir yerde muhtelif seviyelerde alimler olsa, insanlar olsa içlerinde en alimi ve Kur'an-ı Kerim'i en iyi okuyanı namaz kıldırır. Efendimizin farklı bir durumu olduğu için imamete layık görülüyor ve geçiyor, onlara namaz kıldırıyor. İşte o sırada bir kimse bana cehennem bekçisini tanıttı. Malik'i tanıttı ve dedi ki Ey Muhammed (S.A.V.) şu melek var ya o cehennemin bekçisi olan Malik'tir. Haydi ona bir selam ver, demiş. Efendimizin yanındaki melek, görevli haydi demiş şeye cehennemin bekçisi olan meleğe selam ver. Çünkü Efendimiz Daha sonra da cenneti görüyor, cehenneme gidiyor, cehennemi görüyor. Ben o meleğe yöneldim selam vermek üzere fakat o benden önce davrandı, bana selam verdi diyor. O da biliyor ki karşısında kim var? Nasıl bir insan var? O beni selamladı diyor, benden önce o beni selamladı. Sevgili kardeşlerim, Miraç beş vakit namaz, afedersiniz beş vakit namaz Miraçta farz kılındı. Peki ondan önce namaz yok muydu? Vardı. Beş vakit namaz Miraçta farz kılındı. Daha önce de namaz vardı. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem geceleri namaz kılıyordu. Çünkü namaz kılması ona farz kılınmıştı. Kalk, namaz kıl emrini alınca Peygamber Efendimiz namaz kıldı. Şayetr Allah'ın elçisi Peygamberlere Miraç'tan döndükten sonra imam olup namaz kıldırmışsa, muhtemelen bu yatsı namazıydı. Çünkü ona denk düşüyor. Ilk vakit çünkü Gece gitti ya. Miraç'a gitti daha önce yatsı namazı yok. Dönüşte namaz kıldırdığına göre muhtemelen bu namaz yatsı namazı olabilir deniyor. Ebu Hureyre Aadıyallahu Anh'ın rivayet ettiği Miraç Hadisinde şöyle geçiyor, Daha evvel okumadığımız, biraz okuduk ama şu farklı bilgiyi Ebu Hureyre Enes İbni Malik rivayet ediyor. Cebrail Aleyhisselam Nebiler Sultanı ile birlikte Burak'a bindi ve Beytül Makdis'e gitti. Orada Burak'tan indi, onu oradaki kayaya bağladı. Kayaya bağladığını okumamış daha evvel. Daha evvel neokumuştuk? Daha önceki Peygamberlerin bağladığı yere bağladı Burak'ı diye okumuştuk. Halbuki Kubbet-üs Sahra'ya Efendimiz Burak'ı bağlamış. Sevgili kardeşlerim, bu kelimeyi yanlış telaffuz ediyorlar. Miraç'ı anlatan veya Kudüs'e gidip orayı gören kardeşlerimiz. Sanki orada bir sahra varmış gibi, sahra, kubbet-üs sahra diyorlar. Sahra değil, Sah-Ra Ra çekmiyor, ra'nın önümde yuvarlak ta var. Kubbet-üs sahra. Taş demek, sahre taş demek. Taşın üzerinde bulunan bir kubbe var. O anlatılıyor. Kardeşlerimiz Kubbet-üs sahra değil, kubbet-üs-sahra diye telaffuz etmeliler. Ve orada namaz kılan meleklerde birlikte Efendimiz namaz kıldı. Namaz kılınıp bittikten sonra dediler ki, Ey Cebrail bu yanında bulunan zat kimdir diye sordular. Hazreti Cebrail Efendimizi tanıttı. Son Peygamber olan Muhammed'dir, O Allah'ın elçisidir dedi. Onun Miraç'a çıkmasına izin verildi mi? diye sordular. Evet izin verildi, dedi. Peygamberler dediler ki, Efendimizi selamlıyorlar. Bir kardeş, yani din kardeşi olarak. Ve Allah'ın halifesi olarak hoş geldin, sefalar getirdin. diyorlar Peygamber Efendimize. Allah'ın halifesi ne demek? Allah Teala Efendimize yeryüzünü güzelleştirme yeryüzünde emirlerini ve yasaklarını uygulama görevi vermiştir. Halifelik budur. Halifelik. Biz de halifeyiz değil mi?Allah Teala insanoğlunu halifesi kılmıştır yeryüzünde. Yani Allah Teala'nın emirlerini ve yasaklarını uygulama görevini bize vermiştir. Peygamber Efendimiz sağlığında bu görevi yapmış, ondan sonra bu görev ümmetine kalmıştır. Ümmeti bu işi yapacaktır yaşadıkları sürece. Evet. Peygamberler, Efendimize ne dediler? Sen ne güzel kardeşsin. Sen ne güzel halifesinin dediler. Cebrail Aleyhisselam ile Fahri Alem Efendimiz, Peygamberlerin ruhları ile karşılaştılar. Bu rivayete göre. Peygamber Efendimiz, Cebrail Aleyhisselam ile birlikte Peygamberlerin ruhları ile karşılaştılar. Peygamberlerin ruhları ile birlikte verdiği nimetlerden dolayı Allah Teala Hazretlerine şükrettiler hep beraber. Cenab-ı Hakk'a şükrettiler. Ebu Hureyre bu Hadis-i şerifte, Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem ve Cebrail ile karşılaşan şu 5 Peygamberin adlarını zikretti. Kimdi onlar? İbrahim Aleyhisselam, Musa Aleyhisselam, İsa Aleyhisselam, Davut Aleyhisselam ve Süleyman Aleyhisselam. Bunların adlarını zikretti Ve Allah'a nasıl şükrettiklerini dile getirdi. Ve onun Peygambere, Peygamberlere Efendimizin, şöyle dediğini söyledi. Rabbi, Efendimiz Peygamberlere diyor ki; sizler Rabbinize hamdüsena ettiniz. Şimdi de ben Rabb'ime Hamdü Sena edeyim. Ayrıca Hamdü Sena etmek istiyor Peygamber Efendimiz Ve şunu söylüyor. Elhamdülillahillezi Beni alemlere rahmet olarak gönderen ve beni bütün insanlığa müjdeci ve uyarıcı olarak gönderen Allah'a hamdolsun. Söze böyle başlıyor. Allah Teala beni alemlere rahmet olarak gönderdi. Vema erselnake İlla rahmeten lil Alemin Buyuruyor ya Allah Teala Hazretleri. Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik. Efendimiz de onu söylüyor, diğer Peygamberlere. Beni alemlere rahmet olarak gönderen Allah'a hamdolsun. O beni aynı zamanda sizin gibi sadece kendi kabilesini uyaran bir Peygamber olarak göndermedi. Bütün insanları, kıyamete kadar gelecek olan bütün insanları müjdelemek ve uyarmak üzere gönderdi. İşte ben O Allah'a hamd ediyorum dedi. ve devam buyuruyor Efendimiz. O Allah ki bana Kuranı Kerimi indirdi. Bana Kur'an-ı Kerim'i indiren Allah'a hamdolsun. O Kur'an her şeyi açıklayan ve hak ile batılı birbirinden ayıran kitaptır. O Kur'an-ı Kerim, bana gönderilen kitap her şeyi açıklayan bir kitaptır. Hak ile batılı, yani doğru ile yanlışı birbirinden ayıran bir kitaptır. Elhamdülillah. Allah Teala bu kitabı Efendimize gönderdi ve bizi de ona ümmet kıldı elhamdülillah. Ne büyük şeref sevgili kardeşlerim. Kitapların Peygamberlerin en büyüğünü bize gönderdi ve ona kitapların en büyüğünü, en önemlisini indirdi. Onun için bize lütfedilen inam ve ihsan hesapsızdır. Buna her an şükretsek hakkını ödeyemeyiz. En çok da ihmal ettiğimiz şey bu değil mi? Unutuyoruz yani. Ya biz kimiz? Biz Allah'ın Habibi, sevgilisi en çok değer verdiği Peygamberin ümmetiyiz. Ve Allah Teala bizim Peygamberimize Kur'an-ı Kerim gibi daha önce hiç bir Peygambere vermediği büyük bir kitabı göndermiştir. Dolayısıyla o kitap bizim kitabımızdır. O kitabın muhatabı biziz. Onun için biz çok önemli insanlarız. Bunun için Allah Teâlâ'ya defalarca Hamdü Sena etmemiz lazım. En çok ihmal ettiğimiz şeylerden biri bu, unutuyoruz çünkü. Müslüman olarak yaratılmak büyük bir şereftir. Değil mi efendim? Şimdi kâfirleri düşünün. Adamlar kendi heva ve heveslerinde, akıllarında din, diyanet yok. Dünya daha çok yaşamak, daha çok nasıl yaşarım? Daha sağlıklı nasıl yaşarım? Efendim. Daha çok mal nasıl kazanırım? Şu dünyada yaşadığım sürece daha çok zevki nasıl elde ederim? Adamların aklı fikri bunda. Ahiret hesapları yok. Allahu Teala bizi Müslüman olarak yarattı. Müslüman bir anne babadan yarattı. Kulağımız ezan sesi ile doldu, doluyor elhamdülillah. Bunu söylerken hep gurbetteki kardeşlerimizi düşünürüm. Ezan okunmasına izin verilmeyen memleketlerde bulunan kardeşlerimi dDüşünürüm ve onların ezan hasreti nasıl çektiklerini hayaller ve üzülürüm. Elhamdülillah kulağımız ezanla doluyor ama biz bunun farkında değiliz. Bu güzelliğin farkında değiliz. Evet ve böyle bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu hep düşünelim, Allah'a şükredelim, ona sık sık Salat-ü Selam getirelim. Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed. Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed. Nasıl geliyorsa dilinize, bunu sık sık söyleyelim. Çünkü bu Salat-ü Selâm'ı söylediğimiz vakit, melekler hemen götürüyorlar Efendimize, tebliğ ediyorlar. Ümmetinden falan sana selam gönderdi. O da ve aleykümüsselam ve rahmetullah diye bizim selamımız alıyor. Onun için bunu unutmayalım güzel kardeşlerim. Bu güzelliği unutmayalım. Ve Efendimiz duasına devam ediyor, Ümmetimi en hayırlı ümmet yapmıştır. Neymiş ümmeti muhammed? En hayırlı ümmet. Elhamdülillah. Sevgili kardeşlerim. Şimdiye kadar dünyaya pek çok ümmet gelmiştir. Bir Hadis-i şerifte söylediğine göre 220 küsür Peygamber. 220 küsün bin Peygamber. Kur'an-ı Kerim'de bunların pek azı sayılıyor. 25 kadarı. O ümmetlerin içerisinde demek ki biz neymişiz? En hayırlı ümmetmişiz. Elhamdülillah. Onları, yani benim ümmetimi ölçülü, dengeli ve adaletli ümmet yapmıştır. Demek ki Ümmeti Muhammed nasıl bir ümmetmiş.?Ölçülü, dengeli ve adaletli. Onun için ölçüyü elden bırakmayacağız, dengeyi elden bırakmayacağız. Hareketlerimizde ki ölçüyü muhafaza edeceğiz. Konuşurken, kızarken ölçüyü kaybetmeyeceğiz. Birine kızdık. Öyle aklımızı kaybetmeyeceğiz, fazla bağırıp çağırmayacağız. Efendim. Biriıd davranırken yavranışlarımıza dikkat edeceğizç Xlçülü olacağız. oer şeyde ölçülü olacağızç Benim ümmetimi yünyaya en sonra gelen ancak ahirette kıyamet gününde en öne geçen ümmet kılmıştır. Elhamdülillah. Biz en son gelen ümmetiz değil mi efendim? Ahirette ne olacakmış sevgili kardeşlerim? Hesabı en önce görülecek ümmet, Muhammed Ümmeti olacakmış. Çünkü onun ümmetiyiz biz. O şerefli Peygamberin ümmetiyiz. Şimdi lütfen bu sözümü Aziz Allah Celle şanuhu. Yani herkes güneşin altında terlerken, perişan olurken bin ayak 1 ayağa verilmişken, Muhammed ümmetinin hesabı hepsinden önce görülecek. Bu büyük bir şereftir. Allah Teala benim gönlümü ferahlatmıştır diyor. Elem neşrah leke sadrek var ya, orada Allah Teala öyle buyuruyor. Senin gönlünü ferahlatmadık mı EyMuhammed diyor Efendimizez. Efendimiz, Allah'a böyle şükrediyor. O benim gönlümü ferah- latmıştır. Üzerimdeki yükü kaldırmıştır. Şanımı yüceltmiştir. Yüce Rabbim benim ruhumu bütün ruhlardan önce yaratmıştır. Ne buyuruyordu Peygamber Efendimiz? Adem daha ruh üflenmemişken, su ile toprak arasındayken Ben Peygamber oldum buyuruyor. Demek ki Peygamber Efendimizin ruhu Hz. Adem'den önce yaratılmıştır. Bu Hadis zayıftır diyen adamlara da kulak asmayın. Hem Sünen-i Tirmizi de var, hem Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inde var. Bazı ölçüsüzler bu hadis asılsızdır deyip dururlar. Siz o asılsızlara bakmayın. Ve beni son Peygamber yapmıştır diyor Peygamber Efendimiz. Allah Teâlâ'ya öyle şükrediyor, hamd ediyor. Efendimizin duası burada bitti. Ezanı Muhammedi de okunduğuna göre dolayısıyla dersimiz de burada bitecek. İnşallah önümüzdeki derste Rabbim afiyet versin, buluşalım ve Miraç olayını konuşmaya devam edelim. Yüce Rabbim hepimizden razı olsun. Yüce Rabbim sıkıntıda bulunan bütün Ümmeti Muhammed'e merhamet buyursun. Filistin'de, Suriye'de, Irak'ta Mısır'da, Libya'da, Yemen'den, Arakan'da, Doğu Türkistan'da, dünyanın başka yerlerinde kafirlerin, zalimlerin zulmü altında inleyen kardeşlerimize muin ve müzahir olsun. Bizleri de Efendimiz Sallallahu Aleyhi Veselleminşefaatına nail eylesin. Amin Velhamdülillahi Rabbil Alemin, El Fatiha.