1. Bölüm: Yüceler Yücesi Cenâb-ı Hakk’ın Resûl-i Ekrem’in Şân ve Şerefini Yüceltmesi

3. Kısım: Resûl-i Ekrem’in Allah Katındaki Üstün Değeri

2. Fasıl: Mi'râc Gecesinde Olanlar

Önceki Ders 4 Eylül 2016
Sonraki Ders 25 Eylül 2016

DERSİ PAYLAŞ:

Euzu billahi mineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin. Vessalatu Vesselamu ala seyyidina Muhammedin ve alihi ve sahbihi ecmain. Pek kıymetli kardeşlerim, Şifa-i Şerif dersimize başlıyoruz. Birinci bölümün 3. kısmındayız. Resûl-i Ekrem Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem'in, Allah katındaki üstün değeri hakkında konuşuyoruz. İsra ve Miraç olayına geçen dersimizde başlamıştık. İsra ve Miraç olayının en güzel şekilde anlatıldığı Hadisi Şerif Sahih-i Müslim'deki Hadis i Şeriftir. Biz geçen dersimizde onun senedini, uzun senedini okuduk. İnşallah bugün metninden itibaren başlayacağız ve birkaç ders Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimizin büyük mucizelerinden biri olan Miraç Hadisesini okuyacağız. Kitabınızın 228. sayfasındayız birinci satırda. Okuyacağımız bu uzun Hadis-i Şerifi Efendimiz Hazretlerinin hizmetkarlarından Enes İbni Mâlik Radıyallahu Anh, rivayet ediyor. Bu rivayete göre Resulullah Efendimiz şöyle buyurmuştur. Bana Burak getirildi diyor Peygamber Efendimiz. Miraca çıkmam için bana Burak getirildi. Burak'ı tarif ediyor. Burak neydi, nasıl bir şey Burak? O diyor beyaz renkli güzel bir hayvandı, Burak. Nasıl bir hayvandı acaba? Eşekten büyük, katırdan da küçüktü. Böyle bir hayvan. Ayağını gözünün gördüğü yere basıyordu. Allah Teala ona öyle bir kudret vermişki, gözü nereye isabet ediyorsa ayağını da oraya basıyor. Rabbim nelere kadirdir. Efendimiz sözüne şöyle devam buyuruyor; Burak'a bindim. Burak'a bindim. Beytül Makdis'e vardım.Yani Beytül Makdis dediğimiz yer Kudüs. Ne için Beytül Makdis deniyor oraya? İçinde günahlardan temizlendiği için insan, oraya giren. onun günahlardan temizlendiği için bu mânâ verilmiş ona, Beytül Makdis denmiş. Oraya vardım. Burak'ı daha önceki Peygamberlerin bağladığı halkaya bağladım. Demek ki Miraç'a çıkan başka Peygamberler de olmuş. O Peygamberler de Burak'la yolculuk etmişler. Onlar Burak'ı nereye bağlıyor idiyseler, ben de oraya bağladım. Mescid-i Aksa'nın içine girdim. Orada iki rekat namaz kıldım. Bu namaz tahiyyetü'l-mescid. Biliyorsunuz. bir mescit ziyaret edildiği vakit orada kılınması lazım gelen 2 rekat nafile bir namazdır, tahiyyetü'l-mescid diyoruz. Efendimiz de o mescide varınca, orada iki rekat namaz kılıyor. Evet. Sonra dışarı çıktım, diyor. İşte o zaman mescitten dışarı çıktığım vakit, Cebrail bana 2 bardak getirdi. İki kap getirdi. Bu bardaklardan birinde şarap vardı, diğerinde süt vardı. Ben içinde süt olan bardağı aldım, diyor. Bu da bir tür imtihan herhalde. İşte o zaman Cebrail bana dedi ki diyor, iyi bir şey yaptığımı anlatmak için. Fıtrata uygun olanı seçtin. Yani insanın yaratılışına, insanın tabiatına uygun olanı seçtin. İnsanın mayasına uygun olanı seçtin. dedi bana diyor. Ve devam buyuruyor Miraç olayını anlatmaya Efendimiz. Sonra Burak bizi semaya çıkardı. Cebrail Aleyhisselam sema kapısının açılmasını istedi. Demek ki semaların kapıları var.Hher bir semanın kapısı var. Açın kapıyı diye orayı bekleyen meleklere Cebrail Aleyhisselam seslendi. Şimdi konuşmaları okuyoruz. Cebrail Aleyhisselamın gök bekçisi, gök kapısının bekçisi ile yaptığı konuşmayı okuyoruz. Kapının bekçisi olan melekle, meleğe hitaben diyorki, melek diyor ki sen kimsin? Aç kapıyı deyince melek soruyor, sen kimsin? Ben Cebrailim. Yanımdaki kim? Muhammed (S.A.V.) Melek soruyor. Onun semaya çıkmasına izin verildi mi? Evet izin verildi diyor Cebrail Aleyhisselam. Bize göğün kapısı açıldı. Bir de ne göreyim, orada Adem Aleyhisselam var. Birinci kat semada Adem Aleyhisselam var. Bana merhaba dedi. Ve hayır dua etti. Adem atamız diyor, bana merhaba dedi ve hayır dua etti. Onunla tanıştıktan sonra seyahat devam ediyor. Sonra Burak bizi ikinci kat semaya çıkardı. Cebrail Aleyhisselam, sema kapısının açılmasını istedi. Açın kapıyı diye seslendi. Aynı konuşmalar geçti. Sen kimsin diye soruyor kapının bekçisi melek. Cebrail. Yanındaki kim? Muhammed. Onun semaya çıkmasına izin verildi mi? Evet verildi. Tabii her katın kapısını bekleyen melek olduğu için, buu konuşmalar her biriyle ayrı ayrı yapıyor. Diğerinin bundan haberi yok. Kapı açıldı. Yani melekler bize göğün kapısını açtılar. Bir de baktım ki diyor Peygamber Efendimiz, iki teyze çocuğu oradalar. Iki teyze çocuğu Peygamber oradalar. Meryem oğlu İsa ile Hazreti İsa ile Zekeriyaoğlu Yahya. Bunlar teyze çocukları. Allah'ın selamı üzerlerine olsun. Bu iki peygamber bana merhaba dediler ve hayır dua ettiler. Yolculuk devam ediyor. Efendimiz şöyle anlatıyor. 3. kat semaya çıkışlarını. Sonra Burak bizi 3.kat semaye çıkarttı. Diyor ki, buyuruyor ki Efendimiz, Hazreti Cebrail ilk defa yaptığı gibi yine 3. kat semanın bekçisi ile konuştu, ondan izin aldı. Sema'nın kapısı açıldı. Yani aynı sözleri tekrar etmiyor aynı şeyler geçti diyor. Bir de baktım ki Yusuf Aleyhisselam orada. 3. katta Yusuf Aleyhisselam duruyor. 3. kat semada. Yüzü o kadar güzeldi ki, Hz. Yusuf'un yüzü diyor o kadar güzeldi ki, esasen sen ona güzelliğin yarısı verilmiş. Bu kadar güzeldi. Bana merhaba dedi ve hayır dua etti. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem böyle anlatıyor. Yusuf Aleyhisselam ile olan konuşmasını. Esasen kendisi Yusuf Aleyhisselam'dan da güzel. Ama başka güzelleri de böyle anlatıyor, tanıtıyor. Efendim. Daha evvel de okumuştuk hatırlarsınız. Yusuf Peygamber Efendimizin güzelliği, Yusuf Aleyhisselam'ın güzelliğini bastıran bir güzellik. Ondan daha güzel. Sonra Burak bizi 4. kat semaye çıkardı. Fahri Alem Efendimiz yine semanin girişindeki izin alma olayını anlatıyor. Sonra Efendimiz buyurdu ki, bir de ne göreyim? İdris Aleyhisselam orada değil mi? 4. kat semada. O da benimle merhabalalıştı ve bana hayır dua etti diyor. Böylece 3. kat, 4 kat semayı da Efendimiz görmüş oluyor. Ve yolculuk devam ediyor. Daha sonra Burak bizi 5. kat şemayı çıkardı buyuruyor. Efendimiz, 5. semaya girmek için yapılan aynı konuşmaları zikrediyor, ama Efendimiz onların her birini söylemiyor. Ardından buyurdu ki Efendimiz, bir de ne göreyim? Harun Peygamber orada değil mi? Evet 5. kat semada Harun Peygamber bulunuyor. O da diğerleri gibi bana merhaba dedi ve hayır dua etti. Onunla da tanışıyor, konuşuyor, efendim, onun duasını alıyor ve yolculuğuna devam ediyor Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam. Buyuruyor ki, Sonra Cebrail Aleyhisselam, dolayısıyla Burak, bizi beşinci semadan sonra 6. semaya çıkardı. 6. semaya girmek için yine aynı konuşmalar geçti. Efendim, kimsin? Cebrail. Yanındaki kim? Muhammet. Onun buraya gelmesine izin verildi mi? Verildi. Kapıyı açıyor. Evet 6. kat semaya çıktılar. Kim var acaba orada? Bir de ne göreyim? 6. kat semada Hazreti Musa var. O da bana merhaba dedi. Hal hatır sordu ve bana hayır dua etti. Ve devam buyuruyor Efendimiz yolculuğu anlatmaya. sonra Burak bizi 7. kat semaya çıkardı. Efendim, yine semanın girişinde aynı konuşmalar yapıldı. Sen kimsin? Cebrail. Yanındaki kim? Muhammed tarzındaki konuşmalar yapıldı. 7. kat semanın kapısı açıldı. Bir de baktım ki Atam İbrahim Aleyhisselam. Sırtını Beyti Mamura dayamış vaziyette duruyor. Beyti mamur nedir? Beyti mamur nasıl bir yer acaba? Hz. İbrahim'in bulunduğu katta, 7. kat semada, ne varmış? Beyti Mamur varmış. Beyti Mamur sevgili kardeşlerim, Allah Teala'nın arşının hizasında ve Kabe'nin tam karşısında bulunan bir yer. Kabe'yi yukarı doğru çıkın, tam Kabe'nin hizasında bulunan bir yer. Nasıl bir yer acaba? Beyti Mamur meleklerin ibadet yeri. Kabe nasıl insanların, Müslümanların dünyadaki ibadet yeriyse Beyti Mamur da meleklerin ibadet ettiği bir yer. Anlatıyor şimdi orada gördüğü, Beyti Mamurda gördüğü manzarayı Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle tasvir ve tarif buyuruyor. Beyti Mamuru hergün 70.000 melek ziyaret ediyor. Meleklerin ibadet yeri olan Kabe mukabeli diyelim. Şeyi, Beyti Mamuru hergün 70.000 melek ziyaret ediyor. Oradan çıkan bir daha oraya girmiyor.Melekler ancak bir defa orayı görmek nasip oluyor. O kadar çok melek var ki. Allah Allah. Hayal edebilir miyiz? Mümkün değil. Nasıl hayal edelim? Hergün 70.000 melek Beyti Mamur'u ziyaret ediyor ve bir daha oraya dönemiyorlar. Dönme nasip olmuyor yani, fırsat yok. Bu kadar çok melek var. Cenabı Hakk'ın bu kadar çok meleği var. Kainatı onlar idare ediyor çünkü. Allah Teala kainatı onlara yönettiriyor. Evet, orayı okuduk, tamam. Sonra Burak beni aldı Sidretül Münteha'ya götürdü. Beyti Mamur'u öğrendi, değil mi? Sonra ne varmış, Beyti Mamurdan sonra, Sidretül Münteha varmış. Şimdi Efendimiz Sidretül Münteha'yı tasvir buyuruyor, diyor ki; Bir de ne göreyim? Sidretül Münteha dediğimiz bir ağaç. Nasıl bir ağaç acaba? Bu ağacın yaprakları fil kulakları gibi. O kadar büyük. Meyveleri de var. Meyveleri de testi gibi diyor Peygamber Efendimiz. O kadar büyük. Öyle ya muazzam bir ağacın yaprağı da, meyvesi de ona göre olacak. Efendimiz bu Sidretül Müntehâ'yı tasvir buyuruyor. Devam ediyor. Bu ağacı Allah Teala'nın nuru kaplayıp aydınlatmış. Bu ağacı Allah Teala'nın nuru nasıl bir nur ki, o ağacı kaplamış, aydınlatmış. Bu sebeple Sidretül Münteha bir halden başka bir hale girmekte. Her an değişik bir görüntü vermekte. Değişik renkler hakim olmakta. Allah Allah. Sidretül Münteha o kadar güzeldi ki, Allah'ın yarattığı hiçbir varlık Sidretül Müntehâ'nın güzelliğini anlatamaz. O kadar güzel. Ben de anlatamam buyuruyor Efendimiz. O kadar güzel, öylesine güzel. Anlatamıyorum, buyuruyor. Sidretül Münteha sevgili kardeşlerim, bir şeyin varabileceği en son noktada bulunan ağaç. Demek, manası o. Bir şeyin varabileceği, yani Cebrail Aleyhisselam olsun, diğer melekler olsun. Ruhlar olsun. Varabileceği son noktada bulunan bir ağaç. Sidretül Münteha öyle muazzam bir ağaç ki, hem gökler hem de cennetler onun gölgesi altında bulunuyor. 7 kat sema, ve cennetler Firdevs cenneti, Meva cenneti, diğer 7 cennet, onun gölgesi altında Böyle muazzam bir ağaç. Sidretül Münteha. Işte orada Allah Teala bana vahiy edeceği şeyleri vahyetti. Sidretül Münteha'ya vardığım vakit, Allah Teala bana neleri vahyedecekse, onları orada vahyetti. Acaba neyi Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem'e Allah Teala farz kılmış, onu söyleyeyim. Burada bana bir gün ve bir gecede kılmak üzere 50 vakit namazı Allah Teala farz kıldı. Günde 50 vakit namaz. Yani biz, bir zamanlar demek ki böyle bir borcun altına girmişiz, Allah Teala bize bunu münasip görmüş. Yani benim kullarım neredeyse başlarını secdeden kaldırmayacak şekilde bana secde etmeliler ki, görevlerini, kulluk görevlerini tam manasıyla ifa edebilsinler. Tabi Efendimiz ihtisar ediyor, kısaca anlatıyor. Yani şimdi gördüğü diğer şeyleri taş bir buyurmuyor da en önemli aldığı görevi anlatıyor. Namaz. Allah Teala'nın kendisine farz kıldığı en önemli ibadeti anlatıyor. 50 vakit namaz emrini aldım. Gökten ayrıldım, oradan ayrıldım. Sidretül Münteha'da. Hz Musa kaçıncı kattaydı, 7. kattaydı değil mi? Sidretül münteha'dan ayrıldım. 6. katta evet. Hz. Musa'nın bulunduğu yere geldim. 6. semaya indim. Hz. Musa bu halleri yaşadığı için, bir Peygamber olarak o da ümmetine Allah Teala'nın verdiği bir takım emirleri getirmedi mi? Bunu bildiği için soruyor Peygamber Efendimize, Allah Teala ümmetine neyi farz kıldı? Aranızda ne gibi bir görev teatisi oldu. Afedersiniz, Allah Teala sana ne görev verdi? Rabbim ümmetime 50 vakit namazı farz kıldı, dedim diyor. Musa Aleyhisselam. Kale. Hz Musa telaşla dedi ki; Tekrar Rabbine dön. Aman tekrar Rabbine dön. Bu 50 vakit namazı hafifletmesini ondan iste. Çünkü ümmetin bu görevin altından kalkamaz. Buna takat yetiremez. 50 vakit namazı kılamazlar. Aman geri dön dedi. Tecrübe sahibi Hazreti Musa tabii ki. Hz. Musa Ülü'l-azm Peygamberlerden. Ülü'l-azm ne demek? Büyük Peygamberlerden. 5 tane büyük Peygamber vardır. Efendimiz de onlardan biridir. Onlardan biri de Hazreti Musa'ır.r Yani Hz. Musa beri benzer bir insan değil. Büyük bir insan ve ümmeti ile çok mücadele etmiş bir insan. Ümmetinin, Beni İsrail'in, Yahudilerin ona yapmadığı kalmamış. Allah Teâlâ'dan alıp getirdiği emirleri dinlemem işler, itaat etmemişler. Bunu bildiği için diyor ki benim başımdan geçti. Ben biliyorum. Bu 50 vakit namaza senin ümmetinin gücü yetmez. Sen tekrar Rabbine dön ve ondan niyazda bulun. Ya Rabbi bu kadar emir çok gelir, bu vazife çok gelir ümmetine. Sen onu hafiflet diye yalvar dedi. Ve şöyle devam ediyorsa, Ve Ben bu durumu Israiloğullarında denedim. Gördüm, onun için biliyorum. Sen git tekrar Rabbine halini arzet. Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam şöyle buyurdu: Tekrar diyor Efendimiz, Rabbimin huzuruna çıktım. Ve dedim ki; Ey benim Rabb'im, ümmetimin yükünü hafiflet. Ne olur, ümmetim yükünü hafiflet diye niyazda bulundum. Yüce Rabbim 50 vakitten 5 vakte hafifletti. 40, 45 vakit namaza düştü. Tekrar Musa Aleyhisselamın yanına döndüm ve ona Rabbim 5 vakti bağışlayıp hafifletti dedim. Aman ümmetin buna da güç yetiremez, takat getiremez. Sen tekrar Rabbinin huzuruna çık ve ondan namaz borcunu hafif iletmesini iste. dedi diyor. Efendimiz buyuruyor ki, İşte bu şekilde birkaç defa Yüce Rabb'imin huzuruna çıktım. Namaz borcunu hafifletmesi için Rabb'imin huzuruna birkaç defa çıktım. Oradan tekrar Hazreti Musa'nın yanına döndüm. Allah Teala'nın huzuruna çıktığında, tek son çıktığında, en son çıktığında ne oldu? Kale Allahu Teala buyurdu ki; Ya Muhammed, Sonunda Allah Teala Hazretleri bana şöyle buyurdu; böyle buyuruyor Efendimiz. Ey Muhammed, ben sana ve ümmetine bir gün ve bir gecede beş vakit namazı farz kıldım. Kılınan her bir namaza 10 sevap vereceğim. Elhamdülillah. Böylece 50 vakit namaz borcunu ödemiş olacaksınız. 50 vakitdi ya aslı. 5 vakte düşürüyor Allah Teala Hazretleri buyuruyor ki; her bir vakte hbir vakitte kılınan namaza 10 sevap vereceğim. Böylece sizin kalacağınız beş vakit namaz, benim ilk takdir buyurduğu un 50 vaktin yerine geçecek. Böylece siz 50 vakit namaz kılmış gibi sevap kazanacaksınız. Ne büyük lütuf değil mi? Yüce Rabbim kullarına ne büyük insanda bulunuyor. Ve şöyle buyuruyor; Bakınız orada Efendimizin aldığı bir diger bilgi, müjde, Evet oraya kadar bir mana verelim. Allah Teala şöyle devam buyurdu; bir Müslüman bir iyilik yapmak isterse ama yapmazsa ona bir iyilik sevabı yazılır. Müslüman samimiyet ile bir iyilik yapmak istiyor. Haşa Allah Teâlâ'yı kandırmak için değil elbette. Ben bir iyilik yapacağım diye haşa onu kim kandırabilir? Istiyor ki hakkaten bir iyilik yapayım. Filana yardım edeyim. Şöyle bir hayır yapayım dedi ama yapamadı. Ona onu yapmış gibi bir sevap verilir diyor Allah Teala. Ona iyilik yapmış gibi, o iyiliği yapmış gibi sevap verilir. Ne kadar güzel Yarabbi. Demek ki Allah Teala sevgili kardeşlerim bizim niyetimiz de çok büyük değer veriyor. Niyet çok önemli. Efendimiz öyle anlatıyor ya. Innemel amalu binniyat. Ameller niyetlere göre değerlendirilir buyuruyor. Efendimiz. Niyet esas. Onun için bütün ibadetlerde de niyet esas değil mi? Efendim, abdest alırken, niyet ettim abdest almaya diyoruz. Namaz kılarken Niyet ettim Allah rızası için falan namazı kılmaya diyoruz. Oruç tutarken niyet ediyoruz değil mi? Niyet ettim bugünkü veyahut neyse yarınki Ramazan'ı Şerif orucunu tutmaya diyoruz. Hacca giderken niyet esas, bütün ibadetlerde. Allah Teala buyuruyor ki, efendim, bir Müslüman bir iyilik yapmak ister de yapamazsa ona bir iyilik sevabı yazılır. Bir Müslüman, o müslüman yapmayı arzu ettiği iyiliği yaparsa ona 10 iyilik yapmış gibi sevap yazılır. 1 iyiliğe 10 iyilik. Yüce Rabb'imizin cömertliğini gösteriyor sevgili kardeşlerim ve bize olan muhabbetini gösteriyor. Bir iyilik yaptın mı 10 sevap kazanıyorsun. Evet. Şimdi bir iyilik yapmayı istedin de yapamadın. Karşılığı neydi? Bir sevap. Bir müslüman da bir kötülük yapmak ister, sonra o kötülüğü yapmaktan vazgeçerse ona hiçbir şey yazılmaz. Yani günah yazılmaz. Kötülük yapmak istedi, şu kötülüğü yapacağım dedi, vazgeçti. Iyilik yaptığı vakit yazılıyordu ya, sevap yazılıyordu. Niyet ettiği kötülüğe bir şey yazılmıyor. Şayet bir Müslüman yapmayı düşündüğü o kötülüğü yaparsa ona sadece bir günah yazılır. Halbuki bir iyilik yaptığı vakit 10 sevap yazılıyor. Bir Müslüman bir kötülük yapmak ister de, yaparsa ona sadece bir günah yazılır. Yaptığı bir iyiliğe 10 sevap, yaptığı bir kötülüğe ise sadece bir günah yazılıyor. Bu Cenabı Hakk'ın mümin kullarına olan muazzam rahmetini ve merhametini gösteriyor sevgili kardeşlerim. Bizim Rabbimiz işte böyle büyük bir Rab'dir. Böyle büyük bir Allah'tır. Burada şunu da hatırlatayım tekrar zaman zaman söylemişimdir. Bazı kötü niyetli insanlar, ben artık böyle söyleyebilirim en hafifinden. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin Hz. Musa'nın yanına gelmesi, onunla sohbet edip onun tavsiyesi üzerine tekrar Cenabı Hakkın yanına dönmesini, hangi sebepledir bilemiyorum ama en iyimser tarafından bakalım. Güya diyorlar ki işte yani, Allah Teala'nın buna ihtiyacı mı vardı canım? Dileseydi beş vakit farz kıldım derdi, efendim. Mesele biterdi. Yani Peygamberimiz haşa Yahudilerin Peygamberlerinden akıl mı alıyor? Buna ihtiyacı mı var? Böyle söylüyor adamlar. Bu bir şaşkınlığın alametidir sevgili kardeşlerim. En hafif manasıyla. Dedim ya Hz. Musa büyük Peygamberlerden. Ve Hz. Musa ümmetinden çok çekmiş bir Peygamber. Allah Teâlâ'dan Emir getiriyor bir süre sonra yapmıyorlar. Allah Teala filan kavimle cihad etmemizi emretti diyor. Hz. Musa. Haydi savaşa gidiyoruz diyor. Duyuyorlar ki gittikleri insanlar çok savaşçı insanlar. Korkuyorlar ve diyorlar ki Hazreti Musa'ya, haydi sen git Rabbin ile birlikte onlarla savaş. Biz burada oturuyoruz, seni bekliyoruz. Hz. Musa bunun gibi daha nice kötülükler gördü kavminden, ümmetinden. Onun için Allah Teala Onun Peygamber Efendimizin onunla görüşmesini takdir buyurdu. Bunu kim anlatıyor? Peygamber Efendimiz anlatıyor. Nerede bu Hadisi şerif? Sahihi Müslim'de. Ne deriz biz? Allah'ın kitabından sonra en güvenilir kitap İmam Buhari'nin Sahih-i Buhari'si, ondan sonra da İmam Müslim'in Sahihi Müslim'idir. En güvenilir kitaplarımızdan biridir. Ve bu olayı Peygamber Efendimiz anlatıyor. Ben de diyorum ki; herkes konuşuyor ya. Ağzı olan konuşuyor, bir de ben konuşayım. Peygamber Efendimiz Sidretül Münteha'ya kadar çıktım biliyorsunuz. Cebrail Aleyhisselam dedi ki, ben bundan sonrasına çıkamam. Çıkarsam yanarım. Bana izin yok ama sana izin var. Ondan sonra öyle muazzam şeyler gördü ki, Cenabı Hakkla konuştu. Cenabı Hakkla konuşmak ne demek sevgili kardeşlerim. Nasıl bir şey? Tasavvur edemeyiz elbette biz. Efendimiz gördüğü o muazzam manzara karşısında hayranlıkla, hayretler içerisinde kaldı. Dönerken aklı orada kaldı. Hz. Musa ile görüşüp de git Rabbinden bu namaz borcuna azaltmasını söyle dediği vakit, sevindi tekrar oraya çıkacak. Tekrar Cenabı Hakk ile konuşacak. O nimete nail olacak. O muazzam güzelliği görecek. Ve bu birkaç defa vaki oldu. Dolayısıyla Efendimiz birdenbire yere inseydi belki şoke olacaktı yani o muazzam halin şeyini atamayacakdı üzerinden. Böyle bir daha çıkıyor, tekrar iniyor, tekrar görüyor. Yavaş yavaş o hasreti diniyor. O aşkı efendim sükunet buluyor. Sükunet buluyor. Onun için Sureti Haktan gibi görünerek böyle söyleyen adamları kesinlikle dinlemeyin. Böyle konuşanlar varsa kalkın gidin, dinlemeyin onları. Şeytan onların bir yerine girmiş demektir. Insan böyle bir şey söyler mi? Bu olayı kim anlatıyor? Tekrar söylüyorum Resûlullah Efendimiz anlatıyor. Biz Hadisleri kabul etmiyor muyuz? Elbette ediyoruz. Çünkü Hadisi şerifler Kur'an-ı Kerim'in tefsiridir. Ashab-ı Kiram, Hadis-i Şerifleri Peygamber Efendimizin ağzından duymuş, ezberlemiş, birbirlerine nakletmişler, daha sonraki nesle aktarmışlardır. Ondan sonra kitaplara geçmiş ve bize kadar sapasağlam gelmiştir. Sen kimsin de bunu tenkit ediyorsun, hangi yetkiyle? Hangi ilimle? Onun için onlara kulak vermeyin. Böyle basiretsiz birtakım insanların laflarına da inanmayın. Geçelim. Yine de birkaç dakikamızı aldılar. Sultan Enbiya Efendimiz olayı anlatmaya devam ediyor, buyuruyor ki; Ben Allah Teala'nın huzurundan ayrılınca, Musa Peygamber'in yanına geldim ve konuşmamızı, Allah Teala ile olan konuşmamız ona anlattım. Musa yine bana şunu söyledi, sen Rabbinin huzuruna tekrar dön. Ve ondan bu beş vakit namazı azaltmasını iste. dedi bana. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz buyurdu ki, Hayır dedim. Ben Rabbimin huzuruna çok çıktım. Artık onun huzuruna çıkmaya utanıyorum. Yani bir daha, bir daha azalt demeye utanıyorum dedim. Müellifimiz kimdi? Kadı İyaz. Allah ona rahmet eylesin. Şifa-i Şerif'in Müellifi. Değil mi efendim? Biz Şifa-i Şerif okuyoruz. Şifa-i Şerif'in yazarı, müellifi diyor ki; Bir teknik bilgi veriyor bize bu Hadis hakkında. Enes İbni Malik'in talebesi olan Sabit El Bünani var. Bu Hadisi ceyyid bir senetle, yani sahih bir senetle rivayet etmiştir. Ceyyid sahih demek. Bu Hadisi Enes Radıyallahu Anh'ten Sabit El Bünani dışında hiçbir Ravi bu okuduğumuz senetten daha sahih bir senetle rivayet edilmemiştir. En sahih rivayeti Sahihi Müslim'de bulunan Enes'ten talebesi Sabit El Bünani'ninrivayet ettiği bu Hadisi şeriftir. Bu olayı Sabit El Bünani'den başka Enes'ten rivayet eden raviler var. Onlar pek çok karışıklığa meydan vermişlerdir. Bilhassa tabiin ravilerinden olan Şerik İbni Emin Emir, vasıtası ile rivayet edilen Hadis karışıktır. Bu Şerik İbni Emin Emir, rivayeti Miraç olayından önce meleğin Peygamber Efendimizin yanına gelmesinden bahsediyor. Onun göğsünün yarılmasından ve zemzem ile yıkanmasından bahsediyor. Serveri Enbiyanın göğsünün yarılması olayı onun çocukluğu sırasında olmuştur. Daha kendisine vahiy gelmeden önce bu göğüs yarılması hadisesi olmuştur diyor. Bununla beraber sevgili kardeşlerim, ben bu konuda şu bilgiyi de vermeyi faydalı görüyorum. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin göğsünün yarılması olayına yani Cebrail Aleyhisselam'ın yaptığı manevi ameliyata şakkı sadır diyoruz. Sadır göğüs demek, şak yarmak demek. Göğsünün yarılması olayı. Güvenilir hadis kitaplarında bu geçiyor. Anladığımız kadarıyla bu 4 defa meydana geliyor. Efendimiz'in göğsünün yarılması 4 defa oluyor. Birincisi Efendimiz daha 4 yaşındayken süt annesi Halime'nin evinde bulunduğu, köyünde bulunduğu sırada olmuştur. Sahihi Müslüm'dedir o da. Böylece Şeytanın Resulullahtan olan nasibini Cebrail Aleyhisselam çıkarmış ve atmıştır. Yani kalbinden bir siyah parça çıkarıyor diyor ki, bu senin şeytan, şeytanın senden olan nasibidir diyor ve atıyor onu. Artık şeytan sana bir şey yapamaz diyor. Birinci göğüs yarma olayı bu. İkincisi henüz 10 yaşındayken meydana gelmiştir. Bu da Ahmet bin Hanbel'in müsnedinde geçiyor. Üçüncüsü göğüs yanma olayının üçüncüsü, vahiy gelmeden önce oluyor. Bu da Tayalisi'nin müsnedinde. Burada sayfası filan var aslında, o benim şerh ettiğim Şifa-i Şerif'de yazılı. Burada zikredip de vakit zayi etmek istemiyorum. Kalbini ilahi Efendimiz ilahi vahyi, Kur'an-ı Kerim'i kolayca alması ve Kur'an-ı Kerim'in vahyinin ağırlığına dayanması için bu ameliyatı yapılıyor vahiden önce. Döndüncüsü de Miraç gecesinde oldu. Bu da Sahih-i buhari'de var. Sahihi Müslim'de de var. Fahri Kainatın kalbini o gece göreceği muazzam olaylara dayanması, ve vakıf olacağı ilahi sırları iyice öğrenmesi, onları kavraması ve unutmaması için yapılan bir ameliyattır. Öyle ya muazzam şeyler görecek, bu demek ki vahiyden daha ağır şeyler görecek. Onlara dayanması için bu ameliyat yapılıyor. Teknik bilgi vermeye devam ediyor. Onu da okuyalım. Hadis ravisi Şerik İbni Emin Emir, rivayetinin baş tarafında şunu söyledi. Fahri Alem Efendimiz'in göğsünün yarılması olayı kendisine vahiy gelmeden önce oldu. Bu tespitinden sonra İsra Hadisesine dair Hadisi Şerifi zikrediyor. O zat, o ravi. Esasen bütün alimler, Miras hadisesinin vahiyden sonra meydana geldiği hususunda görüş birliği içindedir. Yani Efendimiz Peygamber olduktan sonra Miraç Hadisesi olmuştur. Hicretten de önce. Peygamberlikten sonra Hicret'ten de önce. Birçok muhaddise göre Miraç olayı, hicretten 1 yıl önce meydana gelmiştir. Hatırlayınız, o yıl Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem kendisini kâfirlere karşı koruyan amcası Ebu Talib'i kaybetti. Ondan birkaç gün sonra yine kendisinin yoldaşı, kendisini destekleyen sevgili hayat arkadaşı Hz. Hatice'yi kaybetti. Iki büyük vefat Efendimizi sarstı. Bunun üzerine Allah Teala Hazretleri onu Miraç'a çıkarttı ki, teselli bulsun diye. Demek ki Miraç ne zaman oldu sevgili kardeşlerim? Hicret'ten önce ve bu anlattığım iki olay üzere. Bazıları Miraç olayının Hicret'ten önce meydana geldiğini ama zikredilen tarihten daha önce olduğunu söylemişlerdir. Vaktimiz galiba geldi değil mi ezan? Aziz Allah Celle Şanuhu. Sevgili kardeşlerim, Miraç olayı Efendimizin en büyük mucizelerinden biridir. Efendimizin en büyük mucizesi nedir diye sorsalar, Kur'an-ı Kerim'dir deriz. Ondan sonra hangi mucizedir diye sorsalar bana göre Miraç'tır. Çünkü Miraç emsali görülmemiş, duyulmamış bir Hadisedir. Allah Teala Hazretleri ile yaptığı bir konuşmadır. Onu o sırada gördü mü, görmedi mi, bunları okuyacağız. Biraz merak edin. Çünkü bu Miraç hadisesi ile ilgili olaylar kitabımızda çok geniş bir şekilde anlatılıyor. Birkaç ay okuyacağız bu Miraç olayını inşallah. Onun için size tavsiyem Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemi en geniş manada anlatan kitapları okuyunuz. Hadisi şerifler okuyunuz. Böylece Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin büyüklüğünü, Allah Teala katındaki üstün değerini göresiniz. Yüce Rabbim bizleri ihlaslı müminlerden eylesin. Rızasına nail eylesin. Iki cihanda aziz eylesin. Evlatlarımızı, torunlarımızı yavrularımızı hayırlı insanlar eylesin. Filistin'de, Suriye'de, Irak'ta, Mısır'da, Libya'da, Yemen'de, Arakan'da, Doğu Türkistan'da ve dünyanın başka yerlerinde kafirlerin zulmü altında inleyen kardeşlerimize muin ve müzahir olsun. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin şefaatine de bizleri nail eylesin. Amin elhamdülillahi rabbil alemin El Fatiha.