1. Bölüm: Yüceler Yücesi Cenâb-ı Hakk’ın Resûl-i Ekrem’in Şân ve Şerefini Yüceltmesi

1. Kısım: Allah Teâlâ’nın, Resûl-i Ekrem’i Övmesi ve Onun Kendi Katındaki Şân ve Şerefini Açıklaması

1. Fasıl: Resûl-i Ekrem’e Övgü

Önceki Ders 22 Mart 2015
Sonraki Ders 5 Nisan 2015

DERSİ PAYLAŞ:

Euzu billahi mineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim Elhamdülillahi rabbil alemin. Vessalatü vesselamü ala seyyidina Muhammedin Ve alihi ve sahbihi ecmain Pek kıymetli kardeşlerim Şifa-i Şerif dersimize başlıyoruz. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i En güzel anlatan kitapların başında gelir şifa-i Şerif. Bundan 900 küsür sene önce, Vefat etmiş bir alim tarafından, Kadı iyaz tarafından, Kaleme alınmış çok değerli bir eser. Bu eserin birinci bölümündeyiz. Allah Teala'nın Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i nasıl övdüğü, ve Onun değerini nasıl anlattığı konusunu işliyoruz. Bununla ilgili olarak, müellifimiz İslam büyüklerinden bazı görüşler naklediyor. ve diyor ki, Hazreti Hüseyin'in, Hz Ali'nin oğlu Hz Hüseyin'in torunlarından, daha doğrusu torunu Caferi Sadık var. Cafer bin Muhammed. Rivayet edildiğine göre diyor müellifimiz, Caferi Sadık, Vakıa suresinin 91. ayeti olan Selam olsun sana ashabı yeminden, Ayet-i kerimesini Caferi Sadık açıklıyor. Hz Hüseyin'in torunu. Ashab-i yeminden sana selam olsun. Ne demek? Demektir ki diyor; Ey Muhammed, Sallallahu aleyhi vesellem. O Ashabı yemin senin varlığın sayesinde azaptan kurtulmuştur. Ashabı yemin demek, sağı tutanla demek. Sağ tarafta olanlar demektir. Kur'an-ı Kerim terimidir bu kur'an-ı Kerim tabiridir. Kur'an-ı Kerim, müslümanları ve müslüman olmayanları, daha doğrusu iyileri ve kötüleri Şöyle ifade eder. Iyileri Ashabı yemin, Kitabı sağ taraflarından verilenler. Kitabı sol tarafından verilenlere de, başka bir isim verilmiştir. Ashabı Şimal. Allah rahmet eylesin, Hasan Basri Çantay vardı Mehmet Akif Ersoy'un arkadaşı. Onun tercüme ettiği, üç ciltlik bir Kur-an'ı Kerim meali vardır. O orada ashabül yemin yeni sağcılar diye tercüme etmişti. Bugün bildiğimiz manada sağcılar değil de, kitabı sağ tarafından verilenler. Öyle diyelim biz. Bu Ashabı yemin senin sayende varlığını azaptan, senin sayende azaptan kurtulmuşlardır, demektir bunun banası. Yani iyi insanlar, iyi kimseler senin sayende cehennem azabından kurtulmuşlardır, demektir bunun manası diyor. Yani Allah Teala peygamberini böyle methediyor. Asabi yemini, Allah senin sayende kurtarmıştır demektir diyor. Peki şimdi müellifimiz önce şu ayeti zikredecek. Sonra da bu ayeti açıklayacaktır. Bu ayet Nur suresinin 35. ayetidir. Uzunca bir ayettir Biz bunu okuyalım. Sonra da islam alimleri bu ayette geçen bazı tabirleri, terimleri nasıl anlamışlardır? Onları birer birer görelim. Ayetimiz biraz uzuncadır. Ben hızlıca okuyayım onu sonradan mealini size arz edeyim. Manası şöyle. Meali söyle; Bazı alimlere göre, bu ayette Peygamber efendimiz anlatılıyor. Mühim olan bu. Şimdi, ayet şöyle başlıyor. Allah göklerin ve yerin nurudur. Allah, göklerin de nurudur, yerlerinde nurudur. Yani, yeri göğü aydınlatan Allah'tır demektir. Nur aydınlatan bir şey değil midir? Yeri de aydınlatan, göğü aydınlatan Allah'dır. O'nun nurunun, Allah'ın nurunun misali. Allah'ın Nuru nedir? Bazı alimlere göre, Muhammed Aleyhisselamdır. Muhammed Aleyhisselam'ın benzeri nurunun misali içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. Bu lamba bir cam içindedir. Bu cam, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer. Ki, ne doğuya, ne de batıya ait olmayan mübarek bir zeytin ağacının yağından tutuşturulur. Bu manaları, bizim zihnimizle, anlayışımızla izah etmemiz mümkün değildir. Okuyacağız, iman edeceğiz. O yağ, neredeyse kendisine ateş dokunmasa bile kendiliğinden ışık verecek haldedir. Bu durum, nur üzerine nurdur. Allah dilediği kimseyi, kendi nuruna iletir. Bunun için de insanlara birçok misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilmektedir. Ayetimizin meali bu. Şimdi bu ayetten parçalar alarak islam alimleri bunu Nasıl anlamışlar, müellifimiz bize bunu gösterecek. Diyor ki müellifimiz, Allah ona rahmet eylesin. Tabiiinn neslinden iki alimden söz ediyor. Tabiiin nesli kimdi? Ashabı kiramı gören insanlar demek. Peygamber Efendimizi görenlere, ashab diyoruz değil mi efendim, Ashab-ı Kiram, Ashab-ı Kiramı görenlere tabiin diyoruz. Bu iki alim tabin neslinden. Kabul Ahbar, Ki vefatı Hicri 32, Miladi 652 yılıdır. Beni İsrail'e dair rivayetleri ile tanınan bir âlimdir. Yine tabiin neslinden ilmiyle amil Ünlü bir müfessir vardır. Bir muhaddis ve fakih. Yani İslamiyetin her sahasında söz sahibi olan Said İbni Cübeyr. Haccacı Zalim tarafından şehit edilen bir büyük İslam alimidir.midi. Onun vefatı da Hicri 95, Miladi 710'dur. Şöyle diyor bu alimler, Bu ayette geçen ikinci nurdan maksat, yani meselu nurihi ifadesinden maksat Muhammed Aleyhisselam'dır. Meselu nurihi, Allah'ın nurunun misali. Allah'ın nuru Muhammed Aleyhisselam'dır. Ey nuru Muhammed'in sallallahu aleyhi vesellem. Evet. Onun nurunun misali demek, Nuri Muhammed sallallahu aleyhi vesellem demektir. Nuru Muhammed Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i nuru demektir. O anlatılıyor bu ayeti kerimede demişler bu alimler. Muhammed Aleyhisselam'ın nuru Sufi bir müfessir ve zahit vardır. Sehli bin Abdullah Ettüsteri. Vefatı, 283 yılı Hicri olarak. Bu şöyle diyor bu alim. Allah göklerin ve yerin nurudur demek, Allahu nurus semavati vel ard. Allah göklerin de nurudur yerlerinde nurudur. ifadesinin manası, gök ve yer halkını hidayete erdiren Allah'tır demektir. Bu alimde böyle anlamıştır. Gök halkı dediğimiz kim? Melekler. Yer halkı dediğimiz kim? işte müslümanlar, müminler, cinler. Gök ve yer halkını hidayete erdiren Allah'tır demektir. Nur, yol gösteren bir Işıktır. Doğru yolu gösteren bir ışıktır. Bu ayetin manası, budur demişler. Buna göre, Sehli bin Abdullah nur kelimesini hidayete erdiren zat diye açıklıyor. Nur demek, hidayet veren, doğru yolu gösteren demektir. Çünkü nur, kendisi görünen başka şeyleri de gösteren bir varlıktır. Evet. Onun için, Allah Teala bu ayeti kerimede hem gökteki varlıkları, hem yerdeki varlıkları hidayete erdiren, yani onlara doğru yolu gösterendir mânâsına gelir demiş. Sonra da diyor ki, bu zat, mesellu Nuri Muhammed'in Muhammed Aleyhisselam'ın nuru, demek Muhammed Aleyhisselam'ın nuru, atalarınıntalarının sulbüne bırakıldığı vakit atalarının soyuna bırakıldığı zaman, bu Nur ayette belirtildiği gibi, belirtildiği üzere Bir kandil gibiydi diyor. Peygamber aleyhisselatu Vesselam'ın nuru Hz Adem'den itibaren, onun soyunun sulbüne, nesline bırakıldığı vakit, kandil gibiydi yani atalarının zürriyetinde ışık saçmataydı demektir. Nuru Muhammed'i, Hz Adem'den itibaren Hz. peygamberin soyu kimlerse, ondan ona, ondan ona ondan, ona geçerek ta Hz. Abdullah a kadar, Peygamber Efendimizin babası Hz Abdullah a kadar gelmiştir, demektir Bunun manası diyor. Burada onun kalbi lambaya benzetilmiştir. Mısbaha benzetilmiştir. Fanusa, zücaceye benzetilmiştir, diyor. Peygamber aleyhisselatu Vesselam'ın kalbi bir lamba gibidir. Göğsü de bir fanus gibidir. Bunun manası budur, diyor. Açıklıyor bu ifadeyi de diyor ki; Resulü Ekrem'in göğsü, Resulullah'ın göğsü, iman ve hikmet ile doludur. Resulullah'ın göğüsü imanla ve hikmetle doludur. Bunun için de Resulullah'ın göğsü, inci gibi parlayan bir yıldızı andırmaktadır. Böyle anlıyorum. Rasulullah'ın göğsü, inci gibi parlayan bir yıldızı andırmaktadır. Peki devamını okuyalım. ayeti kerimede böyle geçiyor. Mübarek bir zeytin ağacının yağından tutuşturulur. ayetinin manası şudur diyor. O okuduğumuz uzun ayeti kerimede geçen, Nur suresinde ki bu ayette geçen efendim, Mübarek bir zeytin ağacının yağından tutuşturulur demek, Resulü Ekrem'in nuru, atası İbrahim Aleyhisselam'ın nurundan tutuşturulmuştur demek. Bunun manası budur diyor. Peygamber aleyhissalatu Vesselam'ın, Hz Adem'den sonra ve bize en yakın olan atası Hz İbrahim'dir. Bunun manası diyor, bu alim, Resulü Ekrem'in nuru atası İbrahim Aleyhisselam'ın nurundan alınmış tutuşturulmuştur. Hz İbrahim birçok peygamberin atasıdır. Peygamber efendimizin en büyük aatası ileriye doğru. Yani bizim bildiğimiz en yakın atalarından en büyüğü. Bu sebeple burada o misal olarak zikredilmiştir diyor. Peygamber Efendimizin atası Hazreti İbrahim burada misal olarak zikredilmiştir. Ve devam ediyor izaha o yağ nere değse, kendisine ateş dokunmasa bile, kendiliğinden ışık verecek bir haldedir demek şu manaya gelir diyor. O yağ, ateş dokunmasa bile kendisini tutuşturmak üzere bir ateş yakılmasa bile kendiliğinden Işık verecek bir haldedir, ifadesinin manası şudur: Muhammed aleyhissalâtü vesselâm'ın peygamberliği, bir yakıta benzer. Bir yakıta benzer. Yağ gibi, zeytinyağı gibi mesela. O da bir yakıt ya. Bir yakıta benzer ki, o yakıt kendisine Ateş değmeden aydınlatacak bir durumdadır. Bizim bildiğimize göre; bir şey, bir yağ ancak yakıldıktan sonra ışık verir ve etrafını aydınlatır.Ama diyor, Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellemin nuru daha yakınmadan efendim, kendisine ateş değmeden, tutuşturulmadan aydınlatacak bir durumdadır. Bunu da açıklıyor. Bu ne demek? Bu ifade ne demek? İşte bu sebeple Resulü Kibriya Aleyhi Ekmelüt tahayya efendimiz, daha söze başlamadan, konuşmaya başlamadan önce Onun peygamber olduğu anlaşılır demektir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin halinden, tavrından, görünüşünden Onun herhangi bir insan olmadığı, Onun bir peygamber olduğu hemen anlaşılır. Bunun manası budur, diyor. Yani o yağ, henüz tutuşturulmadan etrafını aydınlatır demek, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem konuşmaya başlamadan önce onun mübarek yüzüne bakan insan, anlar ki bu farklı bir insan. Bu ayetin manası budur, diyor. Bu farklı bir insan bu peygamber. Bunu hemen farkeder insan. Müfessirler, lugatçılar, başka alimler bu ayet hakkında daha başka yorumlar da yapmışlardır. Vallahu Alem, doğrusunu Allah bilirdiyor. Evet. Bu ayeti kerime hakkındaki alimlerimizin görüşlerini okuduktan sonra,müellifimiz diyor ki; Allah Teala Hazretleri, peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem efendimizi, Kur'an-ı Kerim'in daha başka ayetlerinde Allah Teala, peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellemden Kur'an-ı Kerim'in daha başka ayetlerinde söz ederken, onun hakkında nur ifadesini kullanmıştır. Nursaçan kandil ve siracen münira. Nursaçan, aydınlatan kandil ifadelerini kullanmıştır. Evet. Demek ki, Peygamber Efendimizden Allah Teala böyle bahsediyor. Nur diyor, o bir nurdur. Bir ışık saçan varlıktır diyor. Sevgili kardeşlerim, müellifimiz Allah Teala Hazretlerinin, Peygamber Efendimizden nur diye sözettiğini, Nursaçan bir kandil diye söz ettiğine dair birkaç misal verecek. Böyle bir şey söyledi. İşte Mesela diyecek şu ayet-i kerimede bakınız. Allah Teala Peygamber Efendimizden nur, nur saçan, ışık veren bir kandil diye bahsediyor. Bu Maide suresinin 5 ayeti kerimesidir. Şüphesiz size Allah'tan bir nur geldi. Şüphesiz size Allah'tan gerçeği açıkça gösteren bir kitap geldi. Bu ayeti kerimede diyor, Allah'tan bir nur geldi derken Peygamber Sallallahu Allahu Aleyhi ve Sellem kastediliyor. Yani, Allah Teala peygamber efendimizi nur diye anlatıyor. Ikinci bir risal veriyor müellifimiz, bu defada Ahzap suresinin 46. ayeti kerimesinin misal olarak verecek. Estauzubillah, Allah Teala Bu ayeti kerimede şöyle buyuruyor, Peygamber Efendimize hitap ederek. Ey peygamber, biz seni bir şahit olarak gönderdik. İnsanların yaptıklarına ettiklerine, şehadet edesin, onları göresin de kıyamet gününde onlar hakkında şahitlik yapasın. Bir müjdeci olarak gönderdik seni. Biz seni bir uyarıcı, insanları uyandıran bir varlık olarak gönderdik. Biz seni, Allah'ın izniyle, Allah'a davet eden, Allah'a çağıran bir davetçi olarak gönderdik. Biz seni, nur saçan bir kandil olarak gönderdik. Allah Teala böyle söylüyor. Efendimizden böyle bahsediyor. Biz seni, efendim, müjdeci olarak gönderdik. İnsanları uyarasın diye, onları yanlıştan kurtarıp onlara doğruyu gösteresin diye gönderdik. Biz seni bir davetçi gönderdik. Tıpkı nur saçan bir kandil gibi,ıışık saçan bir kandil gibi etrafını aydınlatasın diye gönderdik, diyor. Evet müellifimiz, peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i anlatmaya devam ediyor da. Yani onun Allah Teala katındaki, onun nezdindeki, necdi ilahisindeki değerini, Allah Teala'nın Peygamber Efendimize verdiği değeri anlatıyor da. Ona verdiği önemi anlatıyor da, diyor ki: Üçüncü bir misal olarak, şu ayeti kerime vardır diyor. Bu İnşirah suresini müellifimiz buraya almış. Elemneşrahleke var ya, onu almış. Diyor ki; Biz tamamını okumayalım da ,parça parça mânâ vererek gidelim, Ey Muhammed. Ey Habibim. Biz senin gönlünü ferahlatmadık mı? Elemneşrahleke.Bu şerhi, bu ferahlatma işini müellifimiz değişik şekillerde açıklayacak bize. Biz şimdi okuyalım. Buyuruyor ki efendimize; Biz senin gönlünü ferahlatmadık mı? Senin belini büken, o ağır yükü senin üzerinden alıp kaldırmadık mı? Senin üzerinde bir ağır yük vardı, peygamberlik yükü, efendim. Belini iki kat ediyordu Biz o yükü senden alarak ferahlatmadık mı seni? Biz senin zikrini, şanını yüceltmedik mi? Bundan sonra şöyle buyuruyor Allah. Feinne me'al'usri yüsren. Şüphesiz her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. ve İnne me'al'usri yüsren. Şüphen olmasın mutlaka her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Burada bize müjdeler var, sevgili kardeşlerim. Ağır sıkıntılar altında bulunan, yükleri ağır olan kardeşlerimize Allah Teala Hazretleri burada buyuruyor ki; Üzülmeyin. Kendinizi bırakmayın. Her zorlukla beraber ben bir kolaylık yarattım. Bunu düşünün. Bunu hatırlayın. Şu anda yükümüz çok ağırsa, bir süre sonra ben ona hafifleteceğim ve sizi rahatlatacağını demektir. Ve Efendimize, şöyle buyuruyor Allah Teala Hazretleri; Feiza ferağte fensab Ve ila rabbike ferğab Öyleyse, bir işi bitirince, bir başka işe başla. Bir işi bitirince bir başka işe giriş ve yalnız Rabbine yönel ve yalnız Rabbine yalvar. Böyle buyuruyor. Yalnız Rabbine yönel .Rabbine yalvar. Şimdi,.u ayeti kerimeyi hepimiz birer birer açıklayacak. Elem Neşrah dedik ya, şeraha fiili geçti burada. Şerafa. Diyor ki şeraha, vesaa demektir diyor. Ayetteki Şeraha, yani göğüsü açmak ifadesinin manası, kalbi genişletmek demektir. Gönlü ferahlatmak demektir. Yani, biz senin gönlünü ferahlatmadık mı? Kalbini genişletmedik mi Ey Habibi? Yani ilahi tecellileri biz senin kalbine sunduk. Allah Teala'nın kudretinin alametlerini gördün sen. Onları gördükçe rahatladın, ferahladın. Diğer insanların görmediği, diğer insanların vakıf olmadığı bir takım sırlara biz seni cakıf kıldık. O sırları sana öğrettik, gösterdik. veya kafirlerin söyledikleri bazı sözler dolayısıyla senin kalbin daralıyordu, üzülüyordun sıkılıyordun. Efendim. Biz ise seni ferahlattık, kalbini genişlettik. Onların o sözlerinin etkisinde kalmıyorsun. Burada sadır demek, Elem neşrah leke sadrek göğüs demektir. Kalp demektir. Yani sadırdan maksat kalp demektir. Biz senin kalbini ferahlattık, demektir. Bir takım sıkıntılar hissediyordun. O sıkıntılarını izale buyurduk. Efendim. Kafirlerin sana verdiği ıstıraplar, sıkıntılar, acılar vardı. Biz o acıları indirdik. Ve onlardan gelen kötülükleri izale buyurduk. Dolayısıyla biz seni ferahlattık demektir.Ve bu ifadeyi açıklamaya devam ediyor müellifimiz. Biz senin gönlünü genişletmedik mi? Biz senin kalbini ferahlatmadık mı? İfadesinin Kalebnü Abbas Radıyallahu anhuma İbni Abbas Hazretleri, Peygamber Efendimizin amcasının oğlu, ünlü müfesser İbn Abbas diyor ki, Allah Teala, Peygamber Efendimizin göğsünü islamiyetle yani İslam nuruyla genişletmiştir. Onun kalbi daralıyordu insan olarak. Öyle değil miydi? Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Mekke dar geliyordu Ona. Hira Dağı'na çıkıyordu. Orada ferahlıyordu. Yani bu bu toplum böyle gitmez. Bu insanların ahlaksızlıkları böyle gitmez. Bu böyle olmaz. İnsanlar böyle mutlu olmaz. Bu kötülüklere bir son vermek lazım. Bu kötülüklere dur demek lazım, diye düşünüyor. Ve kendini dağlara atıyordu. Allah teâlâ'dan bir yardım bekliyordu. İşte İbn Abbas diyor ki; Elemneşrahleke sadrek. Biz senin göğsümü ferahlat madık mı demek, Sana İslamiyeti göndermek suretiyle biz seni rahatlattık demektir. Demek ki sevgili kardeşlerim, İslamiyet öyle bir nurdur ki, hangi Kalbe girerse orayı ferahlatır. Orayı aydınlatır. Elhamdülillah. Biz de öyle değil miyiz güzel kardeşlerim? Sizi buraya ne getirdi? Ne için şu saatte burada bulunuyorsunuz? Zevkinize bakarsınız. Başka yere giderdiniz. Manzara seyredersiniz. Deniz kenarına giderdiniz. Buraya geldiniz, gönlünüz bir şey arıyor. Bir ferahlık arıyor. Allah Teala acaba benim gönlüme ne lutfedecek diyorsunuz. Bbilerek veya bilmeyerek sizi buraya o getirdi. Demek ki Allah Teala gönlünüze İslam sevgisini koydu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve sellem hakkında yapılan bu sohbeti dinlemeye geldiniz. Ve İnşallah, içiniz, gönlümüz biraz daha ferahlayacak, biraz daha aydınlanacak ve burdan huzur içinde ayrılıp gideceksiniz. Vekale Sehlün. Sufi bir müfessiri var. Sehl bin Abdullah et-tüsteri. Hicri 283 tarihinde vefat etmiş bir İslam büyüğü. Diyor ki; Bi nuril risaleti. Şehara. Açtı, ferahlattı ifadesini Allah Teala'nın Allah Teala, Resul'ünün göğsünü Peygamberlik nuruyla ferahlattı, genişletti demektir diyor. Yani ona peygamberlik verdi ve böylece onu rahatlattı. Vekil manahu. Bazı alimlere göre de bu İnşirah suresinin birinci ayetinin manası deminden beri hep onu açıklıyoruz ya, elem neşrah leke sadrak. Elem mutahhir kalbeke, Hatta la yuzikel vesvas. demektir. Şeytan, seni rahatsız etmesin diye kalbini temizlemedik mi demek, bunun manası. Bazı alimler böyle demişler. Biz şeytan seni rahatsız etmesin diye kalbini temizlemedik mi? Çok iyi bildiğiniz bir olayı hatırlayalım. Efendimiz Sallallahu Aleyhi, bu meşhur bir hadisi şeriftir. Son derece sağlam, güvenilir bir hadisi şeriftir. Efendimiz anlatıyor. Efendimiz süt annedeyken Halime'nin yurdunda iken, beni saat yurdunda iken çocuklarla oynamaya gitti. Evden uzaklaştılar. O sırada Cebrail Aleyhisselam, bir başka melek ile beraber geldi. Peygamber Aleyhis Salahu Vesselamı yatırdı. Göğsünü açtı. Kalbini yardı. Efendim. Oradan bir pıhtı aldı. Ve attı. Sonra da dedi ki bu senin, şeytanın senden olan nasibidir bu. Ben bunu atıyorum. Seni şeytanın tesirinden kurtarıyorum. Bu olayı çocuklarda gördüler. Koşarak Hz. Halime'nin yanına geldiler. Dediler ki, oğlunu iki adam öldürdü. Hz. Halime koşarak geldi. Peygamber Efendimiz toparlanmış, artık kendine gelmiş oturuyor. Kucakladı sarıldı ona. Ne oldu yavrum sana? diye. İşte bu olay dan bahsediliyor bu ayeti kerimede. Cebrail Aleyhisselam senin kalbini, yardı, manevi bir ameliyat yaptı. Oradan efendim, şeytanın nasibini aldı, attı. Bu, bu demektir. Kalbini böylece temizledik demektir. Vevada ikinci ayete geçiyor müellifimiz, ve vada'na anke vizrakellezi en kada zarek efendim, ikinci ve üçüncü ayet. Senin belini büken, belimi iki kat yapan o yükü senin üzerinden almadık mı? demek bu ayette ki yük ile Acaba ne kastedilmiştir? Bu konuda çeşitli görüşler var. Kimine göre yükünü kaldırmak, kimi alime göre. yükünü kaldırmak ifadesi ile Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem efendimizin, peygamber olmadan önce yapabileceği bir takım hareketler kastedilmiştir. Cahiliye Devri'nin kötülükleri vardı ya, ahlaksızlıkları vardı ya, Her türlü aklııza gelen kötülük, menhiyat o devirde vardır. Peygamber olmadan önce, peygamber aleyhisselatu Vesselam'ın yapabileceği hatalar kastedilmiştir. Yani seni o hatalardan koruduk demektir. Yani Allah Teala Resulü Ekrem'ini şeytandan ve şeytanın telkinlerinden korudu demektir. Çünkü insan kötü bir şey yapmaya neyin tesiriyle gider? Şeytan kötü bir takım zevkleri, insana cazip gösterir, değil mi? Bunu tat der, bu hoştur der. Efendim. Dünyaya niye geldin canım? der. Efendim. Bu zevkleri takmayacaktın da yani, niye afedersiniz hayvan gibi yaşıyorsun. Böyle diyorlar ya. Insanları kötülüğe teşvik edenler böyle diyorlar. Yani tertemiz müslümanları kötülüğe teşvik ederken, yahu odun gib,i çöp gibi, ot gibi yaşıyorsun. Biraz canlı, canlan. Kendine gel yahu. Etrafındaki güzellikleri fark et kardeşim. Bu ses neyin sesi? Şeytanın sesi. Bazı yakınlarımızın ağzından çıksa bile, bunu söyleten şeytandır. Bazı alimlere göre bu yük, hani, senin belini büken yükü kaldırmadık mı ayeti kerimesindeki yük, cahiliye devrinde yapılan kötü haller ve davranışlardır. Evet. Yani biz seni bunlardan kurtardık demektir. Biz seni cahiliyenin, afedersiniz pisliğinden kurtardık demektir. Bazı alimlerde şöyle demişler; Diyor ki bazı alimler. Bu ayetten maksat şu: Rasulullah'ın üstlendiği ağır bir peygamberlik görevi vardır. Bu görevini Allah teala Onun insanlara iletmesini, tebliğ etmesini sağladı. Böylece onun üzerindeki ağır yükü kaldırdı demektir.Yani bu ağır yükü bazı alimler, risalet diye anlıyor ya peygamberlik diye anlıyor ya. Allah Teala demiştir ki burada diyorlar, Senin Peygamberlik vazifeni kolayca yapmanız sağladık. Dolayısıyla görevini yaptırdık sana. Efendim, seni O yükten kurtardık demektir. Bu görüş, bu anlattığımız görüş iki ünlü İslam alimine aittir. Ebül Hasan el ma Verdi'dir ki, Hicri 450 tarihinde vefat etmiş, yani Miladi 1058 tarihinde vefat etmiş bir siyaset ve ahlak alimi. Siyaset nazariyesi, ahlak nazariyesi ile ünlü bir âlimdir. Edebüd dünya veddin, diye bir eseri vardır. Çok ünlüdür. Biri bu, diğeri de Es-Sülemi. Sufi müfessir Ebu Abdurrahman Es-Sülemi'dir.O da aynı yüzyılda yani Hicri 5. yüzyılda yaşamış. Bir Alim Hicri 412're vefat etmiş. Bunlar diyorlar ki; bunun manası, biz sana peygamberlik görevini layıkıyla yapma imkânını verdik, yaptın vazifeni. Bu ayeti kerimeyi şöyle anlayanlar da var. İnşirah suresinin 3 ve 4. ayeti kerimelerini. Yani belini büken o ağır yükü üzerinden kaldırmadık mı demek. Buda ünlü Hanefi fakihi Ebul Leys es-semerkandî'ye ait bir görüştümr.Hicri 373'de vefat etmiş büyük bir İslam alimi. Biz seni koruduk. Eğer korumasaydık, günahlar belini bükerdi demektir. Biz seni, belini bükecek olan günahlardan koruduk demektir. Demek ki sevgili kardeşlerim, günahlar insanın belini büküyor. Allah Teala Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e, Biz senin, biz seni belini bükecek olan, yani Allah Teala'nın huzuruna dimdik bir şekilde varmayacağın, iki kat belle varacağın günahlardan kurtardık. Bir beyti, bir kıtayı hatırlamaya çalışıyorum Rabbim ben boş gelmedim. Ben suç getirdim. Birinci mısrasını hatırlayamadım Dağlar çekemezken o ağır yükü, iki kat belimle en güç getirdim. Bir şair böyle ifade ediyor. Cenabı Hakk'ın huzurunda böyle söyleyeceğini düşünüyor. Dağlar çekemezken o ağır yükü, iki kat belimle ben güç getirdim. Allah, Yüce Rabbim, hepimizin yükünü hafifletsin. O günah yükünden hepimizi kurtarsın. Belini büken o ağır yükten kurtardık, demektir. Ve refa'na leke zikreke Şanını yüceltmedik mi? İnşirah suresinin 4. ayeti kerimesinee geçti müellifimiz. Kale Yahya bin Adem bil nübüvveti. Bu, şanını yüceltmedik mi? ayetindeki şanını yüceltme işi, hadis hafızı ve devrinin en tanınmış alimi Yahya bin Adem'e göre, Resulü Ekrem'e peygamberlik verilmesi sureti ile olmuştur. Peygamber Efendimizin şanı nasıl yüceltilmiş? Peygamber yapılmak suretiyle. Bu alim, Hicri 203'de vefat etmiş. YAni Peygamber Efendimizden 190 sene kadar sonra vefat etmiş bir alim. Büyük bir İslam alimi hem hadis hafızı ve devrinin en tanımışım alimi. Şanını yüceltmedik mi? Yani biz seni peygamber yapmadık mı? Peygamber oldun, dolayısıyla biz senin şanını yücelttik, demektir. Bunu manası şudur diyor, Bazı alimler böyle diyor. Benim adım anıldığı vakit, senin de adın anılıyor. Fi kavlihi, La ilahe illallah muhammedun rasulullah Kelime-i Tevhid'de La ilahe illallah deyince duruyor muyuz? Hayır. Ardından ne diyoruz? Muhammedun Rasulullah Veya kelime-i şehadetde. Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden Abduhu ve Resuluhu. Allah Teala buyuruyor ki, adımla, benim adım da senin adını ben, yanyana zikr ettirdim. Benim adım anıldığı zaman, senin de adın anılıyor. Böylece ben senin şanını yücelttim, demektir. Bazı alimler de demişler k,i bu bahsedilen şey, şanını yüceltme yani adını beraber anma ezanda ve kametteki ifadelerdir. Aynı şekilde ezanda da öyle demiyor muyuz? Eşhedu en la ilahe illallah. ve eşhedü e nla muhammeden resulullah diyoruz. Kamette de öyle. Ezanda ve kamette yani kelime-i şehadeti getirmek suretiyle Eşhedü enla ilahe illallah dedikten hemen sonra ve eşhedü enla Muhammeden Resulullah yani, Şehadet ederim ki. Şehadet ederim ki ne demek? Şüphesiz söylerim ki; kesin bir dille söylerim ki demektir. Kesin bir dille şunu söylerim ki; Allah'dan başka ilah yoktur. Kesin bir ifade ile şunu söylerim ki; Muhammed Allah'ın kulu ve rasulüdür. İşte Allah Teala demiş bazı alimler, hem ezanda, hem kamette kendi adı ile beraber Peygamber Efendimizin adını böyle anlamamızı sağlamış, dolayısıyla onun şanına yüceltmiştir. Bizim müellifimiz Kadı İyaz'ın Künyesi Ebu Fadıl'dır. Kadı iyaz şöyle demiştir: Allah Teala İnşirah suresinde geçen gönlünü ferahlatmak, belini büken yükü kaldırmak, şanını yüceltmek gibi ifadelerde şunu açıklıyor, anlatıyor. Resulü Ekrem'ie çok büyük nimetler verdiğini söylüyor. Onun kendi yanında çok üstün bir değere sahip olduğunu söylüyor. Allah Teala Hazretleri Aziz Allah (Celle Şanuhu) Aziz peygamberine çok değerli bir ikramda bulunduğunu söylüyor. Peki bunları nasıl yapmıştır Allah Teala? Allah Teala Resul'u Ekrem'ine imanı ihsan etmek suretiyle, hidayeti vermek suretiyle, Onun göğsünü ferahlatmış, göğsünü genişletmiştir. Resulullah'ın kalbinin n eçin genişletmiştir Allah Teala Hazretleri? Kainatın efendisi ilim öğrensin diye. Hikmeti taşıyabilsin diye. Kalbine koyacağı hikmeti, taşıyabilsin diye Allah onun gönlünü ferahlatmıştır. Yani Allah Teala peygamberine öyle ilimler, öyle hikmetler, öyle derin bilgiler veriyor ve öğretiyor ki, Peygamber aleyhissalatu Vesselamın bu bilgileri, bu hikmetleri taşıyabilmesi için kalbinin genişletiyor ve ferahlatıyor. Şunu da okuyayım bitirelim. Allah Teala, Cahiliye Devri'nin ağır yükünü, Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin omuzlarından iindirmiştir. Nasıl indirmiştir? Getirdiği dini, bütün dinlere üstün kılmak suretiyle. Allah Teala, İslamiyeti gönderiyor ve o İslamiyeti diğer bütün dinlere Üstün kılıyor. Onu cahiliyet hayatının bütün kötülüklerinden nefret ettiriyor. Peygamber efendimiz Cahiliye Devri'nin ahlaksızlıklarından nefret ediyor. Kendisini, kendisine gönderilen Kur'an-ı Kerim'i insanlara tebliğ etme imkânını veriyor ve böylece Peygamber Aleyhissalatu Vesselam'ın üzerindeki o ağır peygamberlik yükümü de gidermiş oluyor. Cenabı Hakk, Resulullah'ı nasıl methetmiştir? Onun değerini yükseltmek suretiyle methetmiştir. Rasulullah'ın mertebesini yüceltmek suretiyle methetmiştir. Resulü Ekrem'in adını, kendi adıyla birlikte almak suretiyle Onu methetmiştir. İşte Ezanı Muhammed'i okunuyor. Ezanı Muhammed'i de Eşhedü enla ilahe illallah dedi müezzinimiz. Ardından Ve Eşhedü enne muhammeden resulullah, dedi. Böyle ifadelerle Allah Teala Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin Adını kıyamete kadar andırmak suretiyle şanına yüceltmiştir. Yüce Rabbim hepimizi onun şefaatine nail eylesin. Amin elhamdülillahi rabbil alemin El Fatiha.

BU DERSE AİT KISA VİDEOLAR