1. Bölüm: Yüceler Yücesi Cenâb-ı Hakk’ın Resûl-i Ekrem’in Şân ve Şerefini Yüceltmesi

2. Kısım: Allah Teâlâ'nın, Resûl-i Ekrem'e Beden ve Huy Güzellikleri, Din ve Dünya Üstünlükleri Vermesi

6. Fasıl: Resûl-i Ekrem'in Soyunun Şerefi, Memleketinin ve Büyüdüğü Yerin Değeri

Önceki Ders 11 Ekim 2015
Sonraki Ders 22 Kasım 2015

DERSİ PAYLAŞ:

Euzu billahi mineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin. Vessalatu vesselamu ala seyyidina Muhammedin ve alihi ve sahbihi ecmain. Pek kıymetli kardeşlerim, Şifayı Şerif dersimize başlıyoruz. Peygamberi Zişan Efendimizin soyunun şerefi, şerefli olduğu. Yaşadığı memleketin ve büyüdüğü toprakların değeri hakkındadır bu okuyacağımız bahis. Demek ki Efendimizin asil, soylu bir nesilden geldiği ve memleketinin de, büyüdüğü toprakların da efendim, Mekke-i Mükerremedir orası malum. Değeri, kıymeti hakkında. Müellifimiz diyor ki, Kadı İyaz. Allah ona rahmet eylesin. İki cihan güneşi Efendimizin, Sallallahu Aleyhi Vesellem. soyunun şerefi memleketinin ve büyüdüğü yerin değeri son derece açık olup bunun ispatı gerekmez. Efendim. Hem soyu değerlidir, hem yaşadığı yetiştiği topraklar. Çünkü O, Sallallahu Aleyhi Vesellem, Haşimoğullarının en seçkinidir. Beni Haşim soyunun en seçkinidir. Fahri Cihan Efendimiz, Kureyş'in özüdür diyor müellifimiz. Kureyş kabilesinin özüdür. Babası ve annesi ve soyu bakımından Kureyş'in en şereflisidir. Babası, annesi, soyu bu Kureyş kabilesinin en şereflisidir. O Mekke-i Mükerremenin halkındandır. Mekke, Mekke-i Mükerreme hem Allah'ın çok değer verdiği bir yerdir, hem de Allah'ın kullarının çok değer verdiği, mübarek bir yerdir, diyor. Böyle değil midir? Hepimizin gönlü orada atar. Ah bir gitsem. Gitmişseniz, ah bir daha gitsem, bir daha görsem. Kabe-i Muazzama'yı diye arzu edersiniz. O bereketli topraklara gitmeye can atarsınız, elhamdülillah. Kadı İyaz'ın bir adeti var biliyorsunuz. Bir konuda ilk defa da zikredeceği bir hadisi şerifi senediyle birlikte verir. Onun için şimdi bir senet okuyacağız. Uzun bir senet. Ben süratlice okuyacağım. Neydi senet? Bu hadisi şerifi Kadı İyaz, bizim müellifimiz kimden almış? Onun hocası olan zat kimden almış? Peygamber Efendimize varıncaya kadar kim kimden bu hadisi duymuş. Bunun anlatıldığı kısma senet diyoruz. Müellifimiz Kadı İyaz önce kendi hocasını anlatarak diyor ki; Hocası Kadıl Kudat'mış. Kadıların kadısı. Bu haddesenalardan önce kale sözünü eklemek bir adettir. Kitabımızda olmadığı halde, kale diyoruz, haddesenadan önce. Dedi anlamına. Falan şöyle dedi anlamına geliyor. İmam Buhari. Oraya geldik daha. Sahabe dönemine geldik. Demek ki bu hadisi Şerifi ravisi kimmiş? Ebu Hureyre Radıyallahu Anh'mış. Ebu Hureyre Radiyallahu Anh, şöyle rivayet ediyor diyor ki; Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur. Ben diyor Fahri Cihan Efendimiz, ilk insandan itibaren devirden devire ve aileden aileye süzülerek getirildim. Ben Hz. Adem'den itibaren devirden devire, aileden aileye intikal etmek suretiyle süzülerek yani asil ailelerden temiz ailelerden. Zinaya bulaşmamış ailelerden, demek istiyor Peygamber Efendimiz. Soyum Ademoğulları soyunun en temizidir. Allah Teala kimi peygamber yaptığını elbette çok iyi biliyor. Peygamber olarak seçeceği insanı da taaa ilk insandan itibaren böyle asil soylardan, temiz soylulardan getiriyor. Bir temiz soydan diğerine intikal ettirildim. Nesilden nesile, hep temiz ailelere geçerek geldim. Sonunda beni soyum olan Haşimi sülalesinden dünyaya geldim. En sonunda benim benim soyum olan Haşimi ailesinden, Haşimi sülalesinden dünyaya geldim. Peygamber Efendimizin amcası Hz. Abbas Şimdi efendimizin soyu ile ilgili bir bilgi verecek bize. Hz. Abbas şöyle dedi: Resulü Kibriya Aleyhi Ekmelüt Tahayya Efendimiz Hazretleri şöyle buyurmuştur: Allah Teala mahlukatı yarattı. Yani varlıkları yarattı. Ve beni o mahlukatın en hayırlısı olan insandan yarattı. Mahlukat dediğimiz, insan soyu var. Efendim, cinler var. Hayvanat var. Vs., vs. Bilmediğimiz başka şeyler de olabilir. Beni o mahlukatın en hayırlısı olan insandan yarattı. Insanların da en hayırlı soyundan yarattı. Beni insan soyundan yarattı ama insanlarında en hayırlı soyundan yarattı. Sonra Allah Teala Hazretleri insanları kabilelere ayırdı. Hz. Adem'den sonra insanları kabilelere ayırdı. Kur'an-ı Kerim'de de öyle buyuruluyor ya. Sizi çeşitli kabilelere ayırdık. Birbirinizi tanıyasınız, bili esiniz, anlaşasınız, güzel geçirirsiniz diye sizi farklı soylardan, ailelerden, kabilelerden getirdik diyor. Beni en hayırlı kabilenin, yani Kureyş'in içinde yarattı. Ve şöyle devam ediyor Efendimiz. Allah Teala Hazretleri daha sonra kabileleri ailelere ayırdı. Kabileleri aile aile böldü. Beni en hayırlı aile olan, Beni Haşim içinde yarattı. Beni en hayırlı kabile olan, Beni Haşim içinde yarattı. Ben insanların şahsen ve aile bakımından en hayırlısıyım Hem şahıs olarak insanların en hayırlısıyım, hem de aile olarak en hayırlısıyım. Benim ailem insanların en hayırlısıdır buyuruyor. Bu, hadidiyesiyle Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem bize bir gerçeği haber veriyor güzel kardeşlerim. Demek ki, Allah peygamberini ta ilk insandan itibaren seçe seçe en temiz soylardan, en temiz nesillerden seçe seçe getirmiştir. Bu konuda bir başka Hadis-i Şerif. Ehli Suffe'denn olan, yani fakir Müslümanlardan olan. Mescidi Nebevi'nin bir köşesinde yatıp kalkıyorlar ya, Ehli Suffe dediğimiz insanlar. Onlardan olan Vasile bin Eska var. Vasile adı. Erkek, ama işte hanım adı gibi, Vasile. Bu sahabi Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir. Allah Teala, İbrahim oğullarından İsmail'i seçti. Hz. İbrahim'in bir oğlu daha vardı biliyorsunuz. İshak. İsmail, İshak. İbrahimin soyundan Aleyhisselam, İsmail'in soyunu seçti. İsmail oğullarında ise Beni Kinane soyunu seçti. Beni Kinane demek, Kinaneoğulları demek. Hz. İsmail'in soyundan da Kinâneoğullarını seçti. Beni Kinane, Kinâneoğullarının arasından da Kureyş kabilesini seçti. Kureyş Kabilesinden de Haşimoğullarını seçti. Yani, böyle soy soy, aile aile seçerek geldi, Haşimoğullarından da beni seçti. Haşimoğulları soyunda birçok insan vardı ama, onların arasından da peygamber olarak beni seçti. Şimdiye kadar okuduğumuz bu hadisi şerifler hep bunu gösteriyor sevgili kardeşlerim. Konumuz Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin soyunun asaleti olduğu için, bununla ilgili hadisi şerifleri müellifimiz Kadı İyaz bir araya getirmiş. Bu hadislerin hepsi aynı şeyi söylüyor. İmam Tirmizi, bu hadis-i şerifi Sünenine almış. ve demiş ki bu hadis hem hasendir, hem de sahihtir. Bu konuda bir de Hazreti Ömer'in oğlu olan Abdullah ibni Ömer'den rivayet edilen bir hadis-i şerif vardır. Müellifimiz onu almış, diyor ki; Tarih ve tefsir alimi olan, İmam Taberi, İbni Cerir Et Taberi. naklediyor. Neyi? Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem 'in şöyle buyurduğunu. Ne buyurmuş Efendimiz? Şimdiye kadar okuduğumuz bilgilerin bir başka türlü anlatımı. Bu İbni Ömer'in rivayetine göre, Efendimiz buyuruyor ki Allah Teala Azze ve Celle. Mahlukatı yarattı. Mahlukatın arasında insan soyunu seçti. Demek ki, yaratılan varlıkların arasında en değerli olan insandır. Allah Teala insan soyunu seçti. Insan soyundan Arapları seçti. Onları değerli buldu. Arapların arasından Kureyşi seçti. Kureyş'ten Beni Haşim, haşimoğullarına seçti. Haşimoğullarından da beni seçti, buyuruyor. Yani peygamberini o soydan getirdi. Arap soyundan getirdi. Bildiğiniz gibi Kur'an-ı Kerim Arabistan yarımadasına geldi. Kur'an-ı Kerim de Arap Yarımadası'nda gelen Peygamberlerden bahsedilir. 25 peygamberden bahsedilir. Hepsi de o bölgeden gelmiş, o bölgenin insanlarıdır. Mutlaka Allah Teala başka yerlerde de peygamberler göndermiştir. Çin'de de peygamber göndermiştir, Hindistan'da da peygamber oradaki insanlara peygamber göndermiştir. Başka nerede varsa insanlar da oraya da mutlaka Peygamber göndermiştir. Ama Kur'an-ı Kerim Sadece Arap Yarımadası'nda ki insanlardan bahsediyor ve bu hadisini ona göre değerlendirmemiz icap ediyor. Oradaki kabileleri, oradaki nesilleri anlatıyor hadisimiz. Ben hep seçilerek geldim diyor Peygamber Efendimiz. Ben hep seçkin ailelerden seçilerek geldim. Şuna dikkat ediniz. Arap soyunu seven beni sevdiği için sever. Arapları niye seveceğiz? Peygamber Efendimiz o soydan geldi diye severiz. Onu söylüyor. Arap soyundan nefret eden kimseler de, kimse de bana olan kinden dolayı Araplardan nefret eder. Biz Arapları niye seviyoruz? Efendimiz Arap diye seviyoruz. Allah Teala, efendimizi o soydan getirmiştir diye Arapları seviyoruz. Sevilmeyecek tarafları olabilir. Ama biz niye seviyoruz Arap soyunu. Benim Efendim o soydan geldi diye seviyoruz. Evet. Sevilmeyecek özellikleri olan insanları sevmeyiz. Ama biz genel olarak Arap soyunu Efendimiz o soydan gelmiştir diye severiz. Yine bu mevzuda bir hadisi şerif okuyacağız. O hadis-i şerif de Efendimizin amcazadesi Hz. Abbas'ın oğlu, Abdullah ibni Abbas'dan rivayet edilmiştir. İbn Abbas şöyle demiştir. Nebiyyi Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellemin ruhu Hazreti Adem yaratılmadan, 2000 yıl evvel Allah Teala'nın huzurunda bir nur şeklinde duruyordu. Peygamber Efendimizin, efendim, ruhu Hazreti Adem daha yaratılmadan önce, 2000 yıl önce, bir nur şeklinde duruyordu. Hani var ya o daha evvel, kaç defa okuduk. Adem ruh ile ceset arasındayken, ben yaratılmıştım, ben peygamber olarak görevlendirilmiştim buyuruyor. Hz. Adem yaratılmadan iki bin yıl evvel Allah Teala'nın huzurunda bir nur şeklinde duruyordu Efendimiz'in ruhu. Bu nur, Allah teâlâ'yı tesbih ederdi. Sübhanallah, Sübhanallah diye bu nur Allah Teala'yı tesbih ederdi. Melekler de onun tesbihine uyarak, Cenabı Hakkı tesbih ederdi. Demek ki melekler de Efendimizin tesbihine bakarak söylediği şekilde Allah Teâlâ'yı tesbih ederlerdi. Meleklerin görevi zaten, Allah Teala'yı anmak, zikretmek, tesbih etmek. Ona tazim etmek. Demek ki Efendimiz tesbih ettikçe melekler de o sözleri söylüyordu. Tekrarlıyordu. Sübhanallah'dan başka Belkide sübhanallahi ve bihamdihi, subhanallahil azim diyordur. Sahih-i Buhari'nin en son hadisi budur. İmam Buhari bize bu hadisi söylememizi tavsiye ediyor. Sübhanallahi ve bihamdihi, subhanallahil azim. Sevgili kardeşlerim isterseniz sadece Sübhanallah deyin. Tamam, olmuştur. İsterseniz sübhanallahi vebihamdihi deyin. Sübhanallahi Vebihamdihi, Sübhanallahi Vebihamdihi ,Sübhanallahi Vebihamdihi devam edin. Bir yüz kere söyleyin. İsterseniz biraz daha uzatarak sübhanallahi ve bihamdihi subhanallahil azim. Bu daha güzeldir bunu söyleyebilirsiniz. ve hadis devam ediyor. Efendimiz buyuruyor ki, Allah Teala daha sonra Hazreti Adem'i yarattı. Ses iyi değil mi, rahatsız etmiyor kulakları. Elhamdülillah. Doğrusunu bulduk şükür. Allah Teala daha sonra Hz. Adem'i yarattı. O zaman bu nuru Hazreti Adem'in zürriyetine intikal ettirdi. Hz. Adem yaratılmadan 2.000 yıl evvel o nur Allah Teala'nın huzurunda bulunuyor ve tespih ediyordu ya. Hz. Adem yaratılınca Allah Teala o nuru, Hz Adem'in soyuna zürriyetine geçiriyor. Bundan sonra neler olduğunu Resulü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesselam şöyle anlattı. Allah Teala beni, Adem'in zürriyetinden yeryüzüne indirdi. Ilk defa ben de cennette idim. Onunla beraber. Ama o yeryüzüne inince, onunla beraber ben de yer yüzüne inmiş oldum, buyurdu. Inşallah tekrar asıl mekanımıza, asıl yurdumuza kavuşuruz. Cenneti Ala'ya Rabbim hepimizi kavuştursun. Çünkü orası bizim yurdumuz, asıl yurdumuz. Biz şimdi muhaciriz. Bu dünyada garibiz. Efendimiz öyle buyuruyor. Garip olduğumuzu ifade ediyor. Çünkü vatanımızdan ayrıyız. Asıl vatanımız orası. Rabbim, Firdevs cennetini hepimize nasip eylesin. Efendimizi doya doya seyredelim, dinleyelim orada inşallah. Ve devam buyuruyor Efendimiz hadisi şerifinde. Evet, Ne demişti Efendimiz? Beni Allah Teala onur halindeyken Adem'in zürriyetini intikal ettirdi ve yeryüzüne indirdi. Sonra beni Nuh'un zürriyetine koydu. Hz Adem'den sonra Nuh'un zürriyetine geçtim. Ondan sonra İbrahim'in zürriyetine koydu. Onun soyuna intikal ettirdi. Böylece Allah Teala beni hep asil hürriyetlerden, tertemiz rahimlerden birbirine intikal ettirdi. Asil zürriyetlerden, yani asil babalardan, dedelerden asil annelere, rahimlere dediği o. Benim hem baba tarafıfım hem anne tarafım asildir. Temiz insanlardır. Bakınız temizlik neymiş onu göreceğiz şimdi. Sonunda beni asla evlilik dışı ilişkide bulunmayan annem ile babamdan dünyaya getirdi. Benim soyum tertemizdi. Benim annem babam da öyle temiz insanlardır. Hiçbir zaman ahlaksızlığa, fuhşiyata bulaşmamışlardır. Sifah dediği on. Ahlaksızlık. Allah Teala bBenim annemi babamı öyle olmaktan korumuştur, diyor. Demek ki Efendimiz böyle taa Cenabı Hakk'ın huzurunda ki nur halinden Hz. Adem'e intikal ettiriliyor. Ondan sonra da asil soylardan asil soylara geçerek babası Abdullah ile annesi Amine ye intikal ettiriyor. Bu rivayetin sağlam olduğunu Hz. Abbas'ın Nebiyyi Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimizi metheden meşhur bir şiiri vardır. O şiirde göstermektedir diyor. İnşallah sevgili kardeşlerim, bu şiiri ileride kitabımızın 3. kısmında okuyacağız. Resulü Ekrem'in Allah'a yakınlığı bahsi var orada. Allah Teala'ya ne kadar yakındır Peygamber Efendimiz? Onu okuyacağız. Bu fasıl neydi? Peygamber Efendimizin soyunun temizliği. Bunu bitirdik. Bu fasılı elhamdülillah bitirdik. Şimdi bir başka fasla geçiyoruz. Buraları biraz suratlı geçelim ki, daha zevkli okuyacağımız bahisler var. Kitabımızın naşiri olan bir zat var. Allah selamet versin. Abduh Ali Kuşek diye bir zat. Bu Şifa-i Şerif'i neşretmiş. Böyle bir başlık koymuş. Bu bahis diyor azlığı ile övünülen şeyler hakkındadır. Bize şimdi, bize bazı bilgiler verilecek burada. Az olan şeyler vardır ki onları azlığı ile insan övünür. Neymiş acaba o? Çokluğu ile övünülen şeyler de vardır, onları da göreceğiz inşallah. Kadı İyaz diyor ki; Bazı kitaplarda edrubin diye geçer. Sizde hangisi ise artık. Daha önce de söylediğimiz gibi diyor müellifimiz, hayatın vazgeçilmez, olmazsa olmaz üç esası vardır. Insan hayatında olmazsa olmaz 3 şey varmış. Bu üç vazgeçilmezden birinin değeri, kıymeti az olmasındadır. Bazı şeylerin değeri demek ki az oluşundadır. Az olursa o şey değerli oluyor. Ikincisinin değeri, çok oluşundadır. Bazı şeylerde vardır ki çok olursa değerli olur. Üç esas bildirecek ya bize. Demek ki birini değeri az oluşunda. Ikincisinin değeri çok oluşunda. Üçüncüsünün değeri ise duruma göre değişmesindedir. Demek üçüncü şey de duruma göre değişiyor. Müellifimiz Kadı İyaz, Allah rahmet eylesin ona. Bu üç şeyin her biri için bir fasıl ayırmış. Demek her birini, bunların her birini ayrı ayrı bize uzun uzun anlatacak. Diyor ki; Bazı şeyler vardır ki, hem din hem de gelenek onların az miktarda olmasını değerli bulur. Bazı şeyler vardır ki, hem din hem insanların gelenekleri onların az olmasını değerli bulur. Araplar ve Hakimler, yani bilge kişiler az yemekle az uyumakla övünürler. Bazı şeylerin değeri az oluşundadır dedik ya, Demek ki, az yemek ve az uyumak çok değerli bir şeymiş. Araplarda, hikmetli söz söyleyen kişiler de bununla övünürlermiş. Az yeriz, az uyuruz. Çok yemeyi, çok uyumayı kötü bir şey olarak görürler. Birinci kaideyi öğreniyoruz. Demek ki az yemek ve az uyumak çok değerlidir. Tasavvufta da esas olan budur. Malum olduğu üzere. Az yemek, az uyumak az konuşmak. Müellifimiz burada az yemek ve az uyumaktan bahsediyor. Çünkü çok yemenin ve çok içmenin sebebi açgözlülüktür. Aç gözlü insanlar çok yer, çok içer. Sanki doymayacakmış gibi, gelir onlara. Yemezse ölecekmiş gibi düşünür. Onun için çok yer. Çok yemenin, çok içmenin sebebi bir şeye doymamaktır, oburluktur, diyor müellifimiz. Ve bir şeye aşırı derecede düşkünlüktür. Buna şehvet denir. Bir şeye aşırı derecede düşkün olmaya şehvet denir. Bizim bildiğimiz şehvet dışında, böyle bir anlamı da var şehvet kelimesinin. Aşırı düşkünlük. Evet. Demek ki bir şeye aşırı düşkün olmak kötü bir şeydir. Peki, ne zararı var ki? Çok yemenim, çok uyumanın. Acaba ne zararı var ki böyle dedi müellifimiz? Bu açgözlülük, oburluk gibi kötü huylar var ya, bunlar insanın hem dünyasına zarar verir, hem de ahiretine zarar verir. Açgözlülük, oburluk gibi huylar insanın hem dünyasına zarar verir, hem ahiretine zarar verir. Bu kadarla da kalmaz, diyor müellifimiz. Bunlar yani çok yemek, çok uyumak çeşitli hastalıklara yol açar. Özellikle burada tabii oburluktan bahsediyor. Çok yemek çeşitli hastalıklara yol açar. Mesela insanı uyuşuk yapar. Çok yiyen insan uyku basar böyle. Uyuşuk olur. Biraz kestirsem şurada filan diye gözleri yavaş yavaş kaymaya başlar. Öyle olur. Çünkü, demek ki çok yemek insanı uyuşturuyor, uyuşuk yapıyor. Neşesini alıp götürür. Az yiyen neşeli olur, çok iyi yani insan neşesiz olur. Çünkü uyku uykuyu ister, uykuyu sever. Daha da kötüsü insanı anlayışsız yapar. Çok yiyen adama bir şeyler anlatmaya çalıştığınızda kafası almaz. Ya ne diyorsun filan der. Çünkü anlayışı o sırada midesi dolu olduğu için kan mideye hücum ettiği için kan beyne hücum etse beyni çalıştıracak. O ama çok yemiş vücut diyorki kana hadi sen mideye git ve onu hazmettir, diyor. Beyne giden kana da diyor ki, hele biraz sen yavaş git, az git. Onun için insanın beyni az çalışır. Ne kadar önemli bir şeymiş sevgili kardeşlerim görüyorsunuz. Çok yemek, çok kötü bir şeymiş. Insanı uyuşturuyormuş, uyuşuk yapıyormuş. Uykucu yapıyormuş. Efendim, beynini de çalışmaz hale getiriyormuş. Müellifimiz diyor ki, Kadı İyaz, az yemek insanın kanaatkar olduğunu gösterir. Az yiyen insan kanaatkar insandır. Nefsine hakim olduğunu gösterir. Çokp yiyen insan nefsine hakim değildir. Elini tutamaz yani. Şunu da iyiyim, şu lokmayı da alayım. Şundan bir tane daha alayım diye düşünür. Ve kanaatsizliğini ortaya koyar. Nefsine hakim olmadığını gösteriyor. Şehvetini, yani aşırı isteklerini yendiğini gösterir. Az yiyen kimse. Az yemek, insanın aşırı isteklerini, ki ona şehvet diyoruz, yendiğini gösterir. Az yemek ayrıca sıhhatli olmayı sağlar. Az yiyen insanın bedeni sağlam olur. İnsana gönül huzuru kazandırır, neşelendirir. Zihin, zihnin keskin olmasını sağlar. Az yemek, anlayışı arttırır, zihnin anlayışlı olmasını, keskin olmasını temin eder. Az yemek ne güzelmiş sevgili kardeşlerim görüyorsunuz. Çok yemek de ne kötüymüş. Peki çok uyumanın zararı nedir? Çok uyumak da zararlıydı ya, onun zararı neymiş acaba? Çok uyumak insanı değersiz yapar diyor müellifimiz. Insanın zayıflığını gösterir. Çok yemek insanın değersiz olduğunu, zayıf olduğunu insan zekâsının ve anlayışının kıt olduğunu gösterir. Demek ki, zekası mükemmel olan insanlar, anlayışı mükemmel olan insanlar az yiyen insanlar. Çok yemezler onlar. Peki. Çok uyumanın zararı, bununla da kalmaz. İnsanı tembel yapar, aciz yapar, ömrünü boşuna harcamasına yolaçar, insanın kalbinin katılaşmasına meydan verir. Gaflete düşmesine meydan verir. Kısacası insanın ölümüne sebep olur. Çok uyumanın da böyle zararları var. Demek ki tembel yapıyor, çok uyuyan insan tembel oluyor, aciz oluyor. Ömrünü boşa harcıyor, uykuda harcıyor. Kalbi katılaşıyor.Bu da çok kötü bir şey. Manevi bakımdan da demek ki insanı etkiliyor. Gaflete düşmesine sebep oluyor. Kısacası insanın ölümüne sebep oluyor. Herkes şunu çok iyi bilir ve görür diyor müellifimiz. Herkes neyi çok iyi görür ve bilir? Çok yemek ve içmek, çok uyumak, çok yemek, çok içmek, çok uyumak saydığımız bu kötülüklere yol açar. Demek ki çok yemem çok içmek ve çok uyumak bu saydığımız kötülükleri başımıza getirir. Onun için sevgili kardeşlerim, yemede, içmede, yatmada, uyumada hesaplı davranacağız. Bu söylediğimiz hususların böyle olduğu nereden anlaşılır? Geçmiş milletlerin ve hakim dediğimiz bilge insanların bize son derece güvenilir bir şekilde nakledilen sözlerinden anlaşılır. Hikmetli konuşan insanların, geçmiş milletlerin, bize kadar gelen güzel sözlerinden anlaşılır. Arapların şiirlerinde ve haberlerinde bu durum görülür. Demek ki Araplar da az yemeyi, az uyumayı, az içmeyi değerli buluyorlarmış. Aksini de kötü buluyorlarmış. Arapların şiirlerinde ve haberlerinde bu durum görülür. Peygamber Efendimizin hadis-i şeriflerinde, sahabe ve tabiin efendilerimizin sözlerinde bunu açıkça görürüz diyor müellifimiz. Onlar hep az yemeden, az içmeden, az uyumadan bahsederler. Demek ki bu konuya değer vereceğiz diyor. Bunun böyle olduğunu herkes bildiği için, bunun gerçek olduğunu herkes bildiği için sözü daha fazla uzatmaya gerek görmüyoruz. Bu konuda sözü daha fazla uzatmaya gerek görmüyoruz. Şimdi Efendimize geçiyor bu konuyla ilgili olarak. Efendimizin yaşayışına, sözlerine Nebiyyi Ekrem'i Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz pek az yer, pek az içer, pek az uyurdu. diyor müellifimiz. Bizim, kendisini örnek alacağınız Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam ne yaparmış? Az yermiş, az içermiş, az uyurmuş. Onun bu sünnetini güzel kardeşlerim hiç ihmal etmeyeceğizb Hani sünneti öğreniyoruz ya aynı zamanda. Sünnet neymiş? Demek ki efendimizin bir sünneti az yemek. Bir başka sünneti? az içmek. Bir başka sünneti az uyumak. Aziz Allah Celle şanuhu. Evet. İyi, uygun yerde kaldık. O zaman hadisimizin, okuyacağımız hadisin senedini vermiş müelliz. Onu okuyalım Bu okuyacağınız hadisi şerifi, ashabı kiramdan Miktam İbni Madi Kerib rivayet etmiş. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: Bakınız ne buyurmuş Efendimiz güzel kardeşlerim. Şimdi Efendimizin sünnetini öğrendik. Değil mi? Neydi? Az yer, az içer, az uyur. Biz bunu 3 sünnet olarak kabul edelim. Şimdi bu konuyu destekleyen bir sözü var. Buyuruyor ki Efendimiz, Âdemoğlunun doldurduğu en tehlikeli kap, midesidir. İnsanoğlu midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Allah Allah. Efendimiz mideyi de bir kaba benzetiyor. İnsanın doldurduğu en kötü kap midesidir. Insana midesini dolduracağına ayakta durmasını sağlayacak bir birkaç lokma yeter. Insanoğlu, midesini dolduracak yerde, doldurmasın. Birkaç lokma yesin, ona o yeter. Evet. Midesini doldurmak yerine insan, ayakta durmasını, yani yaşamasını sağlayacak birkaç lokma yeter. Ama bir ihtiyaç dolayısıyla çok yemesi gerekiyorsa, bir sebeple çok diyelim ki, uzun bir yola gidecek vesaire. Yahut oruç tutacak. Uzun gün var önünde. Ne yapacak o zaman? Çok yemesi gerekiyorsa, midesinin üçte birini yemeğe ayırmalıdır. Midesinin üçte birini içeceğe ayırmalıdır. Midesinin üçte birini de rahat nefes almaya ayırmalıdır, diyor. Demek ki mideyi üçe ayıracağız. Efendim, üçte birini ne için ayıracağız? Yemek için ayıracağız. Üçte birini suya, içeceğe ayıracağız. Su olmaz da, ayran içeriz her neyse. Üçte birini de, nefes, rahat nefes almak için boş bırakacağız. Tıka basa hepsini doyurursak işte obur oluyoruz. Çok yemiş oluyoruz. Uyku da basar Efendim, zihnimiz, kafamız çalışmaz. Neşemizi kaybederiz. Aciz zavallı biri oluruz. Devam buyuruyor. İnsan neden çok uyur? diyor Efendimiz. Çok yediği, çok içtiği için. Insan çok yediği, çok bu şeyin sözü. Müellifimizin sözü. Efendimizin hadisi bitti. Müellifimiz böyle diyor. İnsanın çok uyumasının sebebi, çok yemesi, çok içmesidir diyor. Peygamber Efendimizin soyundan gelen bir zahit alim var. Süfyani Sevri. Vefatı 161 yani. Efendimizden 150 sene sonra, 152 sene sonra vefat etmiş bir zat. Mezhebi de vardı. Çok büyük bir alimdi. Yani bizim mezhebimiz gibi mezhebi vardı ama zamanla diğer mezhepler, onlara uyanlara azaldığı için kayboldu. Bunun mezhebi de kayboldu. Diyor ki bu zat; insan geceleyin uyanık kalmaya nasıl muvaffak olur? Az yemek suretiyle muvaffak olur. Az yemek suretiyle insan geceleyin uyanık kalmaya muvaffak olur. Selef alimlerinden, yani sünneti seniyeye bağlı olan alimlerden biri şöyle demiştir. Bakınız ne güzel söz. Çok yemek yemeyin. Çok yerseniz çok su içersiniz. Ve çok uyursunuz. Sonunda ne olur? Çok yerseniz, çok içerseniz. Sonunda çok zarar edersiniz. Yaptığınıza pişman olursunuz. Çok şey kaybedersiniz. Yani vaktiniz zayi olu,r uykuyla geçer, vs. Zihniniz dumura uğrar, doğru dürüst çalışmaz. Şunu da okuyayım da sevgili kardeşlerim. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem'in en çok sevdiği yemek neymiş? Çok elin uzandığı yemekmiş. Sofrada çok insan olursa Peygamber Efendimiz öyle yemekleri çok severmiş. Yani bir toplulukla birlikte yemek yemeyi Efendimiz çok severmiş. Evet, Efendimiz ne buyuruyordu? Hatırlayınız. Bir kişinin yiyeceği iki kişiye yeter. Iki kişinin yiyeceği 4 kişiye yeter. 4 kişinin giyeceği 8 kişiye yeter buyuruyor Efendimiz. Demek ki kalabalıklaştıkça bereket de artıyor. Güzel kardeşlerim burada kalalım. Yalnız size bir bilgi vermem gerekiyor dersimizde ilgili. Biliyorsunuz iki şey dolayısıyla dersi birkaç yıldır bırakıyoruz. Biri seçim. Önümüzdeki hafta seçim var. Bir şey için daha bırakıyorduk. Avrasya Koşusu. O zaman geçemiyorum ben bu tarafta. Ondan yani 1 Kasım'da seçim var, 8 Kasım'da gelebiliriz. 15 Kasım'da tek gelmeyeceğiz. Avrasya koşusu var. Onun için biz bu 3 haftayı tatil edelim dedik. 22 Kasım'da inşallah tekrar buluşacağız. 22 Kasım'da hatırınızda bulunsun. 3 hafta ders yapmayacağız. 4. hafta inşallah, 22 Kasım'da buluşacağız. Kaldığımız yerden dersimizi okumaya devam edeceğiz. Yüce Rabbim hepimizden razı olsun. Hepimize salih bir hayat nasip eylesin. Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin sünnetine uygun yaşamayı hepimize nasibi müyesser eylesin. Hem memleketimizi hem İslam dünyasını, kafirlerin, zalimlerin zulmünden muhafaza buyursun. Başımıza zalimleri, kâfirleri getirmesin. Dinimizi en güzel şekilde yaşamamıza imkan verecek bir hayatı hepimize nasibi müyesser eylesin. Ve hepimizi Resulullah Efendimizin şefaatine nail eylesin. Amine velhamdülillahi rabbil alemin. El Fatiha.

BU DERSE AİT KISA VİDEOLAR