Euzu billahi mineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin. Vessalatu vesselamu ala seyyidina Muhammedin. Ve alihi ve sahbihi ecmain. Pek kıymetli kardeşlerim Şifa-i Şerif dersimize başlıyoruz. Geçen dersimizde Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin Zühdünü, yani dünya hayatına fazla önem vermediği konusunu işlemeye başlamıştık. En son demiştik ki; Hz. Aişe annemiz şöyle bir hadis rivayet ediyor. Fahri Cihan Aleyhi Salevaturrahman Efendimiz vefat ettiğinde, geride ne bir altın bıraktı, ne bir gümüş bıraktı. Ne bir koyun bıraktı, ne bir deve bıraktı dediğini okumuştuk. Şimdi devam ediyoruz Şifa-i Şerif kitabımızdan okumaya. Ashab-ı kiramdan Resûl-i Kibriya Efendimizin kayınbiraderi olan, yani Cüveyriye annemizin kardeşi olan Amr İbni Haris Radıyallahu Anhüma var. O şöyle demiştir. Bu Resul Ekrem Efendimizin ne bıraktığını söylüyor. Yani Hz. Aişe annemizin rivayetine zıt bir şey değil. Vefat edince diyor Efendimiz geride sadece şunları bıraktı. Silahını bıraktı. Katırı kaldı. Bir de yolcular için vakfettiği araziyi bıraktı. Hani ailesi için değil, yolcular için vakfettiği bir arazi kaldı. Başka bir şey bırakmadı diyor. Sadece bunları bıraktı. Yani bizim bildiğimiz manada bir miras sözkonusu değil. Zaten Hz. Ebubekir ne diyordu? Peygamberler geride miras bırakmaz hadisi şerifini rivayet ediyor Efendimizden. Yani biz peygamberler geride miras olarak bir şey bırakmayız. Buyuruyor. Onu nakletmişti Hz. Ebubekir. Annemiz Aişewi Sıddika, Allah ondan razı olsun. Şöyle demiştir. Raf bizim de kullandığımız raftır yani. Annemiz diyor ki; Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem vefat ettiğinde geride bir canlının yiyebileceği hiçbir şey bırakmadı. Geride bir canlının istifade edeceği, yiyeceği hiçbir şey bırakmadı. Sadece benim evimin rafında bir parça arpa vardı diyor. Hani vefat etmeden önce Yahudi'den 30 ölçek arpa almıştı ya, onu da hanımları arasında taksim etmişti. Benim evimde diyor işte birazcık arpa kalmıştı diyor. Hz. Aişe annemiz diyor ki, bu arpayı uzun süre yedim diyor. Bereketlendi. Uzun süre yedim, fakat bir gün merak ettim dedim ki diyor, Acaba ne kadar kaldı şunu bir ölçeyim dedim diyor ölçtükten sonra çabucak tükendi diyor. Hatırlarsınız bu Efendimizin mucizelerinden okumuştuk. İnşallah yine okuyacağız. Bu kabil olaylar çok olmuştur yani. Ölçmedikleri vakit o bereketini devam ettiriyor. Fakat ölçünce bereketi kaçıyor. Demek ki bazı şeyleri böyle ölçmeden bereketlenmesi için dua etmek icap ediyor. Fahri Kainat Efendimiz diyor Hz. Aişe annemiz bana, şöyle bir şey söyledi. Allah Teala, buyurdu Efendimiz, bana bir teklifte bulundu. Böyle diyor Peygamber Efendimiz Hz. Aişe'ye. Allah Teala bana bir teklifte bulundu. Neymiş acaba bu teklif? Mekke Vadisi'ni senin için altınla doldurayım. Böyle buyurdu. Allah Teala böyle teklif etmiş Efendimize. Mekke Vadisini senin için altında doldurayım. Istediğin kadar harca. Dedim ki diyor, Yarabbi hayır istemem. Ben öyle Mekke Vadisinin altında dolu olmasını istemem. Ben senden şunu isterim. Bir gün aç olayım, bir gün tok olayım. Bir gün aç olayım, açlığın ne olduğunu göreyim, tadayım ertesi gün lütfet, yetecek kadar rızık ver. Karnımı doyurayım. Bu Resulü Kibriya Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem'in ne kadar kanaatkar olduğunu gösteriyor. Dünyada gözü yok. Dünyada gözü yok. Ümmetini de onu alıştırmak istemiyor yani. Hani içimizden geçer ki, alsaydı da bol bol herkese verseydi. Peki daha sonraki ümmetinin halini olacaktı? Kıyamete kadar gelecek olan ümmeti ne düşünecekti bu meselede? Değil mi Efendimiz onu da dikkate alıyor tabi. Yani bizi de kanaatkarlığa alıştırıyor. Kıyamete kadar gelecek olan ümmetine de bunu telkin etmiş oluyor. Kanaat sahibi olun. Allah'ın verdiği ile yetinin. Daha fazlasını istemeyin. Bir gün aç olayım, bir gün tok olayım. Ölçüsü Bu Fahri Cihan Efendimizin. Ve devam ediyor Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem. Bu hadisin devamı var. Yarabbi diyor Efendimiz, acıktığım gün sana karnımı doyur Ya Rabbi, bana rızık ver Ya Rabbi diye yalvarıp dua edeyim diyor. Bize bunu da telkin ediyor dolayısıyla tabi. Yani ihtiyacınızı Allah Teâlâ'ya arz edin. Ondan isteyin ne isteyeceksiniz. Yarabbi diyor, ben senden karnımı doyur, bana yetecek kadar rızık ver diye dua edeyim, sana yalvarayım. Allah Teala ne buyuruyor? Bana dua edin ki, size istediğinizi vereyim buyuruyor değil mi? Çünkü o bizim kendisine dua etmemizden hoşlanıyor. Kulum beni andı diyor. Kulum bana yalvardı diyor, kulum benden bir şey istedi diyor. Bizim kendisine yalvarmamızdan memnun oluyor. Ve devam buyuruyor Efendimiz; Yarabbi, karnımı doyurduğun gün sna hamdüsena edeyim. Bak önce Yarabbi karnımı doyur diye yalvarayım. Karnımı doyurduğun vakit de sana Elhamdülillah Yarabbi diye hamdimi arz edeyim, Şükrümü arz edeyim. Böyle dedim buyuruyor Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem. Allah Teala'nın bu teklifi karşısında, ben ona böyle söyledim diyor. Rabbim hepimize kanaat ihsan eylesin. Kanaatkar olmak büyük bir zenginliktir. Kanaat sahibi olan insanın gözü hiçbir zaman aç olmaz. Kanaati olmayan kimseler, kanaat sahibi olmayan kimseler açtır. Yani ne kadar zengin de olsalar, ne kadar çok kazansalar da onlar habire daha ver Yarabbi, daha ver Yarabbi derler, doymazlar bir türlü. Bu konuda bir başka Hadis-i Şerif daha var. Bu Hadisi Şerife göre, Cebrail Aleyhisselam, Sultanı Enbiya Efendimize geldi ve ona şöyle dedi: Allah Teala sana selam ediyor. Allah Teala böyle selam da gönderir kullarına. Mesela Cebrail Aleyhisselam da Peygamber Efendimize Ya Resulallah eşin Hatice'ye benden selam söyle diyor. Yani onun ne fedakar bir hanım olduğunu bildiği için selam gönderiyor ona. Evet. Cebrail Aleyhisselam diyor ki; Ya Resulallah Allah Teala sana selam ediyor. Ve sana şöyle buyuruyor: Ya Resulallah şu gördüğün Mekke dağlarını senin için altına dönüştüreyim mi? Ve onları istediğin yere de göndereyim seninle birlikte göndereyim. Bunu ister misin diye Allah Teala sana soruyor. Cebrail Aleyhisselam böyle diyor. Allah Teala'nın sana bir teklifi var. Bu Mekke'nin etrafındaki dağları senin için altına dönüştüreyim mi, çevireyim mi ve onları istediğin yere seninle birlikte göndereyim mi diye soruyor. Cebrail Aleyhisselam'ı böyle dedi. Ccaba Fahri Cihan Efendimiz bu soru karşısında ne cevap verdi? Ne buyurdu? Hadisin devamı şöyle. Bir süre başı önünde düşündü Efendimiz. Çünkü Allah Teala'nın teklifi bir çırpıda reddedilir mi? Acaba bunda ne var? Allah Teala bana niye böyle teklifte bulunuyor filan diye bir süre başı önünde bu soruya ne cevap vereyim diye düşündü. Sonra şöyle buyurdu, Ey Cibril diyor Efendimiz. Ey Cebrail, şu dünya var ya şu dünya, o evi olmayanın evidir diyor Efendimiz. Bu dünya, evi olmayanın evidir. Şu dünya malı, şu dünya malı olmayanın malıdır. Evi olmayanın evidir. Malı olmayanın malıdır. Dünya malını ise aklı olmayanlar biriktirir diyor Efendimiz. Dünya malını aklı olmayanlar biriktirir. Aklı olanlar ne yapar? Allah rızası için o malı sarfeder. Ahiret azığı yapar. Kendisinden önce ahirete gönderir. Efendimiz öyle buyuruyor ya. Hani bir insan vefat ettiği vakit, efendim, kendisi ile birlikte 3 şey gider. Efendim. Aile efradı gider, malı gider, bir de ahirete gönderdiği şeyler. Üçü beraber kendisi ile gider. Ahirete kendisinden önce gönderdiği hayırlar, sevaplar kendisi ile kalır, diğerleri döner. Onun için sevgili kardeşlerim, dünya malına asla gönül vermemeliyiz. Allah Teala bunu bana ihsan etmiş. Öyleyse bende Allah'ın muhtaç kullarına vereyim diye düşünmeliyiz ve onları sarf etmeliyiz. Tabii ki bu bir yiğitliktir. Allah Teala bunu bazı kullarına nasip ediyor. Peki acaba bu teklif karşısında, Efendimizin böyle buyurması karşısında Cebrail Aleyhisselam ne dedi? Cebrail Aleyhisselam Efendimizin Bu sözü üzerine bir şey söyledi. Dedi ki; Ey Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem, diyor Cebrail Aleyhisselam. Allah seni verdiğin bu doğru karardan döndürmesin. Çok isabetli bir karar verdin. Allah seni bu kararından döndürmesin. Ne demişti Efendimiz? Şu dünya malı olmayanın malıdır. Evet, evi olmayanın evidir. Malı olmayan olmalıdır. Dünya malını ise ancak aklı olmayanlar biriktirir. Bunun üzerine de Cebrail Aleyhisselam çok isabetli söyledin, isabetli karar verdin. Allah seni bu kararında sabit, kadem kılsın döndürmesin, diye dua etti. Hz. Aişe annemiz, Allah ondan razı olsun şöyle demiştir: Nasıl yaşadıklarını anlatıyor annemiz de. Diyor ki biz Muhammed ailesinin, Sallallahu Aleyhi Vesellem. Öyle zaman olurdu ki, bir ay boyunca ocağımız tütmezdi diyor. Ocağımız tütmezdi ne demek? Kazan kaynamazdı demek. Yemek pişmezdi bizim evde demek. O 1 ay boyunca sadece hurma yerdik. Üzerine de su içerdik. Başka bir şey yiyip içmezdik, diyor. Bir ay olurdu ki, ocağımız tütmezdi, kazanımız kaynamazdı. Sadece hurma yer, üstüne su içerdik. Sevgili kardeşlerim yeri gelmişken burada bir başka Hadis-i Şerifi nakledeyim size, Aişe annemiz, Esma ablası var biliyorsunuz. Hz. Ebubekir'in kızı her ikisi de. Hz. Esma'nın oğlu Urve, var, Urve bin Zübeyr. O şöyle dedi, Hz. Aişe ona şöyle dedi. Yeğenim Allah'a yemin ederim ki, biz bir hilali görürdük, bir hilalin doğduğunu görürdük, sonra diğer hilali görürdük. Sonra bir hilali daha görürdük. Yani 2 ay geçerdi de, Peygamber Aleyhisselamın evlerinde hiç ateş yakılmazdı. Yani yemek pişirmek üzere ateş yakılmaz demiştir. Evet, 1 ay boyunca evimizde tencere kaynamazdı demek istiyor annemiz. O zaman Urve bin Zübeyir ablasının oğlu tekrar soruyor Hz. Aişe'ye. Peki teyzeciğim diyor, 2 ay boyunca ne ile geçinirdiniz. Hz. Aişe ona şu cevabı veriyor. Hurma ve su ile. Yalnız Fahri Kainatın sağmal koyunları ve keçileri bulunan komşuları vardı. Onlar bazen Peygamber Efendimize süt gönderirlerdi. Medineli komşuları. Süt getirirlerdi biz de onu içerdik diyor. O kadar. Onun dışında başka bir şey olmazdı diyor. Resûl-i Kibriya Efendimiz ailesini de böyle terbiye ediyor. Buna alışmalarını istiyor. Yani asıl nimet yeri cennettir. Ümitle orayı bekleyin. Orayı size nasip etmesi için Cenab-ı Hakka yalvarın, dua edin. Çünkü dünya zevküsefa yeri değil. Zevküsefa yeri cennettir demek istiyor Peygamber Efendimiz. Firdevs istiyoruz, başka yok. Aşağı inmiyoruz. Evet, çünkü kimden istiyoruz. Allah Teâlâ'dan. Herhangi bir zenginden istemiyoruz ki. Allah Teala kim? Nimetleri hesapsız olan Yüce Rabbimiz. Nimetlerinin haddi hesabı yok. Haddi hesabı olmayan nimetlerin sahibinden az bir şey istenir mi? Ayıp, ayıptır yani. Cennete gireyim de şöyle bir duvar dibi ver, bana yeter Ya Rabbi diyor bazıları. Olmaz, öyle şey istemeyeceğiz. Firdevsi isteyeceğiz. Firdevs ne? En yüce cennet. En kıymetli cennet. Rabb'im hepimize nasip eylesin. Amin, amin inşallah onu firdevs cennetinde doya doya seyrederiz. Mah cemaline baka baka inşallah. Bize de bir hadis dersi yap ya Rasulallah deriz, inşallah her hafta bir kaç defa dinleriz. Abdurrahman İbn Avf şöyle dedi. Abdurrahman ibni Avf kim sevgili kardeşlerim? Tekrar hatırlayalım. İlk 8 müslümandan biri. Evet Aşere-i Mübeşşere'den biri. Yani cennetle müjdelenen on kişiden biri. O da kafirlerin zulmü dolayısıyla Habeşistan'a hicret etti. Evet. Uhud Savaşı'nda aldığı yaralar sebebiyle topal kaldı. Efendimizi kabre indiren 4 kişiden biri. Ne büyük bahtiyarlık değil mi? Yani Resulullah mübarek cesedini tutup kolları arasında kabre koyan, koymak ne büyük bir saadet. Hem Hz. Ebubekiri'n, hem de Hz. Ömer'in en yakın arkadaşı. Böyle bir insan Abdurrahman Bin Avf. şimdi onu dinliyoruz. Diyor ki; Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem vefat edip gitti de, ne o arpa ekmeğine doydu, ne de onun ailesi doydu. Buğday ekmeği değil. Arpa ekmeğine. Neo doydu, ne onun ailesi doydu. Bir gün yemek, iftar hazırlamışlar. Zenginlerden oldu sonra. İyi bir tüccardı tabi Abdurrahman Bin Avf. Çeşit çeşit yemekler filan. Aklına Resulullah ve onun Ashabı geliyor. Ağlamaktan yiyemiyor, bırakıyor, gidiyor. Böylede hisli bir insan. Onlar bunları görmediler diyor, onlar bunları tatmadılar, ben niye tadayım diyor. Peygamber ailesinin çoğu zaman arpa ekmek yemesi ile ilgili hadisleri rivayet eden 3 sahabenin daha adını veriyor müellifimiz Kadı İyaz. Allah ona rahmet eylesin. Onlar Hz. Aişe diyor, Hz Ebu İmam El Bahili ve Abdullah İbn Abbas. Ebu İmam El Bahili'nin rivayeti şöyle. Biraz farklı. Diyor ki, İki Cihan Güneşi Efendimizin, Ehl-i beytinin sofrasında arpa ekmeği bile artmazdı diyor. Arpa ekmeği de çok değil. Arpa ekmeği yerlerdi ama o bile artmazdı diyor. Ancak doyururlardı karınlarını diyor. Efendimizin amcazadesi, Abdullah İbn Abbas Radıyallahu Anhuma şöyle dedi. Diyor ki İbni Abbas, Nebiyyi Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem ile onun ailesi bazen arka arkaya birkaç gece arpa ekmeği, akşam yemeği yemeden aç yatarlardı. Arpa ekmeği yerlerdi de. Onu bile bulamazlar. Akşam aç yatarlardı, diyor. Efendimizin hizmetkarı Enes Radıyallahu Anh diyor ki, Enes İbni Malik'e kulak verelim sevgili kardeşlerim. Diyor ki; Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem masa üzerinde hiçbir zaman yemek yemedi. Enes İbni Malik uzun süre yaşadı tabii ki. Yani Efendimiz 93'de vefat ettiğine göre Efendimizden sonra 83 yıl yaşadı. Masa filan o devirde artık çıkmış oluyor. Resulullah Efendimiz diyor, masa üzerinde hiçbir zaman yemek yemedi. Tabii ki yani müşrikler falan onların sofraları masa üzerinde idi herhalde. Onlar her istediklerini yapabiliyorlardı ama Resulullah Efendimiz hiçbir zaman masa üzerinde yemek yemedi. Bu yani masa üzerinde yemek yemeyin demek değil. Böyle anlamayalım. Yani öyle bir rahatlığa kavuşmadı Peygamber Aleyhisselatu Vesselam. Çünkü masa oldu mu oraya koyacak yemekler de lazım. Hurmayla biraz su için masa olmasına ne gerek var? Yahut bir kap yemek. Önüne getiriyorlar onu yiyor. Bulursa tabi. Niye bulamadı diyebilirsiniz. Çünkü eline geçeni fakire dağıtıyor. Eline hiçbir şey geçmiyor mu? Geçmez olur mu, geçiyor. Ama ertesi güne kendisi için bir şey bırakmıyor. Biliyor ki, açlar var, fakirler var, yoksunlar var. Bunu falan da götürün buyuruyor. Veya bir adam gelip Kendisinden bir şey istedi mi, hemen hanımlarına soruyor. Var mı bir şey evde? Var, getirin diyor ve onu veriyor. Bu kalsın, bunu da yarın yiyelim demiyor hiçbir zaman. Ertesi güne bir şey bırakmıyor. Yani insanlar açken karnını doyurmuyor Efendimiz. Kase gibi bir şeyde de yemek yemedi diyor, yani çorba filan içmedi öyle şeyler de. Hiçbir zaman onun için has undan, yani beyaz undan yufka ekmeği yapılmadı diyor. O hayatında kızartılmış bir koyun da görmedi diyor. Bazen komşuları, bazı zenginler onu davet ederlerdi. Orada yerdi öyle şeyleri. Yoksa kendisi için koyun kızartmazdı, öyle imkanı yoktu yani. Hz. Aişe'nin kızı, Hazreti Ebubekir'in kızı Aişe Radıyallahu Anha'dan rivayet dildiğine göre, Efendimiz nasıl bir yatakta yatardı? Hz. Aişe annemiz onu anlatıyor. Annelerimizin evinde farklı yataklarda yatardı. Şimdi annemiz kendi evinde nasıl bir yatakta yatarmış Efendimiz onu anlatıyor. Serveri Enbiya Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin yatağının yüzü tabaklanmış deridendi. Deri, bildiğimiz deri, tabaklanmış. Temizlenmiş deriden. Yani yün değildi. Hurmanın yumuşak taraflarını, hurma lifi diyoruz ona. Hatırlıyorum eskiden, yastıkların içi özellikle oturma odalarında yün değildi yani. Yün bulmak her insana nasip olmazdı. Yani, bazı şeylerle doldururlardı onları. Saman cinsinden şeylerle. Kesmik filan şimdi hatırlayamadım şeyleri de. Hasır ayrı. O da var. Efendimizin bir diger hanımı, Hazreti Ömer'in kızı Hz. Hafsa annemiz rivayet ediyor. Onun şöyle dediği rivayet ediliyor. Dedim ya her Hanım Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem için elindeki imkana göre bir yatak hazırlıyor. Hz. Hafsa annemizin evindeki Efendimizin yatağa neymiş? Diyor ki; ikiye katlanan bir keçeden ibaretti. Keçeyi bilirsiniz. Yani bir tür çul, çuldan biraz kalındır. Ikiye, benim evimdeki yatağı ikiye katlanan bir keçeden ibaretti. Alemlere Rahmet Efendimiz bu keçe üzerinde uyurdu diyor. Ve bir olay anlatıyor. Bir gece dedik ki diyor, Rasulullah biraz daha rahat uyusun, o keçeyi dörde katladık diyor. Daha bir rahat olsun da, iyi uyku çeksin diye efendim, yatak niyetine altına serdiğimiz keçeyi dörde katladık. Sabah olunca Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem sordu diyor. Bu gece benim ağzıma ne serdeniz yahu. Böyle sordu diyor. Biz de ona dedik ki diyor altına işte keçeyi dörde katladık. Öyle serdik rahat edesin diye. Eski haline çevirin, böyle yapmayın bir daha. Tek kat serin. Bir daha böyle yapmayın. Eskiden nasıl seviyorsanız yine öyle senin. Çünkü yatağa yumuşak olması benim gece namazına kalkma engel oldu diyor. Demek yatak rahat olursa insan teheccüde kalkamıyor. Öyle yapmayın. Tabii sert oluşu yatağın hem de sıhhi aynı zamanda. Bel için son derece faydalı. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem dünyanın hiçbir rahatını istemiyor. Evet. Bütün rahatı, güzelliği ahirette istiyor. Cenabı Mevlanın orada ikramı neyse onu bekliyor. Sevgili kardeşlerim. Mefkari Mevcudat Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, kimi zaman hurma lifinden örülmüş bir döşekde uyurdu. Bizim hasır dediğimize benzeyen bir şey olmalı. Bundan dolayı mübarek vücudunun yan tarafında örgü izleri görülürdü. Sert olduğu için. Onu üzerinde, hasır da öyle değil midir? Hasır da öyledir, bilirsiniz. Efendim. Sert olur ve mesela yüzünüz gelmişse onun üzerine mutlaka yüzünüze onun resmi çıkar yani. Efendimizin mübarek vücudunda da o hasırın izini görüyorlar. Hasır diyelim yani. Hurma lifinden örülmüş döşek. Annemiz Aişe-i Sıddika Radıyallahu Anha diyor ki; Annemiz diyor ki; Fahri Enbiya Efendimiz, hiçbir zaman doyasıya yemek yememiştir, diyor. Doyasıya yemek yememiştir. Biz biraz noksan kaldı mı midemizin bir tarafından, ya başka bir şey yok mu diyoruz değil mi? Efendimiz hiçbir zaman doyasıya yemek yememiştir. Bu halini de hiçbir zaman kimseye şikayet etmemiştir. Bugün evde bir şey bulamadık, yani fazla bir şey yiyemedik dememiştir kimseye. Sadece bir kap yemek vardı, başka bir şey yoktu filan diye bizim gibi, şikayet etmemiş yani Efendimiz. Hiç kimseye mi şikayet etmedi acaba? Halini sadece Rabbine arz ederdi. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem. Buyurdu ki; Allah'ım açlıktan sana sığınırım. Aç kalmak kötü bir şey. Açlık insanı avucunun açlık insanı, avucunun içine alan kötü bir şeydir. Yarabbi beni aç bırakma diyor. Biraz acıkıp sonra yiyecek bir şey bulmak ayrı mesele, günlerce yiyecek bir şey bulamamak Ve aile efradının aç olduğunu görmek acı bir şey tabi. Onun için Efendimiz Yarabbi açlık ile imtihan etme deriz ya. Onu söylüyor. Insanı avucunun içine alan açlık, kötü bir şeydir. Nebiler Sultanı Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, fakirliği zenginlikten daha çok severdi. Fakirliği zenginliğe tercih ederdi. Niye? Çünkü fakirlik insana Allah'ı hatırlatır. Hani kendisi de diyor ya, Yarabbi bir gün karnımı doyur, ertesi gün aç kalayım. Sana yiyecek ver diye yalvarayım, dua edeyim diyor. Bu bir ölçü sevgili kardeşlerim. Acıkan yani ihtiyaç sahibi olan insan Allah Teâlâ'ya ellerini açar, yalvarır. İsteğini ona arz eder, Cenabı Hakka. İsteğini söyler. Hz. Aişe annemizi dinliyorduk. Annemiz diyor k,i bütün bir gün aç kalırdı. Bazen. Efendimiz bütün bir gün aç kalırdı. Gece boyu yatağında açlıktan dönüp dururdu. Açlık uyutmaz malum. Hani meşhur bir sözdür, yılanın soktuğu uyur da, aç uyumaz derler. Açlıktan Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem yatağında dönüp dururdu. Ama onun ağzına bir lokma koymamış olması ertesi gün oruç tutmasına engel olmaz, diyor. Yani bu gece aç yattık. Yiyecek bir şey bulamadık. Yarın belki buluruz filan oruca niyet ederdi. Daha evvel de arz etmiştim ya size. Arz etme kelimesini hep yanlış kullanıyorum. Hep demeyelim de bazıları yanlış kullanıyorlar. Arzı kim yapar? Küçük büyüğe yapar. Ben halimi Allah Teâlâ'ya arz ettim deriz, değil mi efendim?. Çünkü Allah Teala yücedir. Ben de bazen bu kelimeyi yanlış bilebilirsiniz diye, size arzettim derken yani kendimi yukarıya almış gibi zannedilmesin diye söylüyorum bunu. Küçük büyüğe arzeder. Efendimiz mescitten gelirdi. Yiyecek bir şey var mı diye sorardı. Yok ya Resulallah derlerse öyleyse ben bugün oruca niyet ediyorum buyururdu. Ve şöyle devam ediyor Hz. Aişe annemiz sözüne; Şayet Kainatın Efendisi Sallallahu Aleyhi Vesellem isteseydi, Rabbim bana şu yeryüzünün hazinelerini ver, diyebilirdi. Yarabbi bana şu yeryüzünün meyvelerini ver, diyebilirdi. Bana bolluk, bereket ihsan eyle Ya Rabbi diyebilirdi. Ama demedi diyor. Bunları hiç söylemedi, böyle şeyler istemedi. Böyle şeyler istemezdi. Ve devam ediyor Hz. Aişe annemiz sözüne. Onun açlıktan kıvrandığını gördükçe haline acır, ağlardım diyor annemiz. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin açlıktan kıvrandığını gördükçe halini acır ağlardı. Açlıktan ezilen karnını elimle ovardım, okşardım diyor. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin açlıktan ezilen karnını, elimle ovardım, okşardım diyor. Sevgili kardeşlerim yokluktan şikayet etmeyelim. Açlıktan şikayet etmeyelim. Evet. Çünkü Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem böyle yaşamıştır. Ve şöyle derdim diyor annemiz, anlatıyor da halini. Canım sana kurban olsun ya Resulallah derdim diyor. Canım sana feda olsun, sana kurban olayım ya Resulallah. Dünya nimetlerinden günlük hayatını sürdürecek kadar bir şeye sahip olsan ne iyi olur derdim diyor. Yani fazla değil ama günlük hayatını devam ettirecek kadar bir şeye sahip olsan ne iyi olur Ya Resul. Yani Rabbinden bunu istesen, sana verir. Onu açıkça söyleyemiyor da. Böyle kinayeli yolla anlatıyor. Dünya nimetlerinden hayatını devam ettirecek kadar bir şeye sahip olsan ne iyi olur. O da bana cevaben derdi ki diyor annemiz, Ya Aişe, Ey Ayşe, dünya ile benim ne ilgim var? Dünya benim neyime? Büyük peygamberlerden olan kardeşlerim, diğer peygamberler bundan daha zor hayat şartlarına sabrederek yaşadılar. Onlar, benden daha zor şartlarda yaşadılar. Onlar rahat yaşama derdine düşmediler. Yokluk içinde kıvrandılar ama rahat yaşayayım diye bir çaba sarf etmediler. Hallerine razı oldular. Sonunda Rablerinin huzuruna vardılar. Onlar, Sızlanmadılar. Yani Yarabbi karnımı doyur, bana dünya nimeti ver demediler. Sıkıntı içinde yaşadılar, hallerine razı oldular. Sonra da Cenabı Hakk'ın huzuruna vardılar. Allah Teala da o peygamberlere, türlü türlü nimetler ikram etti. Dünya hayatındaki yokluğa katlandıkları için Allah Teala Hazretleri de onlara cennetin çeşitli nimetlerini ikram etti. O peygamberlere sevaplarını kat kat fazlasıyla lütfetti. diyor Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz. Ve Efendimiz şöyle buyuruyor: Hz. Aişe annemizin anlattığına göre. Bakınız neyi gözetiyor Efendimiz. Şayet ben şu dünyada rahat bir şekilde yaşarsam, ahirette de o peygamber kardeşlerimin eriştiği derecelere erişemezsem Rabbimden utanırım diyor. Yani diğer kardeşlerim açlığa sabretti. Yokluğa sabretti. Ben de onlara şöyle şöyle dereceler ikram ettim. Ama sen sabretmedin der ve benim derecemi onların derecesinden aşağı tutarsa, Allah'tan utanırım diyor. Yani cennet nimetlerinden daha azına sahip olduğum için üzülürüm demiyor da Rabbimden utanırım diyor. Ne kadar hassas bir düşünce, ne büyük incelik Sevgili kardeşlerim? Efendimiz sözünü şöyle tamamlıyor. Benim en çok arzu ettiğim şey nedir biliyor musun Aişe? diyor Efendimiz. Ahirette peygamber kardeşlerim ve dostlarımla beraber olmaktır. Ben bunu istiyorum. Ben onlarla beraber olmak istiyorum. Onlar nasıl açlığa razı oldular, sabrettilerse, ben de aynı şekilde açlığa razı olmak istiyorum. Katlanmak istiyorum. Sabretmek istiyorum. Dünya nimetini ne yapacaksın ahiret nimeti varken. Demek istiyor Efendimiz. Hani sevgili kardeşlerim birgün Seyyidi Kainat Efendimiz bir hasrın, hasırın üzerinde uyumuştu. Efendim, uyandığı zaman Ashab-ı Güzini, o hasırın mübarek vücudunda iz bıraktığını görmüşlerdi ve çok üzülmüşlerdi. Kendisine demişlerdi ki; Ya Resulallah altına bir yatak serelim. Yahut bir divan koyalım da şuraya orada otur. Hem sana sorulan sorulara cevap verirsin, hem de yorulduğun vakit uzanır uyursun demişlerdi. Onlara Efendimiz ne cevap vermişti? Benim şu dünya ile ne ilgim var demişti Ashab-ı Güzinine. Ben bu dünyada, tıpkı bir ağacın altında biraz oturup gölgelenen sonra kalkıp yoluna devam eden bir yolcu gibiyim. Ne yapacağım rahatı diyor Peygamber Efendimiz. Yani şurada kalacağım iki günlük dünya deriz ya, Efendimiz onu demek istiyor. Bir süre oturup dinleneceğim, dünya hayatı bundan ibarettir. Bir ağacın altında biraz oturup dinlenmekten, gölgelenmekten ibarettir dünya hayatı. Sonra kalkacağım ve asıl yoluma devam edeceğim. Cennet, cennet nimetlerine kavuşacağım. Aziz Allah Celle Şanuhu. Hz. Aişe annemizin şu sözü ile dersimizi bitiriyoruz. Bu bölüm de Elhamdülillah böylece bitiyor burada. Allah'ın sevgili elçisi diyor annemiz, bizim bu konuşmamızdan bir ay sonra vefat etti. Işte böyle yaşadı sevgili kardeşlerim Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem. Dünyaya gönül bağlamadı. Aman ha benim bu sözlerimden şunu anlamayın. Demek ki dünyada para kazanmamak lazım, zengin olmamak lazım. Hayır bunu söylemiyoruz. Peygamber Efendimiz de bunu söylemedi. Ticaretle meşgul olan kardeşlerimiz çok kazanacak. Çok zengin olacaklar ama kazandıklarını Allah yolunda harcayacaklar. Gönüllerini dünyaya kaptırmayacaklar. Dünyayı kendi avuçlarının içine alacaklar. Mallarını istedikleri gibi tasarruf edecekler, harcayacaklar. Fakire, fukaraya İslam davasına Allah rızası için harcayacaklar. İslamiyetin daha çok insana ulaşması, daha çok insanı kazanması için para harcayacaklar. Dünyaya değer vermemek bu demektir zengin olmamak değil, aman yanlış anlamayalım. O Ashab-ı Kiramın zenginleri olmasaydı, o harplere nasıl hazırlanılırdı? Değil mi efendim? O ihtiyaçlar nasıl temin edilirdi? Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem işte bir harp hazırlığımız var herkes imkanı nispetinde yardımda bulunsun dediği vakit zengin sahabiler 1000 deve yükü şeyi nasıl hediye edebilirdi? Var ki Efendimize getiriyor, buyur Ya Resulallah diyor. Hazreti Ebubekir nesi var nesi yok getiriyor Efendimize veriyor.O zengin bir insan. Onun için Müslüman zengin olacak, kâfirlerden aşağı kalmayacağız. Onların eline bakmayacağız. Memleketimiz yükselecek, zengin olacak, müreffeh olacak ama dediğim gibi kazandığımızı da Allah yoluna, fakir fukaraya, ihtiyaç sahiplerine dağıtacağız. Yüce Rabbim hepimizi gönlü zengin insanlar eylesin. Hepimizden razı olsun. Bizi, yavrularımızı, torunlarımızı salih kullarından eylesin. Sıkıntı içinde bulunan, hasta olan, borçlu olan kardeşlerimize yardım eylesin. Filistin'de, Suriye'de, Mısır'da, Irak'ta, Arakan'da, Doğu Türkistan'da kafirlerin, zalimlerin zulmü altında inleyen kardeşlerimize muin ve muzahir olsun ve bizi de Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin şefaatına nail eylesin. Amin Velhamdülillahi rabbil alemin El Fatiha.