Euzu billahi mineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin. Vessalatu Vesselamu ala seyyidina Muhammedin. Ve alihi ve sahbihi ecmain. Pek kıymetli kardeşlerim, Uzunca bir aradan sonra tekrar bizi bir araya getiren Rabb'ime hamdü senalar olsun. Şifa-i Şerif dersimize başlıyoruz. Bildiğiniz gibi Fahri Alem Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimizi en güzel bir şekilde anlatan bir kitabı okuyoruz. Kitabımızın müellifi Kadı İyaz. Büyük İslam Ulemasından biri. Hicretin 6. asrında vefat etmiş bir alimimiz. Şifa-i Şerif kitabı da Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem'in en güzel anlatan halen İslam dünyasında büyük rağbet gören bir eser. İçinde bulunduğumuz Camii Şerif'de 1923'e kadar yıllarca Muhtelif Hoca Efendiler tarafından okutulmuş. Ara verilmeden okutulmuş bir eser. Onu okuyoruz. Hala birinci bölümdeyiz. Birinci bölümün 3. kısmındayız. Bu üçüncü kısımda Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimizin Allah katındaki değerini okuyoruz. Bu kısım da 12 başlık var. 12 konu var. Biz henüz birinci faslı, birinci başlığı okuyoruz. Peygamber Efendimizin Allah'a yakınlığı bahsini okuyoruz. Elimizdeki kitabın 221. sayfasındayız. En başta. 412 numaralı Hadis-i Şerifi okuyacağız. Demek ki bugüne kadar 412 Hadis okumuşuz. Kadı İyaz, diyor ki; Dur bakayım evet. Sevgili kardeşlerim, şimdi Ashabı Güzin efendilerimizden İrbaz İbni Sariye var, Radıyallahu Anh. Ona kulak veriyoruz. İbraz İbni Sariye fakir sahabilerden biriydi. Ehli Suffe'dendi. Yani Mescidi Nebevi'nin bir köşesinde yatan Ve müslümanların yardımları ile geçinen ilim tahsil eden, Peygamber Efendimizden ilim öğrenen bir sahabiydi. Rivayet ediyor. Sultanı Enbiya Efendimizi şöyle buyururken dinlediğini söylüyor. Efendimiz buyuruyor ki; Ben Allah'ın kuluyum. Abdullah demek, Allah'ın kulu demek. Ben Allah'ın kuluyum. Ve Peygamberlerin de sonuncusuyum. Hatemün Nebiyyinim ben. Ben ne zaman Peygamber oldum diyor Peygamber Efendimiz, bize bunu anlatıyor. Ne zaman Peygamber olmuş? Adem Aleyhisselam daha su ile çamurdan yaratılmış bir şekildeydi. Benim Peygamber olduğum zaman, Adem daha tam olarak yaratılmamıştı. Su ile çamurdan yaratılmış bir şekildeydi. Cümlenin birinci kısmı bu. Ben Adem daha mükemmel yaratılmadan Peygamber oldum. Ayrıca buyuruyor Efendimiz, ben Atam İbrahim Aleyhisselam'ın duasıyım. Ben atam İbrahim Aleyhisselam'ın duasıyım. Hani Hz. İbrahim oğlu İsmail ile beraber Kabe'yi inşa ederken, Kabe'yi yeniden yaparken, demişti ki Allah'ım burada yaşayacak insanlara bir Peygamber gönder. Böyle dua etmişti. Yarabbi burada yaşayacak insanlara bir Peygamber gönder. Demişti, işte ben o Peygamberim diyor Peygamber Efendimiz. Atam İbrahim'in duasıyım. Onun istediği Peygamber benim. Daha bir üçüncü şey daha söylüyor. Meryem oğlu İsa'nın da müjdesiyim. Ben Allah'ın kuluyum. Dedem İbrahim Aleyhisselam'ın duasıyım. Efendim İsa'nın da müjdesiyim diyor. Israiloğullarına Hazreti İsa şöyle demişti: Ben benden sonra gelecek olan Ahmet adındaki Peygamberi size müjdelemek için Allah tarafından gönderildim, görevlendirildim. Hz.İsa böyle söylüyor. Hz İsa ne söylemiş? Hristiyanlar ne alemde? Ben size benden sonra gelecek olan, adı Ahmet olan bir Peygamberi müjdelemek için gönderildim. Bir haberci olarak gönderildim ondan evvel. Ey insanlar. yakında bir Peygamber geliyor. Haberiniz olsun. Ona iman edin diye Allah Teala'nın gönderdiği, görevlendirdiği bir insanım diyor. Işde Resûl-i Kibriya Efendimiz böyle bir Peygamber. Rabbim şefaatine nail eylesin. Ve an İbni Abbasin kale. Abdullah İbn Abbas Radıyallahu Anhuma şöyle dedi. Peygamber Efendimiz'in amcasının oğlu. İbni Abbas. diyor ki; Efendimizin değerini anlatırken, Allah Teala, Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem'i gök ehlinden, yani meleklerden Üstün tutmuştur. Peygamber Aleyhisselatu Vesselam meleklerden üstündür diyor. İbn Abbas. Peygamber Efendimizin kendisine hayır dua ettiği alim olması için, dua ettiği bir insandır İbni Abbas. Böyle söylüyor. Demek ki Allah Teala Peygamber Efendimizi meleklerden de üstün tutmuştur. Hatta Allah'ın selâmı onların üzerine olsun. Diğer Peygamberlerden de Üstün tutmuştur dedi. Demek ki Allah Teala, bizim Peygamberimizi hem meleklerden üstün tutmuş, hem diğer Peygamberlerden üstün tutmuş. Onun için biz Seyyid'ül Enbiya diyoruz. Peygamberlerin Efendisi diyoruz. Sultanı Rusul diyoruz. Resullerin sultanı diyoruz. Sultanı Resul değil bazıları böyle söylüyorlar.Hayır. Resul, tekil. Rusul, cemi, çoğul. Sultani Rusul, Peygamberlerin Sultanı demek. Onlardan da üstün tutmuştur Efendimizi, Elhamdülillah. Kalu, İbni Abbas'a sordular. İbni Abbıs'ınyanında bulunan kimseler ona diyorlar ki Resulü Ekrem, Sallallahu Aleyhi Vesellemin meleklere üstünlüğü nedir? Neden meleklerden üstündür? Peygamber Aleyhisselam. Gale İbn Abbas dedi ki ; İbn Abbas bu soruya Enbiya suresinin 29. Ayet-i kerimesinin okuyarak cevap verdi. Allah Teala meleklere şöyle buyurdu: Insanlardan kim şöyle derse, Allah gibi ben de bir ilahim derse, bir insan. Ortaya çıkıp, Allah gibi ben de bir ilahim derse, onu cehenneme atarız. Biz zalimleri işte böyle cezalandıracağız. Allah Teala böyle buyuruyor diyor. Bu ayeti kerimeyi okuyor önce. Ve sonra diyor ki; Allah Teala Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem'e de şöyle buyurmuştur: Fetih suresinin Birinci ve ikinci ayet-i kerimeleridir bu okuduğumuz ayetler. Bu ayeti kerimelerde Allah Teala şöyle buyuruyor; Ey Resulüm, Efendimize Hitaben böyle buyuruyor. Ey Resulüm, biz sana apaçık bir fetih yolu açtık. Apaçık bir Fetih yol açtık. Yani sen Mekke'yi fethedeceksin. Tabii daha başka fetihler de var. Insanların gönlünü fethedeceksin. Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlayacaktır. Efendimize de böyle buyurdu diyor. Bu meleklere üstün olduğunu, Peygamber Efendimizin meleklere üstün olduğunu göstermektedir buyuruyor Peygamber Efendimiz. Allahu Teala, Peygamberimize böyle bir lütufta bulundu, fazilet lütfetti. İbn Abbas'ın yanında bulunanlar dediler ki; Peygamber Efendimizin diğer Peygamberlere olan üstünlüğü nedir? Neden dolayı diğer Peygamberlere üstündür diye sordular. Abdullah ibni Abbas Radıyallahu Anhuma dedi ki; Allah Teala, İbrahim suresinin 4. ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor dedi. Yanında bulunan kimselere. İbn Abbas bu sorularına cevap vermek için. Efendim. Diğer Peygamberler hakkında Allah Teala şöyle buyurmuştur. Biz her Peygamberi kendi milletine gerçeği, gerçekleri iyice anlatsınlar diye o milletin dili ile gönderdik. Hangi millete Peygamber gönderdiyse, o milletin dili ile, onların içinden birini gönderdiği için tabii ki, onların diliyle onlara hitab etti. Araplara, Arapça olarak hitap etti Resul Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem. Hz. İsa latince olarak, yahut o günün dili neyse daha başka. Hz. Musa aynı şekilde. Hz. İbrahim aynı şekilde. Efendim, kendi milletinin diliyle onlara hitap etti. Allahu Teala bizim Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam'a da şöyle buyurdu: Farkı görüyorsunuz. Sebe suresinin 28. ayeti kerimesidir bu. Bu ayeti kerimede bizim Peygamberimiz Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi Vesellem'e şöyle hitap ediyor Allah Teala. Biz seni bütün insanlara Peygamber gönderdik. Daha önceki Peygamberler, kendi kavimlerine gönderilmiştir. Hangi kavme gönderdiyse o millettendi o Peygamber ve sadece onlara hitap ediyordu. Mesela Hazreti Yunus Aleyhisselam aşağı yukarı 100.000 kişilik, ki en büyük Peygamberlerden biri. Yani hitap ettiği insanlar itibariyle de böyleydi. 100.000 kişilik aşağı yukarı bir kitleye hitap ediyordu. Şimdi Efendimiz ne buyuruyor? Bana Peygamberler gösterildi. Öyle Peygamberler gördüm ki kendisine bir kişi inanmış. Öyle Peygamber gönderdim ki, gördüm ki 3 kişi inanıyor. 10 kişi inanmış. Sonra gördüm ki, muazzam bir kalabalık var. Bu hangi Peygamber diye sordum. Dediler ki bu sensin, arkadakiler de senin ümmetindir. Sevgili kardeşlerim, demek ki bizim Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem bütün insanlara peygamber olarak gönderilmiş. Çünkü artık Peygamber gelmeyecek. Bitti. Yeni bir Peygamber gelmeyecek. 1500 sene, takriben 1500 sene önce bitti bu iş. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, bütün kıyamete kadar gelecek insanlara Peygamber olarak gönderildi. Onun için de, onun ümmetinin sayısı hesapsız. Diğer Peygamberlere üstünlüğü de budur işte diyor yani. Çünkü diğer Peygamberler kendi kavimlerine gönderildi, bizim Peygamberimiz bütün insanlığa gönderildi. Tabiin alimlerinden hem muhaddis hem fakih, aynı zamanda da zahid bir alim var. Halit bin Mada. Şimdi okuyacağımız Hadisi o rivayet etmiş. Ashab-ı kiramdan bazıları bu Hadise göre, Fahri Alem Efendimize şöyle dediler. Ashab-ı Kiram dediler ki Ya Resulallah, Ya Resulallah, bize kendini anlat, bize kendinden bahset. Kendin hakkında bize bilgi ver dediler. ve Enes İbni Malik Radıyallahu Anha. Şimdi okuyacağımız bu Hadisi şerifin bir benzerini Ashabı kiramdan Ebu Zer El-Gıfârî de rivayet etmiş, Şeddad İbni Evs de rivayet etmiş, Enes İbni Malik Radıyallahu Anh de rivayet etmiş. Allah hepsinden razı olsun. Bize kendin anlat dedikleri vakit, Efendimiz buyurdu ki ; peki dedi, anlatayım size kendimi. Biraz önce okuduğumuz şeyi söylüyor. Ben Atam İbrahim'in duasıyım. Bakara suresinin 129. ayeti kerimesinde anlatıldığı üzere Allah Teala şöyle Allah Teala'nın anlattığına göre İbrahim Aleyhisselam şöyle dua ediyor. Ey Rabb'imiz onlara, yani benim buraya yerleştirdiğim oğluma, aileme ve ondan sonra gelecek insanlara içlerinden bir Peygamber gönder, İşte böyle dua etmişti hatırlarsınız. Hz. İbrahim hanımı Hacer ile oğlu İsmail'i daha bebek olan İsmail'i getirdi. Mekke'ye yerleştirdi. Kimse yok orada. Tek bir fert yok. Ve orada dua etti. Yarabbi işte burayı bereketli kıl. Buraya insanlar gelsinler. Onlara bol rızık ver filan diye dua etti ve onlara Yarabbi içlerinden bir de Peygamber gönder diye dua etti. İşte o duada kendisinden söz edilen Peygamber benim diyor Peygamber Efendimiz. Başka bir nüshada böyle beşşere bi demiş. Meryem oğlu İsa'nın da müjdesiyim. Yani Meryem oğlu İsa beni müjdeledi. Biraz önce okuduğumuz gibi. Yani benden sonra bir Peygamber gelecek. Onun adı Ahmet'tir diye beni müjdeledi. Şöyle demişti. Ben size, benden sonra gelecek Ahmet adındaki bir Peygamberimiz müjdelemek için gönderildim. İsa'nın müjdelediği Peygamber benim diyor. Ve şunu ilave ediyor Efendimiz; Annemin bana hamile kaldığı zaman, annem Hz. Amine'nin bana hamile kaldığı zaman vücudundan bir nur çıktığını görmüş annem. Peygamber Efendimiz böyle anlatıyor. Annem bana hamile kaldığı vakit, vücudundan bir nur çıkmış. Onu görmüş annem. Bu nurun, Suriye'nin Busra şehrindeki Sarayları aydınlattığını görmüş. Hem bir nur çıkıyor vücudundan, hem de Hz Amine'nin gözlerinin önüne Suriye'nin Busra şehri geliyor, getiriliyor ve o şehri o nurun aydınlattığını görmüş. Busra'nın şimdiki adı Havran. Suriye hudutları içerisinde. Rabbim oradaki kardeşlerimizin muini olsun. Onları kafirlerin elinden kurtarsın. Hürriyetlerine kavuştursun. İffetlerini korusun onların Rabbim. Bura'nın, Havran şehri ki, Suriye'nin güneyinde. Dımaşk'a 124 kilometre uzaklıkta bir şehir bu. Efendimiz Peygamber olmadan önce de ticaret yaptığı zaman iki kere gitmiş o şehire. Busra, Havran şehrine iki defa seyahat etmiş. Kendisine anlat demişlerdi ya, şöyle anlatıyor Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem. Benim ilk çocukluğum, yani süt emme çağım Sad İbni Bekiroğullarının arasında geçti. Yani süt annesi Hz. Halime, bu kabiledendi. Beni Sad kabilesindendi. Sad İbni Bekr diğer adıyla. Benim çocukluğum orada geçti. Ve bir başka hatırasını anlatıyor Peygamber Efendimiz. Buyuruyor ki; Bir gün süt kardeşlerimden biriyle evimizin arka tarafında koyunlarımızı otlatıyorduk diyor. Hani Hz. Halime'nin kocasının koyunları. Bizim dediği o yani. Bir gün evimizin arka tarafında süt Kardeşlerimden biriyle koyunlarımızı otlatıyorduk. O sırada yanıma iki adam geldi. Adamların üzerinde bembeyaz elbiseler vardı. Böyle söylüyor Peygamber Efendimiz. Iki adam geldi. Üzerlerinde de bembeyaz elbiseler vardı. Melekleri anlatıyor. Başka bir hadiste şu ilave var. O gün yanıma 3 kişi geldi diyor. İki melek değil de 3 melek. Demek ki diğer rivayette böyle naklediliyor. Tabii bu Efendimizin anlatışına göre değil de, bazı sahabiler onu iki diye anlamış, Efendimizden bunu duyanlar, bazısı 3 kişi olarak anlamışlar. Ellerinde altın bir tas vardı, o iki veya üç kişinin elinde altın bir tas vardı. Bu tasın içi karla doluydu. Beni tuttular. Karnını yardılar. Manevi ameliyat. Meleklerin muhtelif zamanlarda yaptığı ameliyatlardan biri. Mesela Miraç'a çıkacağı vakit de orada göreceği olağanüstü hadiselere Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin kalbi Şerifi dayansın diye bir ameliyat da o zaman geçirdi. Öyle ya Allah Teala ile konuşacak. Kolay bir şey mi? Celle Celalühü. Muazzam şeyler görecek. Kolay bir şey mi? Bu ameliyat ne için? Peygamberliğe hazırlık için. Melek gelecek, vahiy getirecek. O vahye dayanmak kolay mı? Ona hazırlık yapılıyor. Demek ki bir insanın normal kalbi bunu kaldıracak güçde değil. O sebeple bir manevi ameliyattan geçiriyorlar. Karnımı yardılar. Sultanı Rusul Efendimiz bir başka hadise göre şöyle buyurdu. Göğsümden başlayıp karnımın altına kadar yardılar. Kalbini çıkartmak için. Göğsümden başladılar. Karnımın altına kadar yardılar. Oradan kalbimi çıkardılar. Onu ikiye ayırdılar. Kalbimi ikiye ayırdılar. Temizlik ameliyesi başlıyor. Kalbimin içinden de siyah bir kan pıhtısı çıkarttıla ve onu attılar. Kalbimi ikiye yardılar, kalbimin içinden bir siyah kan pıhtısı çıkarttılar ve onu kaldırıp attılar. O zaman melek Peygamber Efendimize söyle diyor. Bu senin şeytandan olan nasibindir. Yani artık sana şeytan dokunamayacak. Eğer bu burada dursaydı şeytan sana tesir edecekti, ama bundan sonra artık seni hiçbir şekilde şeytan etkilemeyecek. Sonra o getirdikleri karla kalbimi yıkadılar. Karnımı yıkadılar. Nasıl bir karsa o. Kalbimi tertemiz yaptılar. diyor Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem. Kalbimi böylesine temizlediler. Meleklerden biri, tıpkı ameliyat yapan doktorlar gibi diğerinden bir şey aldı. Demek ki biri yardımcılık yapıyor ona. Asiste ediyo diyorlar ya şimdi. Efendim. Aldığı bu şey görenleri hayrete düşüren nurdan bir mühürdü. Melek ona nurdan bir mühür veriyor. Ameliyatı yapan meleğe nurdan bir mühür veriyor. O nurdan mühürle kalbini kapattılar. Yarıldıydı ya kalp. Oranın kapatılması gerekiyor. Kalbimi kapattılar, mühürlediler. Ve yine o nurla kalbimi iman ve hikmetle doldurdular. Içindeki o siyah pıhtıyı attılar, kalbimin içine Efendim iman ve hikmet doldurdular. Hikmet nedir sevgili kardeşlerim? Gerçekleri bilme, anlama, doğru karar verme kabiliyeti demektir. Gerçekleri bilme, anlama, verdiği kararları isabetli bir şekilde verme kabiliyetine hikmet diyoruz. Onunla doldurdular diyor Efendimiz. Daha sonra Melek kalbimi yerine koydu. Diğer melek ise elini göğsünün üzerinde gezdirdi. O zaman göğsüm kapanıverdi, böyle bilgi daha var. Göğsüm kapanıverdi. Bir başka rivayette de şu farklılık var. Cebrail Aleyhisselam dedi ki; Fahri Kainat Efendimiz bu farklı bir rivayete göre şöyle buyuruyor: Cebrail şöyle dedi Muhammed'de Sallallahu Aleyhi Vesellem, son derece sağlam bir kalp var. Kalp doktoru ya o melek. Efendim, kalbi hakkında fikir beyan ediyor. Muhammed'de son derece sağlam bir kalp var. Bu kalbin içinde iki göz var. Böyle diyor, ne demekse artık. Biz bunun izahını yapamıyoruz tabii ki. Kalbin içinde, demek ki, gerçekleri gören iki göz demek olmalı herhalde yani. Hakikatleri gören iki göz var. Bu gözler gerçekleri görür. Bu kalpte iki de kulak var. Onlar da hak sözleri duyar. Böyle demiş. Iki göz var. Hakkı görür, gerçekleri görür. O kalbin içinde iki de kulat var. Hakkı duyar. Hak olan, gerçek olan sözleri duyar. Efendimiz devam buyuruyor. Meleklerden biri ötekine dedi ki; Muhammed'i demiş Melek, Sallallahu Aleyhi Vesellem, ümmetinden 10 kişi ile tart bakalım. Demek ki bir kefe gibi bir şey var. Tartı gibi bir şey var. Baskül gibi Ümmetinden 10 kişiyle tart bakalım. O ümmetinden 10 kişiye denk gelecek mi, o ağırlıkta var mı bakalım. Beni 10 kişiyle tarttılar, hepsine ağır geldim. 10 kişiden daha ağır geldim. Sonra melek dedi ki, onu ümmetinden 100 kişiyle tart. Bu defa ümmetinden 100 kişiyle. Nasıl tartıyor biz bunu bilemiyoruz tabi ki. Şu işi anlamadığımız gibi yani , kallp nasıl yarılır? Efendim orada göğüs nasıl yarılır? Oradan kalp nasıl çıkarılır? Nasıl manevi ameliyat yapılır? Onu bilmediğimiz gibi nasıl tartıldığını da bilemiyoruz. Ama Efendimiz bunları, bu konuşmaları duymuş ve zaptedmiş, öğrenmiş. Beni Ümmetimden 100 kişiyle tarttı. Ben onlardan da ağır geldim diyor. Melek konuşmaya devam etti ve dedi ki diyor Efendimiz. Onu ümmetinden 1000 kişiyle tart. Beni 1000 kişiyle tarttı, onlardan da ağır geldim. Rabbim ona nasıl bir güç, kuvvet vermiş ki, nasıl bir sağlam beden vermiş ki efendim, mükemmel, her bakımdan mükemmel. 1000 kişiye ağır geldim diyor. Melek arkadaşına dedi ki; tamam bırak artık. Tartma. Onu bütün ümmeti ile tartsan hepsine ağır gelir. Hepsinden daha ağır basar. Vazgeç dedi diyor. Böyle de bir iş yapıldı diyor Peygamber Efendimiz. İşte bizim Efendimiz böyle bir mübarek Peygamber. Hiçbir insanla mukayese edilemeyecek bir Peygamber. Esasen hiçbir Peygamberle de mukayese edilmeyecek muazzam bir Peygamber. Çünkü Allah Teala ne buyuruyor? Biz seni Alemlere rahmet olarak gönderdik. Değil mi? Kur'an-ı Kerim ayeti bu. Alemlere rahmet olarak gönderdik. Şimdi Peygamber Efendimiz hakkında ileri geri konuşuyor ya bazı insanlar bunu lütfen hatırınızda tutun. Bu ayeti kerimeyi ve deyin ki bu bir ayet yeter, bir cümle. Allah Teala onun hakkında biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik diyor. Bir kişiye değil, bir ümmete değil. Alemlere, insanlık alemine, cinler alemine daha başka alemlere, biz seni rahmet olarakgönderdik. Bizim Efendimiz böyle bir Peygamber sevgili kardeşlerim. Adama başka bir şey söylemeyin. Sen o Peygamber aleyhinde konuşuyorsun kardeş. Ne söylüyorsun ya? Bunu Allah Teala böyle anlatıyor onu. Alemlere rahmet olarak gönderilmiş o. Bu Peygamber Efendimizin sözü de değil. Cenabı Hakk'ın sözü ve Kur'an-ı Kerim'de var. Eğer sen Kur'an-ı Kerime inanıyorsan, onun hakkında başka bir şey istemeye gerek yok. Yeter bu işte. Peygamberimiz şöyle büyük bir insandı, böyle, gerek yok hiçbir söze. Bu konuda başka bir Hadisi şerif var. O Hadis-i şerifte şu bilgi var. Adam muniy la sudurihim eşi Dan sonra bu melekler beni kucakladılar, bağırlarına bastılar. Başımdan ve iki gözümün arasından öptüler. Demek onlar da onu koklayıp, sarmak istemişler. Bu fırsat bulunur mu bir daha değil mi? Alemlere rahmet olan o Peygamberi böyle kucaklamak, dokunmak varken bırakmak mümkün mü? Ona dokunmayı Rabbim bize de nasip eylesin. Hem de Firdevs cennetinde inşallah. İnşallah. Sonra bana dediler ki, melerler bana dediler ki, Ey Allah'ın sevgilisi, Korkma. Korkma. Ey Allah'ın sevgilisi, sakın korkma. Şayet Cenabı Hakk'ın senin için, ne kadar çok hayır ve iyilik arzu buyurduğunu bir bilseydin, Cenabı Hakk'ın senin için ne kadar çok iyilikler, hayırlar murad ettiğini bir bilseydin gözlerin aydın olurdu, çok sevinirdin demişler. Bir bilseydin sana neler verecek. Senin için Rabb'in neler hazırladı, bunları bir bilseydin çok mutlu olurdun demişler. Bu Hadisin devamı da vardır. Buna göre melekler Resulü Ekrem Efendimize şöyle dediler. Sen Allah katında ne kadar değerli olduğunu bir bilseydin, melekler böyle demişler. Sen Allah katında ne kadar değerli, ne kadar sevgili, ne kadar aziz bir Peygamber olduğunu bilseydin, Allah da seninle beraberdir, melekleri de seninle beraberdir. Böyle demişler. Ah, Allah'ın katında ne kadar değerli, ne kadar aziz ne kadar kıymetli olduğunu bir bilseydin. Allah da seninle beraberdir, Allah'ın melekleri de seninle beraberdir. Böyle müjdelemişler Peygamber Efendimizi. Melekler oradan gidince, yanından ayrılınca işin aslını, yani Peygamber olduğumu gözlerimde görmüş gibi oldum. Melekler gittikten sonra, demek ki kendine geliyor Peygamber Efendimiz. Öyle ya müthiş bir ameliyat geçiriyor. Melekler gittikten sonra Peygamber olduğumu gözlerimde görmüş gibi oldum farklılığı hissettim diyor. Ben kendimde ki farklılığı o zaman hissettim diyor. Evet sevgili kardeşlerim, Fahri Cihan Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, böyle bir Peygamberdir. Şimdi okuyacağımız haberi Endülüslü kıraat alimi var. Ebu Muhammed Mekki bin Ebi Talip. O rivayet etmiş. Ayrıca hem müfessir hem fakir olan Ebul Leys Es-Semerkandi var Hanefi Fakihi ve daha başka alimler rivayet etmişlerdir. Hz. Adem cennette o bildiğimiz günahı işlediği zaman yani yasak ağaca gidip onun meyvesini yediği zaman. Allah'ım dedi Hz. Adem, Muhammed'in hürmetine benim günahlarımı bağışla. Böyle dedi Hz. Adem Aleyhisselam. Yarabbi Muhammed'in hürmetine benim günahlarımı bağışla. Bir başka rivayete göre Allah'ım, Muhammed'in hürmetine tevbemi kabul et, dedi. Fekal Allahu. Allahu Teala Hz Adem'e dedi ki; Sen Muhammed'i nereden biliyorsun? Sen Muhammed'i nereden biliyorsun da onun hatırına beni bağışla diye dua ediyorsun. Kale, Hz. Adem şöyle cevap verdi. Hadi biz de güçlü bir şekilde söyleyelim, La ilahe illallah, Muhammedur Resulullah. Rabbim bu Kelime-i Tevhid ile çene bağlamayı nasip eylesin hepimize. Yarabbi diyor Hz. Adem, ben cennetin her yerinde şu cümlenin yazılmış olduğunu gördüm. La ilahe illallah Muhammedün Resulullah. Bunu gördüm diyor. Bunun yazıldığını gördüm, Bir başka rivayette şöyle; Muhammedin Abdihi Ve Resuluhi. Hz. Adem diyor ki ben cennetin heryerinde Muhammed benim kulum ve resulüm diye yazdığını gördüm Ya Rabbi. Anladım ki yarattıklarının senin katında en değerlisi Adem'dir. Bunu anladım diyor. Onun için Adem'in hatırına, diye yalvarıyorum, niyaz ediyorum. Anladım ki, senin katında yarattığın kulların en hayırlısı Muhammed'dir. Elhamdülillah. İşte bunun üzerine Cenabı Hakk Adem'in tövbesini kabul etti ve onu affetti. Muhammed'in hatırına deyince, Allah Teala onun tövbesini kabul etti. Ve günahlarını bağışladı. Bu Hadisi şerif, Endülüslü Alim Ebu Muhammed Mekki'ye ve Ebul Leys Semerkandi'ye göre Bakara suresinin şu 37. Ayet-i kerimesini tefsir etmektedir. Sonra Adem Rabb'inden öğrendiği sözlerle tövbe etti. Rabbi de onun tövbesini kabul etti. Bu ayeti kerime Bakara suresini 37. ayeti kerimesidir. Yani Adem, Rabbinden nasıl tövbe edeceğini öğrendi, öyle tövbe etti, Allah da onu affetti. Demek ki, o gördüğü yazılar ona nasıl tövbe edeceğini ilham etti. Onun üzerine o böyle Muhammed'in hatırına beni affet diye yalvardı. Hadis hafızı ve fıkıh alimi bir zat var. Ebubekir El Acürri. Hicretin 360. yılında vefat etmiş, Miladi 970 tarihinde vefat etmiş. Yani bundan 1000 yıldan fazla bir zaman önce Onun rivayetine göre Hz. Adem Allah Teala ya şöyle demiştir. Ne demiş acaba Hz Adem Allah teâlâ'ya? La ilahe illallah Muhammedur Rasulullah. Haydi Bir daha söyleyelim. Kelime-i Tayyibeyi. La ilahe illallah Muhammedur Resulullah. Yarabbi diyor Hz. Adem, sen beni yarattığını zaman başımı kaldırdım. Arşa baktım. Orada La ilahe illallah Muhammedur Rasulullah yazısını gördüm. İşte o zaman şu gerçeği anladım ki, senin yanında insanların en kıymetlisi, adını kendi adınla birlikte yazdığın o zattır. Bu konuşmadan sonra Allah Teala, Adem Aleyhisselama şöyle vahyetti. Izzetime ve celalime yemin ederim ki, adını kendi adımla birlikte yazdığım, ne demek, La İlahe İllallah Muhammedur Resulullah. İşte adını böylece birlikte yazmış. Allah'tan başka ilah yoktur. Muhammed O'nun Resulüdür, diye Efendimizin adını kendi adıyla beraber yazmış. Adını beraber, kendi adımla beraber yazdığım o kimse, diyor Allah Teala Peygamber Aleyhisselatu Vesselama. Adını kendi adımla beraber yazdığım o kimse senin soyundan gelecek olan son Peygamberdir. Şayet o olmasaydı seni yaratmazdım. Böyle diyor. Acürri'ye göre Hazreti Adem'in künyesi, Muhammed'in atası anlamında Ebu Muhammed idi. Hz. Adem'in künyesi Ebu Muhammed. Çünkü öyle demiş ya senin zürriyetinden bir Peygamber getireceğim. Evet. Bir başka rivayete göre Adem Aleyhisselam'ın künyesi, Ebül Beşer. Yani insanlığın babası anlamında bir künye almıştır. Burada kalalım Sevgili Kardeşlerim. Ezanı Muhammediyi okudu. Dersimizi sonuna kadar, tam rahat bir şekilde yaptıran Rabbime hamdolsun Tekrar buluşmayı bize nasip eylesin. Firdevs cennetinde bu şifa dersini dinleyen kardeşlerimizle beraber buluşmayı da nasibi müyesser eylesin. Filistin'de, Suriye'de, Mısır'da, Irak'ta, Yemen'de, Libya'da, Arakan'da, Doğu Türkistan'da, dünyanın başka yerlerinde kafirlerin zulmü altında eziyet çeken bütün kardeşlerimize muin ve müzahir olsun Yarabbi. Yarabbi onları kafirlerin şerrinden ve zulmünden sen halas eyle. Bizi de Resûl-i Ekrem'in Sallallahu Aleyhi Vesellem'in şefaatine nail eyle. Amin Elhamdülillahi Rabbil Alemin. El Fatiha.